8 Yaşına kadar görme yetisi olan ancak geçirdiği hastalık nedeni ile gözlerini kaybettiğini dile getiren Ayşe Gür(69), Yaşamı boyunca çektiklerini, yaşadıkları enteresan olayları ve Türkiye'nin yaşadığı sıkıntıları anlatırken , "3 oğlum askerlik yaptı şehit olmalarını çok istedim olmadı şimdi torunumun şehit haberini bekliyorum" dedi.
Çarşamba İlçesi Sarıcalı Mahallesinde yaşayan Ayşe Gür(69), doğuştan gördüğünü ancak 8 yaşında geçirdiği bir hastalık nedeni ile gözlerini kaybettiğini dile getirdi.Gözlerini kaybettikten sonra karanlık dünyaya alışmaya başladığını ve manevi dünyasının çok ileriye gittiğini belirten Ayşe Gün nine, yaşımız geldiğinde vatani görevini yaparken gittiği Kore savaşında teskeresine bir ay kalarak gözlerini ve bir kolunu kaybeden Kore Gazisi eşi ile evlendiğini belirttikten sonra yaşadıklarını şöyle dile getirdi.
Görme Özürlü 69 yaşında ki Ayşe Gür, "Bir gün benim evleneceğimi hiç düşünmezdim. Ancak gelip dediler ki Kore Gazisi maaşı var rahat edersin dediler ve beni evlendirdiler. Bir delilik yaptım ve İki görme özürlü iki gözü ile bir kolu olmayan bir evlilik yaptık. Bu evliliği duyanlar bir ay sonra yapamazlar herkes kendi evine döner dediler. Ama biz yıllarca bu hayata birbirimizin gören gözü olduk ve devam ettirdik. Bu yaşamımız boyunca 5 kız, 4 erkek çocuğum dünyaya geldi. Çocuklarımdan birisi zihinsel engelli, birisi ise Trioid bezi kanseri hastası. Yıllarca iki görmeyen eş çocukları büyüttük. Nasıl büyüttüğümüzü bu gün çocuklarımız telefon açtıklarında şimdi yeni yeni anlamaya ve düşünmeye başlıyorum" dedi.
Eşi’nin Kore Gazisi olması nedeni ile insafsızın birinin düzenlediği olumsuz rapor nedeni ile 49 yıl Gazi maaşı alamadığını Rahmetli Bülent Ecevit'in çıkardığı bir kanunla birlikte maaş almaya başladığını belirten Ayşe Gür, "Eşimin Kore Gazisi beratı var. Eşim 2007 yılında vefat etti. O gün bu gündür çocuklarımla kendi evimde yaşamaya devam ediyorum. 3 Oğlum Vatani görevini yapmaya gitti ve geldiler. Onlar giderken bakkala kadar yolcu ettim ve en son giden oğluma dedim ki "Şehit olmadan gelme" sakın. Ama Şehitlik herkese nasip değil ki. Hepsi de gittiği gibi geri geldi" ifadelerini kullandı.
Bu Memleketin huzursuzluğu beni çok etkiliyor. Bunu dile getirmek görmeyen gözlerime rağmen içimi yakan olayları dile getirmek istedim. Bu memlekette yetişip büyüyen, bu devletin ekmeğini yiyen, içenlerin bu devletin polisine, askerine kim neden saldırır. Çıkıp dağa askere, polise taş atıyor, ateş açıyorlar. Bu devlete, insan kendi devletine ihanet eder mi?. Devlete kim kurşun sıkar. Düşman. Düşman isen bu memleketin dostu olamazsın. Bu memleketin devletin polisine taş atan bu memleketin insanı olamaz. Yemin ediyorum bu memleketin bir taşını yemin ediyorum kimseye söktürmem. Bu memleketin evladı, vatandaşı değilsen neden burada yaşıyorsun. Bu devletin vatandaşı ise neden yakıp yıkıyorsun ifadeleri ile açıklamasını sürdüren Ayşe Gür, "Bunların ben bu memleketin çocukları dostları olduğuna da, Kürt falan olduğuna da inanmıyorum. Bunlar olsa olsa Ermeni, ermeni. Ben böyle kabul ediyorum. " diyerek şöyle devam etti.
