Hedeflere ve belli standartlara sahip olmak başarıya giden yoldur elbet.
Mükemmeliyetçiler abartılı hedeflerini ve yüksek standartlarını belirler ve artık o noktaya varmak için “olacaksa en iyisi olsun, ya da hiç olmasın” ilkesiyle hareket ederler. Bu uğurda ödenen bedeller çok ağırdır. Başarısızlığa uğrama korkusuyla bazen ya hiç başlamazlar ya da ötelerler. Boşa harcanan çaba hem başardıklarını gölgeleyecek hem de gereksiz bir yorgunluk bırakacaktır.
Bir müzik aleti çalmak isteyen mükemmeliyetçi kişi, örnek aldığı kişiler kadar iyi çalamadığı için hiç çalmamayı ya da ertelemeyi tercih edecektir. Aslında yeni işe başladığını, yeni deneyimlediğini göz ardı etmiştir.
“En güzel yer, henüz gidilmemiş olandır” der ya şair. Yani mükemmel hep uzaktadır.
Mükemmeliyetçi kişiler, bir işi en iyi kendilerinin yaptığına inanırlar ve yetki paylaşmazlar. “Bunu anlatana kadar ben yaparım.”, Başkası yaparsa ya yanlış yapacak ya da eksik olacak o halde ben yapayım.” gibi iç seslere sahiptirler.
Mükemmeliyetçi bir inşaat işçisi düşünelim. En iyi ve en doğru ölçüyü almak için öyle ince detaylarla boğulacak ve gerektiğinden fazla zaman harcaması sebebiyle işi zamanında teslim edemeyecektir. Başka bir deyişle detaylar hedefin önüne geçmiştir.
Mükemmeliyetçiler yaşam süreçlerinde mutlu olmaktan ziyade mükemmel olmayı önemserler. Başardıklarını asla fark edemez, başarısızlıklarına odaklanırlar. 100 işten 99’u başarılı olsa, o 1 tane başarısız işlerini kafaya takıp öyle büyütürler ki 1 yanlış 99 doğruyu silmiş olur. Oysaki yaşadığımız olumlu olaylar kadar olumsuzluklar da hayatımızın bir parçasıdır.
Mükemmeliyetçiler inanılmaz derecede felaket senaryoları yazarlar. Başkalarının kendileri hakkındaki duygu ve düşünceleri olumsuzdur ve bu konuda da oldukça emindirler. Aksine inandıramazsınız. Eski bir atasözü var; “kişinin kendine yaptığını kimse ona yapamazmış.”
Mükemmeliyetçi insanlar başarısız olmaktan ve hata yapmaktan korktukları için hayalleri, hedefleri ve fikirleriyle eyleme geçemeden ömür kotalarını doldururlar. “Başlamak bitirmenin yarısıdır” sözü yoldaş olmalı ki genellikle bir işin nasıl yapıldığını yola çıktığımızda öğreniriz.
Mükemmeliyetçi kişiler, sürekli olarak denetleme ve onay alma ihtiyacı hissederler. Basit konular da dahi karar vermede güçlük çekerler. Başkalarını değiştirmeye çalışırlar. Hata yapmayı asla kabul etmezler. Kendilerini hiç hazır hissetmezler.
Brene Brown bu konuda bakın ne diyor: “Mükemmeliyetçilik, elinizden gelenin en iyisi olmaya çabalamakla aynı şey değildir.”
Bu anlatılanlar ışığında siz mükemmeliyetçi misiniz?
Cevabınız evet ise çözümü için hadi buyurun sıraladığım maddelere;
1- Haftalık, aylık, üç aylık, yıllık veya 5 yıllık gerçekçi hedeflere odaklanarak sahaya çıkmak,
2- Olumsuzlukları fısıldayan iç sesimizi susturarak,
3- Hayallerimize ulaşmamızı sağlayan görevleri üstlenerek,
4- Minik başarıları önemsiz görmek yerine hedefe giden yolculukta kilometre taşları olarak görmek,
5- Tanıdık bir duyguyla yaşamak yerine yeni davranışları tecrübe ederek. “Ben ancak böyle iyiyim.”, “Ben buyum.” gibi cümlelerin arkasına saklanmamak,
6- Herkes hata yapabilir o nedenle gerçekçi değerlendirmelerde bulunarak; “yaptığım işte iyi olan neler var?” sorusunun cevabına yönelmek,
7- Esnek olmak yani; siyah ve beyaz uçlar yerine gri rengin tonlarına da sahip olmak,
8- Küçük ama sürekli iyileştirmeler yapmak.
Her ne yapıyorsanız yapabileceğinizin en iyisini hayata sunmanız dileğiyle…
Sağlıkla kalın.