HUZUREVİNİN SAKİNLERİ 1

MUSTAFA ALTIKATOĞLU

Kasım ayının son günleriydi. Bu yıl, mevsim kurak geçtiği için gökyüzünde eylül ayından kalma bir güneş vardı.  Hafif ve ılık bir rüzgar, ağaçlarda kalan son yaprakları birer ikişer yere düşüyordu. Çimlerin üzeri gazellerle doluydu.  Bu gazeller,  insan ömrünün kısacık oluşunu anlatır gibiydi. Daha dün denilecek bir vakitte yemyeşil olan ve tabiata renk katan bu yapraklar; bu günlerde çoktan vazifesini ve ömrünü tamamlamış, toprağa karışmak üzereydi.

Toprak; baharda bağrından çıkardığı birçok güzelliği, kışa doğru şekli, rengi değişmiş  demeden, alınganlık göstermeden, bir anne  şefkatiyle, sıcaklığıyla yeniden bağrına basıyordu.  Burası bir huzurevinin bahçesiydi. Banklar; tıpkı zaman zaman üzerine gelip oturan; yılların  yorgunluğunu üzerinde taşıyan,  yıkılan umutlarına, savrulan hayallerine, kaybolan gençliğine hasret duyan; hayata dargın, tek başına yaşayan, bir kenarda unutulan, kapısı çalınmayan ihtiyarların ruh haline bürünmüş gibiydi.

Ayşe hanım, dört gün önce buraya getirilmişti. Üç gündür oturduğu banka yine oturmuş  gözlerini ufka dikmiş, sanki derin derin ötelere bakıyor, bir yandan da elindeki tespihi sessiz sessiz çekiyordu .Geldiği günden beri neredeyse hiç kimseyle konuşmamış, sorulan sorulara tek kelimelik cevaplar vermekle yetinmişti.  

Az ötedeki bankta ise Gamze hanım oturuyor, meraklı gözlerle Ayşe hanım süzüyordu. Ayşe hanımın nasıl bir hayat hikayesi vardı.  Buraya niçin getirilmişti ? Kimseden bir şey öğrenememişti, merakını giderememişti. Aklındaki sorulara cevap bulabilmek biraz da içini dökebilmek için elindeki bastona dayanarak banktan kalktı ve Ayşe hanıma doğru yaklaşarak; "Merhaba, oturabilir miyim ?" diye sordu. Ayşe hanım,  bu sesle daldığı alemden çıkmıştı ; "Buyurun" dedi. "Dört gündür neredeyse hiç kimseyle konuşmadın, burada insanlar acılarını birbiriyle paylaşmaz, dertlerini anlatmaz, içini dökmezlerse bu yükler gönüllerine kambur olur, ruhlarındaki  fırtınaları dindiremezler." Ayşe hanımdan cevap gelmeyince sözlerine devam etti: Devamı yarın.   

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.