Değerli Haber Expres Gazetesi okuyucuları, kasım ayının güneşli bir günüydü. Aralık ayı yaklaştıkça biz de güneşe biraz daha yaklaşıyoruz. Emekliyiz ya!..bize bu yaşta sıcaklık gerekiyor. Bu aylarda güneşin bedava sıcaklığı bizim için bir nimet…
Geçmiş bir günde Cafe Ahmet’in önünde yuvarlak bir masanın başında emekli arkadaşlarla sohbet ediyorduk. O gün Ali abi de bizimle beraberdi. Ali abinin kulakları pek duymuyordu çoğu zaman sohbetin dışında kalır, bazen kahkaha seslerimizi duyunca birden kendine gelir:
-Bana da anlatın yahu! der. Yine öyle dedi. Nasıl anlatsak… Hem anlatsak bile aynı tadı vermez, aynı kahkahayı attırmaz… Anlatsak bir türlü anlatmasak bir türlü… Niyazi, Ali abinin kulağına eğildi:
-Yok bir şey! Diye seslendi. Bu sefer Ali abi kahkahayı bastı, biz şaşırdık. Yine Niyazi abi Ali abinin kulağına eğildi. Sağır sultanın duyacağı bir sesle:
-Neden gülüyorsun Ali abi? Dedi.
-Size güldüm yahu! Hem bir şey yok hem de gülüyorsunuz. Böyle deyince bir sessizlik oldu; ali abi biraz gücendi galiba:
-Boş verin, duymasam da olur, dedi. Bizde üzüldük; galiba ayıp ettik. Ali abiye defalarca söyledik:
-Bir kulaklık al Ali abi,dedik. Hala diyoruz:
-Bir kulaklık alsana Ali abi! Niyazi Ali abinin kulağına tekrar etti:
-Kulaklık al diyorlar!
-Öyle ama hele şu fıtık ameliyatını olayım, belki kulaklarıma da bir faydası olur.
Bu sefer biz kahkahayı bastık, Ali abide bizimle birlikte gülümsedi:
-Olur bakarsınız yahu! Fıtığım yokken duyuyordum. Tekrar bir kahkaha daha attık.
Aradan günler geçti, Ali abinin ameliyat günü geldi, fıtıktan ameliyat oldu. Bizi temsilen Niyazi ziyaretine gitti:
-Turp gibi maşallah! Dedi. Bizde sevindik. Aradan 10 gün geçti, Ali abi hem camiye geldi hem de cafe’de oturduk:
-Geçmiş olsun dedik. Niyazi Ali abinin kulağına eğildi: geçmiş olsun, diyorlar Ali abi dedi. Ali abi gülümsedi, başını sallayarak karşılk verdi. Cemal:
-Bir de kulaklık olsa… dedi.
-Ne yapacak kulaklığı bu yaştan sonra.
-Unu elemiş, eleğini asmış… son sözler Ali abinin duyamayacağı kadar sessizdi. Daha da söyleneceklerdi ama ben biraz engel oldum:
-Öyle konuşmayın arkadaşlar,gıybet oluyor galiba,dedim. Herkes durakladı… Ali abi hafifçe koluma dokundu.
-Bırak konuşsunlar ben gücenmem, dedi.
-Aa! Sen duyuyorsun Ali abi!
-Elbette duyuyorum; fıtığın kanalı kulağımın dibinden geçiyormuş, fıtığım düzelince kulağımda duymaya başladı. Arkadaşlar söyledikleri sözlerden utandı. Hepimiz tıbbın mucizelerini düşünürken Ali abi bize bakarak gülümsedi;
-Yahu arkadaşlar hemen de inandınız… Fıtık ameliyatından sonra çocuklar beni kulak doktoruna götürdü. Bana bir kulaklık uydurdular, şimdi duyuyorum.
Tam bu sırada Ahmet abi çayları getirdi. Ali abinin çayını masaya koyarken hem yüksek bağırdı hem de işaret etti:
-Şeker istermisin?
-Bağırma karşında sağır yok!
-Ne?
Hepimiz gülüştük, Niyazi kısaca anlattı. Ahmet abi:
-İyi be ya! Bağırmaktan kurtulduk. Dedi. Tekrar gülüştük, çayımızı içtik. Biraz daha sohbet edip evimize gittik.