Bir kimse iyilik ederse, onun iyiliğine mal ve hizmeti ile karşılık vermek gerekmektedir. Bunu yapamayan, teşekkür ve dua eder. Bunu da yapamayanın yapılan iyilik başına kakılır. Kötülenir, incitilir. Çünkü iyiliğe karşı iyilik yapmak, insanlık vazifesidir. Biz millet olarak bu hususa çok önem vermişizdir. Meşhur atasözümüzdür: “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.”
Hadis-i Şerifte buyururdu ki: “İnsanlara teşekkür etmeyen Rabbine şükretmiş olmaz.” Böyle olunca, bütün iyilikleri yapan, bizleri yoktan var eden Rabbimizdir. Bize güzel şekli veren, organlarımıza güç ve kuvvet ihsan eden yine O’dur. Akıl, zeka, sıhhat ve afiyet de O’ndandır… Her nefes alıp verdiğimizde hayatımız devam ediyor. Hava için para harcamıyoruz. Onu elde edebilmek için dolaşmıyoruz, zaman kaybetmiyoruz, yorulmuyoruz. Nerede olursak olalım havayı teneffüs nimetine kavuşabiliyoruz.
Ev, ihtiyaç eşyası, çoluk çocuk, gıda, içecek, giyeceklerimizi de O’nun ihsanı ile elde edebiliyoruz. Bize hiç muhtaç olmadığı halde bizlere bu kadar çok nimetler lütfeden Allah-ü Tealaya şükretmemek, kulluk hakkını ödememek en büyük kabahattir. Hele nimetlerin O’ndan geldiğine inanmamak veya başkasından bilmek affedilmez bir hatadır. Çirkin bir yüz karasıdır. Bize nereden iyilik gelirse gelsin, onu rabbimizden bilmeliyiz. Emir ve irade O’nundur. İnsanları sebep olarak görmek gerekmektedir.
Bir kimseye her ihtiyacı verilse, her ay yetecek para, gıda hediye verilse bu kimse o ihsan sahibini her yerde, herkese över. Gece gündüz O’nun sevgisini kalbinde taşır. O’na dua eder, bir sıkıntısını duysa üzülür. O’na hizmet edebilmek için fırsat kollar. Bunu yapmasa o ihsan sahibine kıymet vermese, herkes onu ayıplar. İyilik eden bir insanın hakkına böyle riayet ediliyor. Bütün nimetin, her iyiliğin hakiki sahibi olan, hepsini yaratan, gönderen Allah-ü Tealaya şükretmek daha önemlidir. O’na şükretmemek, O’na itaat etmemekle olur. Buna her insan mecburdur. O’nun nimetleri yanında başkalarının iyilikleri deniz yanında damla kadar bile değildir. Hatta diğerlerinden gelen iyilikler de yine O’ndandır.
Peki, Rabbimize nasıl şükredeceğiz? Şükrün nasıl yapılacağını biz bilemeyiz. Rabbimiz, peygamberleri vasıtasıyla bize bildirmiştir. Bunlar üçe ayrılır; birincisi bedeni olanlar (Namaz, oruç gibi), ikincisi mali ibadetler (Hac ve zekat gibi), üçüncüsü ise doğru itikattır. Peygamberlerin varisleri olan ehl-i sünnet alimleri bize bunları açık ve seçik bir şekilde bildirmişlerdir. Her müminin bunları öğrenmesi ve ona göre hareket etmesi lazımdır.