İnsan yaratılış itibarı ile kıymetli bir varlıktır.Bu kıymetin acaba ne kadar farkındayız? Bizim için “kıymetli” olmak hiç üzülmemiş olmak mı? Değerlendirme yaparken hangi “doğru” kriterleri kullanıyoruz? Din,ahlak,sosyal yaşam,toplumsal düzen ve kurallar v.b. hangisi? Nasıl değerlendirmeliyiz?
Öz değerlendirme yaptığımızda çoğunlukla kendimizi “iyi” olarak değerlendiririz. Kötü hep başkalarıdır ıstıraplarımızın sebebi,biz hariç herkestir.Bu düşünceler hayatı çekilmez hale getirir.Hep suçlu ve mağdur ikilemi içinde kayboluruz. Hayatın içinde ki güzellikleri bir süre sora göremez oluruz. Bu nokta da farkındalığımızın oluşması için bizi diğer mahlükattan ayıran “irademizin ve tesirlerinin farkına varmalıyız.
İnsanoğlu kendisinin hiçbir etkisi olmadan, bedeninde atan kalbini, devam eden hayati fonksiyonlarını nasıl oluyor da hiç durmadan bu muhteşem nizam ile varlıkta duruyor?”
Diye sorgulayıp şikayet etmez. Haliyle şükretmeyi de düşünmez. Ne zaman ki hastalansa “neden oldu ki?” sorusunu sorar, yana döne şifa arar.
Halbuki bedenen, irademizin hiçbir kuvveti olmadan hayattayız. Bize yaradılıştan ihsan edilen bu muazzam devridaimi hastalanmadan pek fark etmeyiz. Kendimizi ilk bu bilinçsizliğimizle değersizleştiririz. Aklı olan irade etmesi mümkün olan varlıklar olarak bu özelliğimizi en doğru şekilde kullanabilmeliyiz. Sadece bedenen ibaret olmadığımızı, duygu-düşünce bütünü irademizin bizi nasıl şekillendirdiğini öğrenmeliyiz.
İrade yani akıl hayattaki tercihlerimizi yaptığımız manevi bir kuvvettir. İyi- kötü, doğru yanlış gibi hayatın kanunlarını hayatımıza tatbik etmek irademizle mümkündür. Yaşadığımız olumsuzlukları ifade ederken kullandığımız ve ardına saklanıp yüzleşmekten korktuğumuz şuursuz cümle kalıplarından vazgeçebilmeliyiz. “Ben; çok sinirli, alıngan, hassas, kaygılı, duygusal vb. davranışları olan bir insanım” diyerek bahane üretmek yerine kendimizle yüzleşebilmeliyiz.
Gelecek sayı görüşmek ümidiyle esen kalınız.