"Makam mevki, rütbe unvan bunların hepsi birer cekettir. Ceketi asar bir yere gideriz. Arkamızda sadece insanlığımız kalır" diye bir veciz söz göndermiş bir arkadaşım bana sosyal medyadan. Bu veciz söz genel anlamda esas alanın insan olmak, insani özellikleri unutmamak, ahlak prensipleriyle ahlaklanmış bir kimse olmak tavsiye edilmekte ve özendiremektedir. Buraya kadar elbette akla mantığa ve duygulara hoş gelen harika bir sözdür…
Ancak birde yaşadığımız hayatın gerçeklerini, göz önünde bulundurduğumuzda insanın makama mevkiye rütbeye varlığa ihtiyacı olduğu gerçeğini yok saymamak gerekir. İyi bir insan olmak elbette çok önemlidir. Bu önemli vasıfları bir ceket gibi asılıp gidilecek kadar sıradanlaştırmamak gerekir. İnsan olmayı öne çıkaracağım derken insanı tamamlayan ve içinde yaşadığı toplumda keyfiyet açısından da var olmasına lazım olacak özellikleri özelleştirmemek gerekmektedir.
Maalesef bu tür yaklaşımlar genelde seminerlerde ve konferanslarda açık oturumlarda yazılı ve görsel medyada takipçilerine heyecan vermek motivasyon aşılamak üzere ortaya çıkan söz ve söylemdir. Ama bu söz ve söylemleri bir çoğu hayatın acı ve acımasız gerçekleri hesap edilerek söylenmez… gerçekte ise makam mevki rütbesi ünvanı olmayan kimsenin sadece "insani" özelliğine göre ona hitap edilmez. Atalarımız bunun örneklerini vermişlerdir… Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri der ki :"insanlar kıyafetleriyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır ahlakıyla uğurlanırlar…" yine yediden yetmişe herkesin bildiği nasrettin hocanın "ye kürküm ye" fıkrası bu anlamda çok manidardır…
yine şair söylemiştir : "kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, dostunun yüz karası düşmanın maskarası." öyleyse en akılcı olan nedir? elbette insani özelliklerden vazgeçmeden ama sosyal hayatın gerektirdiği vasıflara da haiz olarak yani makam mevki rütbe ve ünvan sahibi olmaya çalışarak hayatı yaşamak hedeflenmelidir. Gelecek sayıda buluşmak üzere esen kalınız