Hiç bir Müslüman vatanına zarar veremez. Benim öz oğlum olsun vatanına zarar veriyorsa İdam etsinler. Yemin ediyorum hiç üzülmem. Ben idamı istiyorum. Araştırsınlar idamı bu memlekette hemen her vicdan sahibi, vatanını seven ister. İdam da vidan olur mu, istenir mi? İdamı kim ister ama ben istiyorum. Ama bana sen yaşama şansı tanımıyorsan sen de yaşama bu memlekette" ifadeleri ile şöyle devam etti.
Ayşe Gür, "Ben bunları söylerken Hükümeti suçlamıyorum. Ama Hükümete diyorum ki daha etkili kararlar alınsın. İçeri alınanlar hemen bırakılmasın, fazla müsamaha gösteriliyor. Yüzünü maskeleyene Polis diyebilsin ki oğlum nereye gidiyorsun, ne yapıyorsun. Memleketi yakıp yıkıyorlar akşam gözaltına alınıp bırakılıyor ertesi gün bırakılıyor. Ben olsam bende yakar yıkarım. Çözüm süreci deyip duruyorlar ama o çözüm sürecinden kim daha çok yararlanıyor. Tamam madem varsa memleketin düşmanları devleti işgal etsinler biz de ölelim. Teslim edelim olur mu?" dedi.
pkk, IŞİD, BDP, HSP gibi siyasi ve terör örgütlerinin tutumunu düşünecek olursak onlarda düşman. Onlar bu vatana saldırıyorsa düşmanlar ve devletin ayakta kalmasını istemiyorlar. Şehit gelmesin analar ağlamasın denildi ama teröristler uzun süreden beridir Şehit gelmiyor üzülmeyin dediler ki birileri hemen başladı ve şehitler gelmeye başladı ifadeleri ile dikkat çeken açıklamalarını şu cümlelerle sürdürdü. Gür, "Bu konularda yine devletimizin zaafı. Devlet askerini, jandarmasını, Polisini meydana çıkartmalıdır. Bu kadar gevşeklik bu memlekete çok fazla. IŞİD, terörist. Adını değiştirdiler gönderiler buraya siz oradan biz buradan haydin bakalım dediler. Teröristin vicdanı mı olur. Devleti temsil edenler bu göreve geldi ise işi sıkı tutup bu olaylara meydan vermemelidir. Pazar yerinde eşi ile gezen Komutanı hangi hakla şehit eder, katlederler. Kimin memleketini kaleşnikofla, yakarak yıkarak saldırıp talan edersin. Madem buranın vatandaşısın neden yakıp yıkıyor, öldürüyorsunuz. Bu memleketin insanı olduklarını ve hatta Kürt olduklarına da inanmıyorum bunlar ermeni" dedi.
Özgürlük diyorlar. Özgürlük 15 yaşında Allah rızası için et dağıtan çocuğun başını ezmek mi özgürlük. O çocuğun, bu memleketin askerinin, Polisinin, vatandaşının yaşama hakkı yoksa senin de olmasın. Kim ne dedi. Amerika mı doyurdu sizi. Ben Amerika'nın, İsrail'in direktifi ile yönetiliyorlar. Bu memleketi karıştırıyorlar. Amerika özgürlükler ülkesi, her hakka sahip bir ülke, eşitlikler ülkesi. Soruyorum Amerika neden idam uyguluyor?. İnsan Hakları, eşitlik falan deniliyor ya'. Bir tek teröristlere mi, IŞİD'e mi özgürlük hakkı var. Neden onların memleketinde bu tür olaylar olmuyor. Neden bizde oluyor?. Bizim memleketimizde adamlar bizi öldürsünler biz susalım öylemi. Bu insanlar bu hükümete destek veriyorsa bu teröristleri desteklediği anlamına gelmez. Bu bence kuru kuruya inatçılık bu. başka hiç bir şey değil".
