"Habil de Kabil de Adem Aleyhisselam'ın oğullarıydı. Biri babasının izinden, Allah'ın rızasını dileyerek yürüdü, diğeri ise şeytana uydu, yeryüzündeki ilk cinayeti işledi. Bu bir tercihtir ve herkes tercihlerine göre hayatını yaşar ve yaşadığı hayata göre hesaba çekilir. Bizler gayret ettik, ancak netice bazen istediğin gibi olmuyor. On yedi yaşındayım. Henüz bekardım. Komşumuzun oğlu , annesini geride bırakıp eşini ve çocuklarını alarak şehre taşınmak üzere yola koyuldu." Anne; "Oğlum ya da beni de götür yahut sen de gitme. Beni yalnız bırakma, sizden başka kimsem kalmadı" dese de oğlu, annesinin sözlerine kulak asmadı. Anne de dayanamayarak,"İnşallah şehre varamazsınız" diye beddua etti.
Yarım saat geçmeden haber geldi. Köyün sekiz Kilometre uzağında traktör devrilmiş ve komşumuzun oğlu, gelini ve iki torunu ölmüştü. Ağızdan öfkeyle dökülen bir sözün nerelere varlığını köy halkı görmüştü. Komşumuz yıllarca, "Keşke o gün öyle bir laf etmeseydim de böyle bir hadise yaşanmasaydı." dedi. Çünkü evlatlarının acısı anneyi bulmuş, içinde sürekli kanayan bir yara haline gelmişti. O gün komşumuzun pişmanlığını görüp ağıtını duyduğumda;
"Hiçbir zaman evlatlarıma beddua etmeyeceğim." diye kendi kendime söz verdim. Elli beş yıldır verdiğim söze sadık kaldım. hep dua ettim, hiç beddua etmedim. Annelik, zor bir vazifedir. Sevgi, ilgi, şefkat, merhamet, sabır, fedakarlık ve titizlik gerektirir. Yaşım 75. iki yıl önce eşimi kaybettim. Çok üzülmüştüm. Biraz fazla ağlayınca zaten zayıf olan gözlerim neredeyse hiç görmemeye başladı. Yemek dahi yapamaz oldum. İki erkek evladım var. İkisi, eşim hayattayken de az gelir giderlerdi. Eşimin vefatından sonra sene de bir iki defa uğramaya başladılar. Bir kız ve bir erkek evladım bana birer ay olacak şekilde sırayla bakmaya başladılar. On beş gün öncesinden eşimden kalan malları ve evi paylaşmak istediklerini söylediler. Zaten bağ bahçeyle alakam yoktu. Kura çektiler. Verimli tarlalar ve ev, bana bakmayan evlatlarıma düştü. Diğerleri bunu kabul etmek istemediler. Tartışmalar bir hafta kadar sürdü.
Sonrasında benimle ilgilenen evlatlarım; artık bana bakamayacaklarını, ev ve bereketli tarlalar kime düştüyse onların bakması gerektiğini söylediler. Kimse ilgilenmek istemediği için birkaç gün sonra buraya getirerek bırakıp gittiler. Devamı yarın