Bu haftaki röportajımızda SUNGURLU’dayız. Bizi Çorum’a götüren şey elbette yöreye has lezzeti ile bilinen leblebisi değil sadece. Yüreği güzel bir dost, yüreği güzel bir öğretmen ve yüreği güzel, vefakâr bir edebiyatçı ve gazeteci ile kesişti yolumuz. Röportaj konuğum Sayın Kemal Berk.
Remzi ÖZKAN: Hocam röportajımıza hoş geldiniz. Kısaca kendinizi tanıtmanız mümkün mü?
Kemal BERK: Ben 1955 Yılında Türkiye’de, Çorum ili Sungurlu ilçesinde doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Sungurlu’da okudum. Üniversite eğitimini Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde tamamladım.1978 Yılında öğretmenliğe başladım. 1981 yılında evlendim. 2016 yılına kadar 38.5 sene çalıştım. 2016 yılında emekliye ayrıldım. 3 çocuk babasıyım. 2 si evli biri bekâr 4 torunum var
Özel resim kurslarına katılarak 3 boyutlu resim yapma tekniklerini öğrenerek tablolar yaparak günümü değerlendirirken, günün yorgunluğunu üzerimden atmaya çalıştım. Yaptığım tabloları aile içinde ve çevremdeki arkadaşlarıma hediye ettim.
İşitme engelliler kursuna katılarak, işitme engelli insanlarla anlaşma kolaylığını öğrendim
Halk Eğitim Müdürlüğünün açtığı özel Gastronomi kurslarına 2 yıl süreyle katılarak çeşitli türde et yemekleri, sebzeli yemekler, tatlılar, börekler, çörekler yapmayı öğrendim. Yemekleri yapmak ve ikram etmek, benim için artık bir hobiye dönüşmüştür.
Son günlerde ise AFAD’ın gönüllü üyesi olarak görev yapıyorum.
Remzi ÖZKAN: Anadolu basınının önemli simalarından birisiniz ve çalışmalarınız takdire şayan. Özellikle Dünya şairlerinin bir araya gelmesi, tanışması ve ortak bir noktada buluşması adına önemli projelere imza attınız. Bu çalışmalarınızdan bahseder misiniz takipçilerimize?
Kemal BERK: Bir gazetenin köşe yazarlığını yaparken, kendi bilgi birikimleri ve yaptığım araştırmaları değerlendirerek, kültür, sanat, edebiyat, siyaset ve değişik konularda yazılar yazmaya başladım.
Köşe yazarlığım devam ederken 2010 yılında gazetenin kültür ve sanat editörlüğünüde yapmaya başladım. İlk yayınım olarak ilçemde bulunan şairlerden her hafta Pazartesi günleri10 şairin 10 şiirini derleyerek yayınladım. Bu şiir yayınımı Türkiye genelindeki şair ve ozanları kapsayacak şekilde genişlettim. Türk asıllı Fransa’ da yaşayan bir şairle tanıştım. Bu şairin şiirini yayınlamam sonrasında, farkına varmadan kendimi Dünya edebiyatının içinde buldum.
Dünyanın 7 kıtasında pek çok ülkenin şairleriyle tanıştım. Onlardan gelen şiirlerle ülkemdeki şairlerin şiirlerini birleştirerek 10 yıldan fazla bir süre boyunca her hafta 10 şairin eserlerine yer verdim. Bu şairlerden yabancı olan en az 3 şairin şiirine yer verdim. Böylece dünyadaki tüm şairlerle, Türk şairlerinin tanışmalarını ve kaynaşmasını sağlayan bir yayın hayatı sürdürdüm.
İkinci bir yayın hayatıma başladım. Her hafta Perşembe günleri ülkemin seçkin şairlerinden bir şairin biyografisini ele alarak 10 şiirini halkımıza tanıtmaya başladım.
Remzi ÖZKAN: Kemal Berk’in Türk halk oyunlarına olan ilgisi nasıl başladı ve bu alandaki etkinlikleri nelerdi?
Kemal BERK:1975 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsüne ilk kayıt olduğum gün tesadüfen karşılaştığım bir hocam aracılığıyla Türk halk oyunları oyunculuğuna başlamış oldum. Burada aldığım temel eğitimle birlikte oyunculuğumu geliştirdim ve öğretmenlik süresince de devam eden kapsamlı bir çalışma içine girdim.
