MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 24 Kasım ‘Çözüm Süreci Şehitleri Öğretmenlerimiz’ anısına düzenlenen programa katıldı.
MHP Genel Merkezi Gün Sazak Konferans Salonunda gerçekleştirilen programda konuşan Bahçeli, “Öğretmeni ve öğretmenliği konuşmak için her yılın 24 Kasımını beklemek takdir ve tensip edersiniz ki doğru değildir. Öğretmenlerimizi bir güne, yani 24 saate sıkıştırarak anma ve anlama kolaycılığı ahlaki de olmayacaktır.24 Kasım Günü söylenen yaldızlı sözlerin bir gün sonra unutulması, 24 Kasım’a damga vuran umut verici vaatlerin kısa süre içinde hiçe sayılması yıllardır tekrarlanan kısır bir döngüdür. Şunu bir defa önemle ifade etmeliyim ki, öğretmeni mutsuz olan bir milletin yarınları umutsuz, belirsiz ve risklidir. Öğretmeni bitkin ve yılgın olan bir milletin heyecan pınarları kurumaya, hayat damarları tıkanmaya yüz tutmuştur. Öğretmenin yaydığı ilim ve irfan ışığında sahtelikler yeşeremeyecek, gaflet ve zillet belini doğrultamayacaktır. Öğretmen-öğrenci-okul-veli arasında sağlıklı, istikrarlı, gelişmeye açık bir ilişki ve irtibat bulunduğu müddetçe toplumsal denge, milli birlik ve kardeşlik her daim korunacaktır. Eğitimdeki aksamalar, öğretmenlerdeki bunalımlar sosyal, ekonomik ve siyasal zeminde gecikmeksizin yankı bulacaktır.Esasen bugün yaşadığımız travmaların, kriz ve kargaşanın geri planında eğitim ve öğretimdeki açmazlar ziyadesiyle belirleyicidir” diye konuştu.
Bahçeli konuşmasına şöyle devem etti:
“Bir yanda “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünden gurur duyan bizler, diğer yanda bundan ürken ve rahatsız olan iktidardaki bozuk kafalar aynı eğitim sistemden süzülerek çıkmıştır. Bir yanda Türk’e ve Türk’üm seslenişine düşman, milleti 36’ya ayıran, Cumhuriyetle ve kurucu kahramanlarla ters düşmüş bir siyaset ve zihniyet akımı vardır. Diğer yanda Türk olmaktan iftihar eden, Türk milletine aidiyetlikten onur duyan, ecdat yadigarı emanetleri şeref gibi gören bizler samimiyetle ortadayız, meydandayız. Ne talihsizliktir ki, malum çevrelerle aynı eğitim ve öğretim süreçlerinde yollarımız kesişse de, onlar ıslah olmadan, vicdanen aklanmadan, kulaklarına üfürülen dedikodularla yönlerini tayin etmişler, taraflarını belirlemişler, milletten kopmuşlardır. Aslına bakarsınız, milli eğitim sisteminin böylesi çelişkilere bulanması bir bakıma herkesin ayıbı, herkesin kusurudur. Buna çoğulculuk diyenlere şu hususu hatırlatırım ki, asgari ortak değerlerdeki karmaşa ve inkarcılığı çoğulculuk diyerek örtbas etme kurnazlığının asal gayesi çözülme ve bölünmedir. Bu itibarla, Türkiye’nin aleyhine kurulan ittifaklara çok dikkat etmek lazımdır. Türk milleti ve Türk devleti ancak bu uyanıklık ve kavrayış çerçevesinde varlığını idame ettirecektir. Şüphesiz ki, öğretmenlerimize şükran duyduğumuz, çok şey borçlu olduğumuz su götürmez bir gerçektir. Dünden bugüne, hiçbir tehdit, hiçbir tehlike sınıflardan parlayan eğitim ve öğretim aydınlığını engelleyememiştir.Öğretmenlerimiz zulüm görmüş, çile çekmiş, parasız kalmış, mağdur olmuş, teröristlerin saldırısına uğramış; ne var ki sahip oldukları saygınlıklarından ödün vermemişlerdir.”