Burası Hazreti Ömer'in yeri. Burası haydala, doydala yeri değil. İnsanlar şunu bilmem ki başa gelen iyi yönetemiyorsa göndermesini de bilmeli. Hükümetler bilmeli ki bu işi iyi yapanların geleceği makamlardır ifadeleri ile devam eden Gür, "Teröristleri kim beliyor zannediyorsunuz. Bu memleketi bu hale getirenler bilseler ki; yaptıklarının hata olduğunu onlar da bunları yapmazlar. Ben bunların Kürt olduklarına da inanmıyorum dedim ya! Ben Kürtlerin bu rezaletleri kabul edeceklerine inanmıyorum. Kürtlerin adını bari lekelemesinler. Bunlar Kürt' te değil bu devletin vatandaşı da değil" dedi.
Kore savaşı ve eskiden insanlar sokağa çıkamıyordu korkuyordu ama bu gün daha fazla korkuyor insanlar ifadelerini kullanan Ayşe Gür, "İnsanlar ses çıkartamıyor. Çünkü bu gün bana da sıra gelecek içeri alacaklar, başıma bir şey gelecek korkusu ve endişesi taşıyorlar. Yemin ederim tabanca alır sokağa çıkarım gözüm görse!... Bu memleketten ne istiyorlar. Neden yakıp yıkıyorlar. Devletin elinde imkanlar var neden müsamaha gösteriyorlar. önlem alsınlar, daha sıkı önlemler alsınlar. Bunlar dışarıya İsrail'in, ABD'nin maşaları bunlar. Bunlar Kürt değil" diyerek şöyle devam etti.
Peygamber Efendimiz der ki. Fitne zamanı sokağa çıkmayın, fitne zamanı ortalığı ateşlemeyin" diyor. Millet bunu biliyor korkuyor ondan çıkmıyor ses çıkartmıyor sanırım. İnşallah böyledir şeklinde devam eden Gür, Ama bu da bir şey değil. Evimi yakıp yıkanları, yüzünü kapatıp polisime saldırıyorlar da hükümet işi daha sıkı tutmalıdır. Zalimlere şans olmaması lazım. Bize şans yoksa zalimlere de olmaması lazım. Boşuna demedim idam getirsinler. İran' da neden bu karışıklıklar yok. idam olsa bunu yapabilirler mi? " ifadeleri ile ülke gündeminden yaşantısına yeniden döndü.
Ayşe Gür, Allah korkusu olanın, Allah'ın bir olduğuna inananın dilinde yalan olmaz. Benim Uzman Çavuş torunum var. Çocuklarım için şehit olmalarını istedim. Kuşlarda duymasın torunum için içimden diyorum ki: " Ya oğlum biz ölümlü değil miyiz, ölmeyecek miyiz. Acaba Şehit olur mu? diyerek düşünüyorum. Ben tek bu dünyayı düşünemem. Bakın kaç gündür orada gözümüzün önünde kaç genç can veriyor. Ölmeyecek miyiz en azından iyi bir yerde ve imanla ölelim."
Gür, "Eşim çok iyi ve dürüst sözü özü bir olan bir insandı. Kore de Gazi olmuş ama bu memlekete biz utanıyorum ama söyleyeceğim 30 yıl el açarak yaşadık maaş alamadık. Sonunda Rahmetli Ecevit'ten Allah razı olsun onun sayesinde iş imkanı çıktı ve ben Çarşamba Belediyesinde 17 yıl çalıştım ve emekli oldum. Eşimse 49 yıl sonra Gazi maaşı almaya başladı. Ama ondan sonra hayata veda etti. Ben 9 çocuk büyüttüm. Çocuklarımı doktora götürüp getirirken bir gün doktor dedi ki bu çocukların temizliğini kim yapıyor dedi. Ben yapıyorum deyince Allah razı olsun dedi. Çok şaşırıyorlardı. O güne de şükür bu güne de şükür. Herkes inansın Allah'u teala kim ne isterse onu veriyor" diyerek duygularını dile getirdi.
HABER-FOTO: Nurhan GÜZEL- Nuri ŞEKER