Öğretmenlik sürecim içinde, öğretmenler ve öğrencilerden oluşan Türk Halk oyunları ekiplerinin faaliyetleri içinde Ağrı, Gaziantep, Silifke, Çorum, Sungurlu ve Ege yöresi oyunlarını oynadım ve öğrencilerimi yetiştirdim.
Bu ekiplerimizle çeşitli Türk folklor oyunları yarışmalarına katılarak ödüller alırken, bir taraftan da ülkemin çeşitli il ve ilçelerinde festivallere katılarak Türk halkına gösterilerde bulunduk.
Bir zamanlar ilçemin bir köyü olan, şimdi ise İlçe olan Hititlerin Başkenti Hattuşa ( BOĞAZKALE)’ya gelen yerli ve yabancı erkanı karşılamada gösteriler yaptık
Remzi ÖZKAN: Kemal Berk, hangi tür yemekleri öğrenmek için devletin açtığı gastronomi kurslarına katıldı ve bu kurslar ona ne kattı?
Kemal BERK:1978 yılında öğretmenliğe başladığımda bir yumurta dahi pişirmesini bilmediğimi fark ettim. Yine bir gün kuru fasulye yemeği pişirmek istedim. 7 saat süresince iki adet tüp bittiği halde bizim fasulye hala diri ve taş gibiydi. O gün aç kalmıştım. İşte o gün ahd etmiştim; benim çok acil yemek pişirmeyi öğrenmem gerekiyor, diye kendime söz vermiştim.
Nihayet bir gün aşçılık kursu açılacağını öğrendim ve hemen o kursa katıldım.
Bu kursa 2 yıl devam ettim, etli yemekler ve kebaplar, sebzeli yemekler, tatlılar, börekler, çörekler ve hamur işlerini öğrenmiştim.
Bu kurslar sayesinde annemin vefatının ardından 2023 yılında rahmetli olan babamın yemek işlerini üstlenmiş oldum.
Şunu fark ettim ki hayatın içinde pişmek istiyorsan, önce mutfaktan geçilmesi gerekiyor. Mutfak insana, yanmayı ve pişmeyi öğretiyor.
Kız olsun erkek olsun, her insanın mutfağa girmesi ve en az 15 yaşına kadar yemek yapmasını öğrenmesi taraftarıyım. Yemekten önce, insanların orada pişerek hayata daha sıkı tutunabileceğini savunanlardanım. Dolayısıyla bir insanın ayakta kalabilmesini için gereken bazı yolların mutfaktan geçtiğini fark ederken, her gence mutlaka mutfağa girmesini tavsiye ederim.
Remzi ÖZKAN: Hocam, sizin uluslararası şairlerle yaptığınız birtakım çalışmalarınız var. Hatta Hindistanlı şair Mahua DAS ile ortak kitap çalışmanız var. “Türkiye’nin Aşk Şiirleri” adlı kitap ikinizin ortak emekleri ve eserleriyle sevenlerinize ulaştı. Nasıl ortaya çıktı ortak kitap çıkarma fikri ve edebiyat dünyasındaki yansımaları ne yönde gelişti?
Kemal BERK: Ben Türk edebiyatından, Dünya edebiyatı içine girdiğimde dünyanın pek çok ülkesinden şairlerle tanıştım ve onlarla kaynaştım. Hindistan’da Mahua DAS isimli çok değerli şairle tanıştım. Bu Mahua DAS isimli şair, şiirlerimi beğendiğini ve ortak kitap çıkarmak istediğini söyledi.
Ben istediği kadar şiiri hem Türkçe, hem de İngilizceye çevirerek gönderdim. Orada bir sponsor ve bir basım evi bularak kitabın çıkarılmasını sağladı. Dünyanın çeşitli ülkelerinde şairlerinden gelen tebrikler ve kutlamalar beni çok memnun etti. Özellikle ülkemdeki ve sayfamdaki arkadaşlarımla ve şairlerin beğenileri beni mutlu etti.
İlk Kitabımı Hindistan’da çıkarmış oldum. Emeği geçen başta Mahua DAS isimli şair ve diğer tüm emeği geçenlere çok teşekkür ederim.
Remzi ÖZKAN: Kemal Berk’in şiirlerinin farklı ülkelerde eğitim konusu olarak ele alınmasının Türk edebiyat dünyası açısından önemi nedir?
Kemal BERK: İlk olarak Edirne Üniversitesi Edebiyat fakültesindeki bir hocamızın bir şiirimi ders konusu olarak işlemek için izin istemesi beni çok mutlu etti.
