Türkiye'de modern anlamda güreş 1910 yılında grekoromen sitildeki çalışmalara başlamıştır. Modern güreş sporu konusunda güreşçilerimizi eğitmek üzere de Macar antrenör Rool Peter görevlendirilmiştir. 1912 yılında FİLA yani uluslararası Amatör Güreş Federasyonu kurulmuştur. 1922 yılında Cumhuriyetin ilanından önce oluşturulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı bünyesinde yer alan Güreş Federasyonu sayesinde ülkede minder güreşi ile ilgili çalışmalar daha düzenli hale gelmiştir.İlk Güreş Federasyonu başkanlığını da Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü'nün kurucularından Ahmet Fetgeri Bey yapmıştır. Türk güreşinin yönetiminde en üst basamağı oluşturan Türkiye Güreş Federasyonu 1922 yılında TİCİ yani Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı bünyesinde kurulmuş.1923 yılında FİLA'ya (Federation İnternationale Lutte Amateur) üye olmuştur. 1924 Paris Olimpiyat Oyunları Türk güreşçileri için uluslararası alandaki ilk ciddi deneyim olmuştur .1932 yılında güreşçilerimiz ilk kez Balkan Şampiyonasına katılmış 5 altın ve 2 gümüş madalya kazanarak takım halinde de birinciliği elde etmişlerdir.1935 yılından itibaren grekoromen stil yanında serbest güreş şampiyonası düzenlenmiştir.Güreşçilerimiz serbest stile o kadar çabuk adepte olmuşlardır ki aynı yıl içinde Türkiye'ye gelen Alman milli takımını 7-0 gibi ağır bir yenilgiye uğratmışlardır. Mustafa Kemal Atatürk'ün güreşe karşı büyük sevgisi vardı.Ferit Celal Güven’in bir yazısından da bunu anlamak mümkündür, Güven bu yazısında diyor ki:" Benim en çok sevdiğim spor güreştir.Hangi Türk neferini köylüsünü isterseniz soyup meydana çıkarınız dik omuzları, kusursuz teşekkül etmiş adaleleri keskin yüz çizgileri ,yanık tatlı renkleri ,kafa yapıları insanın ruhuna neşe veren bir eser olarak canlanır. Spor yalnız beden iktidarının üstünlüğü sayılmaz idrak zeka ve ahlak da bu işe yardım eder.Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim demiştir.”diyerek Atatürk’ün spora ve sporcuya verdiği önemi bu sözleriyle dile getirmiştir.