Değerli okurlarım;
Öyle bir kısır döngü yaşanıyor ki akıllar almaz, okumuş cahilliğin daniskasını yaşıyoruz.
Yıllar önce siyasette beraber olduğum şahsın hazımsızlık, kısır döngü, kin tohumlarının rüzgarını yaşıyoruz.
Bugün birlikte olduğum dostlardan, arkadaşlardan, rahatsız olan bir güruh var. Öyle rahatsızlar ki yapmadıkları baskı, tehdit kalmamıştır. Bir yılı yakındır beraber olduğum şahıs, siyasiler hakkında ne yazı yazdı nede haber yaptı!
Ta ki 3 Temmuz 2016 tarihine kadar…
O akşam yaşananlar, o mekana davetli misafir gelen bir insana yapılamaz bir tavır ve hakarettir.
Senin davetlin zaten değildi.
O, karşı tarafın misafiriydi.
Sizin ve ekibinizin tavrı ne insanlığa, ne misafirperverliğe yakışıyordu. Orada ki sizlerin bu pervasız hareketleri bu süreci başlatmıştır.
Sarıca arı kovanına elinizi neden soktunuz?
Sizin kin, nefret ve enaniyet tavrınız bu sürecin başlangıcıdır.
Siz bir idarecisiniz! Bir aile ile bu kadar uğraşmanın ne anlamı vardır.
Ama bu kinin sonu ‘hayrolsun’ diyorum.
Şimdi gelelim siyasiye; Senin ve sizlerin bize baskısı sökmez, yakınımızda ki sevdiklerimize bize karşı kullansanız da artık yemez. Bizde senin gibi adam harcama olamaz. Biz dostlarımızı satmayız. Bir idarecide demiş ki safınızı belirleyin, bizim safımız doğrunun yanıdır. Makam ve mevkiler gelip geçer dostluklar bakidir.
Telefonda soruyor bir akrabam sorun durak meselesi mi oda hayır onun öncesi diyor. Sayın idareciler yanınızda kimler kaldı. Şöyle bir etrafınıza bakın dedikodulara kulak asacağınıza halk ne diyor onu iyi öğrenin. Söylediğimiz sözler, 15 Temmuz sonrası halkın söyledikleridir.
Bizden korkmayın, bizden çekinmeyin, biz sadece görevimizi yapıyoruz.
Bu ekibi dağıtmak için gücünüz yetmez ey idareci olduğunu sananlar.
Sanmayın ki; bu ekip sahipsiz. Bir zaman sonra yanılacaksınız. Bir STK’dan ve ekibinden bu kadar neden korkuyorsunuz?
Sizin sulh istediğinizi biliyorum. Sizin tek çözüm yolunuz, o STK nın başıyla oturmanız…
Ama siz o cesareti bulamazsınız.
Bir haftadır sağdan soldan yaptığınız baskılar bize sökmez…
Hani, ahlar-beddualar vardır, onlar gökyüzünde hep beklemiştir.
Ve bir zaman sonra o beddualar ve ahlar yere iner ve sahibini yakar. Taşlar oynayacaktır.
Sayın yetkililer; biz her şeyi biliyoruz ama insanlarımız bilmiyor… Bizi bu şekilde susturamazsınız. Hepimizin telefonları sizde mevcuttur. Neden eş-dost baskısı yapıyorsunuz?
Arayın yüz yüze görüşelim, yüreğiniz yetiyorsa… Biz adamda yemiyoruz biz halkın içindeyiz. Sizlerle ilgili söylenen sözleri yanınızdaki ulaklar size neden söylemiyorlar.
Onlara bari sorunuz!
Sizin 15 Temmuz sonrası sıkıntılı olduğunuzu biz biliyoruz. Doktor ve ilaç konuları bizde mevcuttur. Baskılardan bunaldığınızı da biliyoruz. Ama çözüm sizin izlediğiniz yolda olmaz. Baskı, tehdit, çözüm yolu olamaz. Bu işin çözümü, sulhun yolu vardır.
3 Temmuz’a kadar bir şey yokken, neden 3 Temmuz sonrası böyle oluyor?
Bunu kendinize sorun ve hatayı bulun. Sönmüş bir fitili ateşlemenin ne anlamı vardı ki?.
Niyet hayır, akıbet hayır ola diyorum.
Ve sonu görelim, Bu olay sonrası altı çocuk doğmuştur. Ne olur hiçbir şey!
Bu çocuk işi; ölüden bir şey istemeye benzer…
Allah’ım akıl ve izan versin…
Ertan Sağlam