Belçika’da bir üniversitedeki Türk kızımızın bir şiirimi tez çalışması yapmak üzere alması ve çalışmasını başarıyla tamamlayarak hocalarından övgü alması, beni bir başka mutlu etti.
Ayrıca Küba’da bir ortaokul ve bir lisede öğretmenlik yapan iki sayfa arkadaşımın şiirleri ders konusu olarak işlemesi, yine Venezüella ve Kolombiya’da iki sayfa arkadaşım olan hocalarımızın ders konusu olarak şiirlerimi seçmiş olması ve Dünya edebiyatına örnek teşkil etmesi beni de Dünya şairleri arasına katmış oldu.
Ayrıca bazı şiirlerimin, İspanyolca, Arapça, Özbekçe, Kazakça ve Rusça’ ya çevrilerek bu ülkelerde yayınlanması ayrı bir gurur kaynağı olmuş oldu. Özellikle İspanyol ve İngiliz Edebiyat ve şiir sitelerinde, şiirlerim yayınlanmakta ve beğenilmektedir
Remzi ÖZKAN: Kemal Berk’in gelecekteki edebi projeleri var mı? Bu projelerin hem ulusal hem de uluslararası alandaki hedefleri nelerdir?
Kemal BERK: Türk edebiyatına hizmet eden Şair, ozan, aşık vb sanatçıların dağınık bir yapı içerisinde yapılandığını, bu yapılanma sonucunda da menfaat ağlarının şebekesine düşerek sömürüldüğünü görmekteyim. Şair, ozan ve aşıkların yöresel olarak veya genel kategoriler belirlenerek, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde yapılanması daha uygun olur diye düşünüyorum. Şair, ozan ve aşıkların tek federasyon altında toplanarak eserlerinin koruma altına alınması, eserlerinin çalınmasının önlenmesi gerekmektedir. Dünya edebiyatının çok geniş bir perspektife sahip olduğunu gördüm. Bizde ki şiir türlerinin veya çeşitliliğinin de bir benzerini, dünya ülkelerindeki şiir çeşitlerinde göremedim.
Türk edebiyatının özellikle şiir, söyleşi, deyiş vb özelliklerinin kesinlikle korunması ve gelecek nesillere aktarılması gerekir. Hatta lise düzeyindeki okullarda, edebiyat ve Türkçe derslerinde canlı örnekleme yapılması elzemdir. Okullara şair ve yazarların davet edilerek olayın direk öğrencilere aktarılması, şiirlerin ve yazarlığın nasıl olduğunu öğrencilerin bizzat görerek, yaparak, yaşayarak öğrenmeleri sağlanmalıdır.
Remzi ÖZKAN: Edebiyat dünyasına kazandığınız bir ödülden sonra giriş yaptınız. Şiir yarışmasında dereceye girerek aldığınız ödülün sizin için önemi nedir?
Kemal BERK: Okul müdürü olarak çalıştığım 2000 yılında Öğretmenler günü ile ilgili bir şiir yarışması için gelen yazıyı tüm öğretmenlerime duyurdum. Şiirlerin teslim günü olduğu halde hiçbir şiir gelmemişti. Milli Eğitim Müdürlüğü en az bir şiiri ısrarla isterken, bende hiç ilgim olamayan ve sadece lisedeki öğrencilik yıllarıma dayanan bilgiyle bir şiir yazdım ve gönderdim
Öğretmenler gününde yarışma sonuçları açıklanırken, 3’lük ödülünde ismim okununca şaşırdım. Böylelikle ilk şiirimle ödül almış oldum.
2017 yılında Dünya şairleri şiir yarışmasına davet edildim. Oraya gönderdiğim “ ELMANIN YARISI” isimli şiirim ilk on içerisine girerken, İngilizce çevirimin yetersiz olması nedeniyle ilk üçe giremediği bilgisini, yarışma jürisinin tebliğinden anladım.
Bu şiirimin çevirisinde şunu gördüm, çevirilerde şiirin ruhu iyi vurgulanmalıdır. Şiirin yazılış biçimini ve ruhunu yansıtamayan bir çeviri kimseye başarı sağlamaz.
Remzi ÖZKAN: Sanatın birçok dalında faaliyetleriniz olmuş hatta devam ettirdiğiniz alanlar halâ var. Peki, edebiyat yolculuğunda sizi derinden etkileyen, üzen hiç mi bir şey olmadı? Her şey yolunda mı gitti bugüne kadar?
