“Günümüze kan düştü, hüzün düştü. Dün ve bugün terörle mücadelede 29 şehit verdik. Anaların, babaların, eşlerin, kardeşlerin yüreği yangın yerine döndü. Bütün Türk milletinin yüreğine kor ateş düştü. Hainler, cinayet şebekeleri, bölücü alçaklar, döktükleri kanda boğuluncaya kadar terörle mücadele sürdürülecektir”…
Bu sözler Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ ın dün Çarşamba Devlet Hastanesinin temel atma törenlerinde ki konuşmasına başladığı ilk cümleleri oldu.
Bu memleket çok acılar gördü, bu memleket çok sıkıntılar çekti.
Ama hiç bu kadar içten içe, kandırılmış terör odakları yüzünden çektiği kadar hiç çekmedi. Hele ki yukarıda ki cümleleri söyleyen Gençlik ve Spor Bakanı Kılıç olunca daha bir başka anlam ve mana yüklendi.
Gençlik ve Spor Bakanı ki kendisi genç, hitap ettiği alan gençler ve en önemlisi hayatlarının baharında sadece ve sadece amaçları vatan koruması olan 20 yaşında ki Genç Mehmetçiklerimizi, vatan için, halkın huzuru için hizmet veren Polislerimizi, henüz dünyaya bile merhaba bile dememiş ana karnında ki bebekleri, yeni doğmuş minik yavruyu, yaşlı demeden gözleri kan bürümüş, kandırılmışların, HAİNLERİN kalleşçe saldırısı ile şehit olanların ardından söylemesi her şeyi anlatıyor.
Meclise daha çok sayıda bağımsız adı altında girip sonra BDP çatısında birleşerek Milletin Meclisinin içinde teröristlere kucak açanların çoğaldığı dönemle birlikte artarak devam eden pkk terör eylemleri için iktidara, muhalefetle birlikte yıllardır 2002 den önce sıfır şehit deseler bile hiç ama hiç kimsenin çözüm bulmaması artık herkese ızdırap veriyor.
Uzman Çavuşu lojmansızlıktan kaçırılan, polisi görevi başında taşlanan, kurşun sıkılan, askerini bir kesim taraflı medyasında hedef gösterilen siyasette bir türlü birlikteliği sağlayamayan Türkiye Cumhuriyetinde ne AK Parti suçlu, ne de muhalefet sanırım.
Bu TÜRKİYE’ nin sorunudur. Bu TBMM nin en büyük günahıdır. Meclistekileri bile dışlayamayan, teröriste sahip çıkanları susturmayan meclisin günahı…
Bu kangren olmuş bir sorun ise herkes artık hep birlikte hareket edip çözüm yolu bulması gerekir.
Şimdi yazacaklarımı birileri çok iyi biliyorum başka yerlere çekecektir.
Ama umurumda bile değil. Daha dünkü olaydan bir gün önce 5 Polisimiz ile birlikte 3-4 vatandaşımız da bu teröre kurban gitmedi mi?
Doğu ve Güneydoğuda ki halkımız bu kadar mı kör ki tepki göstermiyor bu teröristlere.
Birinci basamakta;Bu alan çembere alınmadıkça, sıkı bir şekilde Polis, asker kontrolüne alınmadıkça bu sorun çözülmeyecektir.
İkinci etapta ise;önce İmralı ile haberleşmesi kesilecek sonra Mecliste ki bağları kopartılıp atılacak, Meclis temizlenecektir.
Ben Ülkemin geleceği için, Mehmetçiğim, Polisim ve Kürt vatandaşlarımız için bunların acil uygulanması gerektiğine inanıyorum artık.
Yıllarca TSK da yeminim var. O yeminim hala geçerli ve bu gün istensin yine gider bu vatan için canımı veririm. Biz bu vatan için yaşıyorsak, bu vatanda yaşıyorsak, siyasetçisi de, normal vatandaşı da artık bunlara dur demelidir.
Çünkü her gün günümüze kan düşüyor, acı düşüyor, ızdırap düşüyor…
En önemlisi anaların, babaların, acılı eşlerin, minicik çocukların yüreğine hain kurşunlarla birlikte öfke, dert, keder ve kor düşüyor. Bu duygu ve düşüncelerle Rahmetli Ünlü İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşında dile getirdiği gibi:
Ruhumun senden ilahi, şudur ancak emeli;
Değmesin mabedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli;
Ebedi Yurdumun üstünde benim inlemeli.
Ve diyorum ki;
“His yok, acı yok, hareket yok, leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana sen böyle değildin.
Feryadı bırak, kendine gel çünkü zaman dar.
Uğraş ki telafi edecek bunca zarar var..” MEHMET AKİF ERSOY
"Ey Türk; üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir. Titre ve kendine dön." BİLGE KAĞAN
ŞEHİTLERİMİZE ALLAHTAN BİR KERE DAHA RAHMET, ACILI AİLELERİMİZE VE MİLLETİMİZE BAŞSAĞLIĞI VE SABIRLAR DİLİYORUM… BAŞIMIZ SAĞOLSUN…