Şimdi gel de derin derin düşünme. Yazmak ayrı dert, yazmamak bambaşka bir dert. Aslına bakarsanız aylardır bu konunun peşindeydik. Haber yeni değildi çünkü.
Evet, konu Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar’ın belediyeden 2007 yılında 126 işçiyi işten çıkartması sonrasında yaşananları duymayan kalmadı. İşçilerin tazminatları ödendi ama o dönemde işçiler dava üstüne dava açmıştı. Bu davalardan bir tanesi de Mahkemenin verdiği karara uyulmaması hakkında idi. İşçiler aylarca dava sonucunu bekledi.
Dava elbette ki Belediye- İş Sendikası aracılığı ile sendika avukatlarınca takip edildi. Bu dönemde işçiler işten çıkartılırken Sendika İl Başkanı Mustafa Çift idi. Her ne oldu ise Çift bir anda Belediye – İş Sendikası ile yollarını ayırdı. Yerine o dönemde başkan yardımcısı olan İlyas Yiğit seçildi. Yiğitle davalar devam etti ve yaklaşık 3-4 ay önce davanın sonuçlandı bilgisi bizlere ulaştı. O günlerde çok araştırdık sonrasında doğruluğunu netleştiremeyince beklemeye geçtik.
Bu beklemenin nedeni davanın devam ettiği yönünde gelmesi idi ve tahmini 2 ay önce yeniden bu konu alevlendi. O dönemde sadece biz değil hiç unutmam Samsun basını da ısrarla bu bilgiyi aradı durdu günlerce. Ama Sendika ve bazı Avukatlardan gelen bilgiler bizleri yine beklemeye geçirdi. Çünkü gelen bilgilerin Sendika kanadı; Şu anda açıklama yapma ve belgeyi vermeye izin yok. Genel Merkez izin vermeden açıklama yapamayız” şeklinde açıklamalarda bulunuyordu. Bazı tanıdık çevreler ise konunun içeriğini tam bilemedikleri için yaptıkları araştırmalar neticesinde dava dosyasının yerel mahkemede sonuçlandığını ancak dosyanın YARGITAY’ a gönderildiği yönünde bilgiler vermişlerdi. Ama dün gördük ki bu yanlış ve bilinçli bir konu imiş.
Önceki gün aniden belgeler bizlere geldi!. Şaşkındık. Çünkü tüm basın bu bilgi ve belgeyi beklerken kimseden tepki, açıklama ısrarlarına rağmen cevap verilmezken ani bu dönüş şok etti. İnanın bu bilgiler ve açıklamalar yalnızca HABER EXPRES GAZETESİ değil Samsun’da ki çoğu basına dağıtıldığına iddiaya girerim. (Bir şekilde ulaştırıldı diyelim). Ama her ne hikmettir Samsun basını bu haberi hiiiç görmek istemedi ve dünkü tek bir gazetede yer almadı bu haber. Yalnızca Haber Expres Gazetesi yani bizler gündeme taşıdık. Habercilik gereği budur haber gelir belgesi ile yayınlanır. Yayınlanmaz ise bunun altında çapanoğlu vardır demektir.
Şimdi biz neden bekletmedik. Bunun iki nedeni vardır. Birinci nedeni malum 2009 yılında bizi Belediye Başkanı AFOROZ ETME, BELEDİYEYE AİT ALANLARA GİRİŞ YASAĞINI GETİRME, DÖVMEYE, SALDIRIYA KALKIŞMA SEBEBİ İŞÇİLERLE OLAN bu muhabbetten doğan sıkıntılardı. Ki bu minvalde çeşitli bahane ve ithamlarla hakkımda DAVA AÇILMIŞTI. Evet, o davamız da halen YARGITAYDA sürüyor. Demek ki bir kere daha görülüyor ki biz TARAFSIZ, OBJEKTİF VE DOĞRU HABERCİLİĞİMİZİ DEĞİŞTİRMEDEN SÜRDÜRÜYORUZ. Bakın bir kere daha haklı çıkmaktan gurur ve onur duyuyorum.
İkinci konu; Sendika bu belge ve açıklamayı neden bu kadar süre sır gibi saklayıp bugün piyasaya sundu?.
Bu iki nedeni araştırmak varken bazı önyargılı insanlar dün akşama kadar arayıp bize tepki ve serzenişlerde bulundu. Bu noktada asla ama asla özel kin, garez olamayacağı gibi habercilik etiği içerisinde gereğini yapmak görevimizse ki görevdir bizde o görevi yerine getirdik.
Ama üzüldüğüm tek nokta bu konuda eğitim camiasından olsun, söyleyeyim başkana yakın camiadan olsun arayan bazı şahıslar haberi veriş şeklimizi eleştirmiş. Gazeteler haber verme şekli ile okunur. Biz o konuyu yaparken şu bunu düşünür, bu bunu düşünür diye tasalanarak asla iş yapmayız. Kanun önünde yanlışı olana gereken cezayı kanun verir. Biz kimseyi yargılamadık, karar vermedik. Adaletin kararını yayınladık. Bunu da habercilik anlayışı ve mantığı ile yaptık. Kim ceza almış, almamış bizi ilgilendirmez o nokta yargının kararıdır herkes saygı göstermek zorundadır.
Bir eğitimci aradı dedi ki; Ben ilkokul öğrencisi değilim. Bu haberi nasıl böyle verirsin. Bu haberde önyargının, etik dışı ve ahlaksızca verildiğini düşünüyorum. O eğitimciye şunu sordum: Sen eğitim dönemi sonunda hiçbir öğrenciyi sınıfta bırakmıyor musunuz? “Evet bırakıyorum” dedi. O zaman bana haksızlıktan, ahlaksızlıktan, etikten bahsediyorsun. Başarısız öğrenciyi sınıfta bırakmak etik ve ahlak ve etik kurallarına mı uymuyor. Yoksa sana verilen kanun ve eğitim yönergelerine göre mi sınıfta bırakıyorsun. Sınıfta bıraktığın öğrenciyi ahlak ve etik dışı mı bırakıyorsun. Yani ahlaksızca ve etik dışımı öğrenciyi sınıfta bırakıyorsun. Ahlaksızlık mı yapmış oluyorsun diyerek cevaplayınca HAKLISIN ÖZÜR DİLERİM deyip kapattı. Sanırım bu konu da bu şekilde kapanacaktır.
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın…