Gerek iş hayatımızda gerek özel hayatımızda bütün şikayet ettiğimiz konuların temelinde iletişim olduğunu düşünüyorum. Ömür kotamızı güllük gülistanlık bir süreçte geçirmek istiyorsak ; birbirimize destek olmayı, birbirimize el vermeyi, tebrik etmeyi, teşekkür etmeyi, insanlara dokunmayı, önündeki engelleri kaldırmayı, duvara tosladığında yerden kaldırabilmeyi bilmeli ve bu uğurda mücadele ruhuna sahip olmamız gerektiği inancındayım.
Herkesin her şeyden şikayetçi olduğu, herkesin birbirini suçladığı, daha iyisi için çabalamadığı günler yaşamamak adına; sağlıklı bir iletişimin kapsamına aldığı o mühim kelimelere vurgu yapmak istiyorum; ön yargısız, dürüst, açık, net, doğru zaman, doğru kişi, doğru ifade, pozitif yaklaşım, saygı, güven ve içtenlik…
İş hayatı, ömür süremizin en büyük kısmını kapsıyor. Çalışma hayatımızdaki başarı, sadece yetkinliğimiz, uzmanlığımız, deneyimlerimiz değil bu bilgileri aktarabilme, iletişim sürecini doğru yönetebilmekten geçiyor. İletişim kişisel huzurun anahtarıdır. Ve ancak o anahtarla başarının kapılarını açabiliriz. Dokunulan her insan bir gelecek ise, yalnız başarının kapıları mı açılır?
Temelde iş hayatındaki iletişim dinamiklerine odaklansam da hayatımızın her noktasına etkisi yadsınamaz büyük bir gerçek. Ve diyebilirim ki işin geleceğini hayatın geleceğinden bağımsız olarak düşünemeyiz.
Madem 24 saatlik günün 8 saatini iş hayatında geçiyoruz o halde iş hayatındaki doğru iletişim yolculuğunda gezinelim. Bakalım çok zor edinimler mi var?
Çalışanlar yaptıkları işlerin görüldüğünü ve dikkate alındığını isterler. Bunu göstermenin en kolay ve ucuz yolu, takdir, teşekkür ve lütfen kelimelerinde.
Kendisine değer verildiğini hisseden çalışanlar, hem şirkete hem de yöneticilere özel bir bağ kuracaklardır. Bunun yolu da çalışanlarlaetkinlikler planlamak (yemeğe çıkmak, bir şehir gezintisi vs.),zaman ayırmak ve sohbet etmek.
Saygının ve güvenin olduğu alanda çalıştığını hisseden kişiler; daha fazla bireysel katkı yapacaklar ve yeni şeyler deneyerek verimliliği arttıracaklardır.
Her nedense selam ve kısa hasbıhal genelde karşı taraftan beklense de insanlar tanınmayı, selam almayı ve isimlerini duymayı umuyor. Bir de üzerine gülümsemeyi eklerseniz görün o iş yerindeki motivasyonu. Sadece iş yeri mi ? Özel hayatımızdaki yeri?
Dış görünüşe, münferit olaylara, kişiye has bazı özelliklere, cinsiyetlere göre kategorize etmeden önyargısız beyaz bir sayfa ile merhaba diyebilmek.
Zihninden konuşma, karnından konuşma ya da anlaşılmayı umma gibi yöntemlerin yerine düşünce ve duyguları ilgili kişiye doğru tarzda, doğru zamanda ve doğru ortamda netve açık bir şekilde ifade etmek.
İnsanların acılarının, streslerinin, gerilimlerinin sizi tüketmeden, onların hayatlarında boğulmadan, dozunda empati yapmak.
İç dünyanızda fırtınalar esse dahi dingin ruh halini koruyabilmek. Olgun birey olmanın en önemli belirtisi duyguları yönetmek ve olumsuz dürtüleri kontrol etmek.
İnsanların içinde güçlü bir dedektör vardır. Ne kadar içten olup olmadığınızı kolaylıkla anlar. Eğer içtenseniz; tavır, hareket ve enerjinizle karşınızdakini etkilersiniz. Beyinlerden önce kalpler anlaşır.
Son söz olarak Mevlana’nın sözü olan “Haydi ben bensiz geleyim, sen de sensiz gel.” diyerek duvarlarımız olmadan iletişebilmemizi temenni ediyorum.
Sevgilerimle…