Kemal BERK: Türk Kültürü ve Edebiyatı o kadar geniş ve kapsamlıdır ki, anlatmakla bitmez. Üzüldüğümüz zamanlarda oldu, sevindiğimiz zamanlarda çok oldu.
Üzüldüğüm taraf, okullarda Türkçe ve Edebiyat dersi öğretmenlerinin bu konuları anlatırken yaşayan şair, ozan ve aşıklardan hiç yararlanmadıklarını görüyorum. Ama sıra bu şair ve ozanların eleştirilmesine gelince, tüm güçleriyle saldırdıklarını da çok iyi biliyorum.
Şairlik ve ozanlık vasfı olmayan, ancak şiir yazmaya hevesli olan arkadaşlarımızın bu konuda birazcık temel konuları öğrenip, şiirlerini ona göre yazmalarını isterim
Türkçemizde var olan kelime sayısı yaklaşık olarak 130.000 kelimenin üzerindedir. Bu gün normal hayatta konuşan insanlarımız belki de 200 veya 500 kelimeyle günlük hayatını sürdürürken, böyle çok küçük bir kelime hazinesine sahip şair, şiir yazmaya kalkarsa kaç tane ve nasıl bir şiir yazabilir ki?
Kendilerinde olmayan kelimeleri, cümleleri bir başkasında gördüklerin de, gözleri hep başkalarının şiirinde olur. Bunun sonucunda bazı şairlerimizin sürekli şiirlerinin çalındığını, hatta hiç zahmete girmeden, bir kısım emek hırsızları ve sözde şairlerin, bir başkasının şiirini tamamen araklayarak asıl eser sahibinin ismini silip, kendi isimlerini yazdıklarına defalarca kez şahit olmuşumdur.
Benim son 6 ay içinde bazı şiirlerimin çalındığını, değiştirildiğini, şiirdeki kıtalarımın alt üst edilerek, bir de bana gönderilip “nasıl oldu hocam?” diyen, sözde şairleri tanıdığımı söyleyebilirim
Bir okur, iyi bir şiiri okuduğunda şiirin sahibinin ismine bakmaksızın, o şiiri ve dolayısıyla şairi tebrik ve takdir edemiyorsa o okuyucu o şiiri yazan şairi ve dolayısıyla şiiri katlediyor demektir. Yine kalitesi olmayan bir şiir ve şaire övgüler yağdırılıyorsa bu övgüleri yapan insanlarda kişiliğini kaybetmiş, yağcılık ve yalakalıkta sınır tanımayan, kendi karakterinin ne olduğunu bilmeyen şiir ve şairden habersiz zavallı insanlardır.
Övgü şiire ve dolayısıyla şaire yapılır. Oysa bir kısım insanlar şiire değil, şairin cinsiyeti ve şekline göre yorum yapıyor ki bu bence utanç verici bir olaydır.
Gerçek şair; kendisinin veya halkın dertlerini, kederlerini, üzüntülerini, sevinç ve mutluluklarını, günlük hayattaki yaşanmışlıkları, vatan, millet, bayrak ve mukaddes değerlerimize göre şiir yazar. Gerçek bir şair, kendi yatak odasını dile getirmekten ar duyar.
Ama bakıyorum ki, bir kısım şairler ve şiirleri hiçbir edebi özelliğe sahip olmadıkları halde sosyal medyada baş tacı ediliyor. Edebiyat diye neredeyse yazdıkları şiirlerde yatak odasına kadar anlatmaya kalkıyorlar. Edebi kültürden yoksun, kendinin ne olduğunu bilmeyen bu güruhlar şairim diyerek ortalıkta cirit atıyor ve ne yazık ki en çok ilgiyi de bu şovmenler görüyor.
Remzi ÖZKAN: Röportajımıza katılım sağladığınız için çok teşekkür ediyorum. Sizin gibi özverili, şair dostu insanların dünyanın her yerinde artmasını temenni ediyorum. Çünkü şairler, dünyaya gönül gözü ile bakarlar ve şairlere kıymet verenler de aynı şekilde dünyanın güzelliklerine katkı sağlarlar.
Kemal BERK: Beni bu yayına davet ettiğiniz için çok teşekkür eder, size ve bağlı bulunduğunuz yayın kuruluşunun her kademesinde çalışan değerli meslektaşlarıma selam, saygı ve hürmetlerimi sunarım
Allaha Emanet olunuz.