Bugüne kadar, PKK’nın hunhar saldırılarında meydana gelen kayıpların sadece güvenlik güçlerinden oluşmadığını kaydeden Bahçeli, “Zor şartlar altında öğrencilerine bir kelime öğretebilmek için çırpınırken PKK saldırılarında hayatını kaybeden yüzlerce öğretmenimiz hala kalbimizde, hala aklımızdadır. Ve bugünkü toplantımız onların aziz anısına düzenlenmiştir.Görevi başındayken kaybettiğimiz öğretmenlerimizin acısı henüz dinmiş değildir. Kadın erkek demeden, genç-yaşlı dinlemeden önüne gelen insanımızı katleden canilerin bugünlerde muhatap kabul edilmesi, bunlarla pazarlık masalarına oturulması en başta şehitlerimize haksızlık, vefasızlık ve saygısızlıktır. Yüzlerce öğretmenimize kıyan alçaklar bugün sütten çıkmış ak kaşıktır. Tüm infazların emrini veren canibaşıya, İmralı Adası’nda sekreterya hizmeti sunulması ayrı bir zulmet, apayrı bir alçalmadır. PKK’nın hatırını kırmamak, bir dediğini iki etmemek için olağanüstü çaba harcayan Hükümet, masum öğretmenlerimizi ne olarak görmektedir? Başbakan bize cevap versin, şehit edilen öğretmenlerimizin hesabını kim verecek, dökülen gözyaşlarını, katlanılan acıları kimler telafi edecektir? Dün Tunceli’ye giderek terörist Rıza ve çetesinden özür dilemenin erdem olduğunu ifade eden Davutoğlu, PKK’dan ve Öcalan canisinden ne zaman özür dileyecektir? Nasıl olsa özür dileme furyası modadır, hainlerden özür dilemek için AK Parti kuyruğa girmiştir. Geçmişin karanlık isimleri birbir övülmektedir.Ancak öğretmenlerimizi kimlerin, hangi kansızların şehit ettiğini konuşan, kendisine mesele yapan yoktur. Başbakan Davutoğlu yüreği varsa cevap vermelidir: Öğretmenlerimizin yanında, vatana bağlılığı, millete sadakati vaz eden sayısız din görevlisinin PKK tarafından katledilmesinin hesabını kim verecektir? Bize göre hesap verecekler bellidir: PKK isimli kiralık tetikçi örgüt, döktüğü şehit kanından, sahip olduğu hain emellerden dolayı suçludur. İmralı’da yatan vampir, onbinlerce insanımızın ölüm emrini vermekten dolayı suçludur ve ömür boyunca cezasını çekecektir. AK Parti ve HDP isimli terör yedekleri, bölücülüğü meşrulaşması için her türlü ayak oyunlarından dolayı millet ve tarih önünde müştereken suçludur. Ve suçluların cezasız kalmamasının, hukukun ve hukuk devletinin vazgeçilmez ilkesi olduğunu herkese bildirmek isterim” ifadelerini kullandı.
“HEDEFLER ANCAK ÖĞRETMENLERİMİZLE YAKALANABİLECEKTİR”
Çağın gerekleri, modern insan ve toplum yetiştirme anlayışını öğretmenin kaçınılmaz rehberliğinden başka bir eğitim yönteminin henüz ortaya çıkmadığını belirten Bahçeli,
“O halde bu yüksek hedefler ancak öğretmenlerimizle yakalanabilecektir. Bunun başka yolu ve formülü de görünmemektedir. Fakat öğretmenlerimizin kaygıları artmış, sıkıntıları yaygınlaşmıştır. Milli eğitim sistemi laçkalaşmış, iyice siyasileşmiş, ehil olmayan ellere ve çetelere teslim edilmiştir. Kayırmacılık had safhaya ulaşmıştır. Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanunun 14 Mart 2014’de Resmi Gazete de yayımlanmasıyla Hükümet eğitim hayatına bir darbe daha vurmuştur. İlaveten 10 Haziran 2014 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren, Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik kanalıyla büyük bir kıyım ve tasfiye yapılmıştır. Binlerce okul müdürü veya yardımcısının bir kalemde üzeri çizilmiş, hakları gasp edilmiştir. Hükümet alın terlerini çalmış, yıllarca verilen emekleri çiğnemiştir. Yandaş sendikanın onay ve referansını alanlar mevki ve koltuk sahibi olurken, hakkıyla, bilgisiyle ve tecrübesiyle görevini yapan arkadaşlarımız kenara itilmişlerdir. Şunu önemle ilan ediyorum ki, Milli Eğitim’de bugün zulmedenler, zalimlerle ittifak kuranlar; MHP iktidarında misliyle cevap bulacaklar, hakkı yenilen ve mağdur olanlar da mutlaka taltif edilecektir” diye konuştu.