4 Ekim’de süresi bitecek olan tezkere eğer hatırlayacak olur isek o tarihte düşen uçağımız ve sınırda meydana gelen bir iki taciz olayından sonra Türkiye’nin meşru savunma mekanizması içerisinde gerektiğinde müdahale edebileceği çerçevesinde hazırlanan bir tezkereydi. Tezkerenin son bölümünde bu gerekçe aynen yer almıştır. Bunun kullanılmasının yani yetki alanının süresinin bitmesine 1,5 ay var. Bugün gelinen süreçte karmakarışık bir gelişme yumağının içindeyiz. Dünyadaki gelişmeleri siz özetlediniz. Türkiye boyutunda bütün dünyadaki tartışmaların dışında çok daha net bir önyargıyla hareket eden bir hükümet yapısı görüyoruz. Başta Başbakan ve Dışişleri Bakanı olmak üzere. Sanki bir çatışma lobisi oluşturulmuş ve bunun gerekçelerini kendilerine göre hazırlıyorlar ve dünya kamuoyuna da belirli noktalarda servis etmeye gayret ediyorlar" dedi.
Şimdi baktığımız zaman dünyada bir netlik yok. Başkan Obama’ya Temsilciler Meclisi Başkanının yazdığı mektup Amerika’da kafaları karıştırdı. Yani basının iktidar yönlendirmesiyle artık füze çeşitlerini anlatan, savaş silahlarını pazarlayan yayınları, savaş olacakmış gibi yayınları sorgulanmaya başladı şeklinde açıklamalarda bulunan Koç, "Türkiye sınırlarının ötesinde eğer bir müdahale olacak olur ise çok daha fazla karmaşaya yol açabilecek, doğrudan Türkiye’nin kendi güvenliğini etkileyebilecek gelişmelere maruz kalabilecek iken zaten mülteci akını ortada yeni bir süreçle bu akının daha da katlanacağını hesap ederseniz Suriye’de Esad’a karşı bugün çeşitli gruplar altında savaşan kişilerin milliyetleri nedir Erhan bey, bunlar nereden gelmişlerdir? Kafaları nedir, hangi radikal grupların tetiğini çekmektedirler? Yani bütün bunların orada odaklanarak yeni bir Afganistan modeli oluşturup hem Suriye içerisinde bölgeye, Türkiye’de dahil, hem de küresel terör tehdidi boyutunda tüm dünyaya neler yaşatabileceklerini çok iyi hesaplamak gerekiyor. İşin bir de ekonomik boyutu var. Ekonomik boyut zaten dünya konjonktürüyle ilgili sıkıntılar ortada. Bu süreçle beraber böylesi bir fasit dairenin, kısırdöngünün içerisine Türkiye ekonomisinin bu pencereden de girmesi çok daha farklı sıkıntıları da getirecektir".
4 Ekim’de süresi dolacak olan tezkere hükümete bugün gözü kapalı bir Suriye’ye karşı yapılacak askeri harekata dahil olma imkanı vermemektedir. Eğer başkanlık sistemi geçerli olsa idi belki Türkiye diğer müttefiklerini beklemeden gözü kapalı bir şekilde bir maceranın içine atılmış olacak idi. Oysa Türkiye Cumhuriyetinde Türk milletinin yetkilendirdiği TBMM var. Anayasamızın da 92. maddesi çok net ve açık. Eğer başka bir kapsam içerisinde bir yetki kullanmak istiyorlar ise 4 Ekim’de süresi bitecek olan tezkere bu yetkiyi onlara vermiyor şeklinde partisinin düşüncelerini dile getiren Koç, "Onun için yeni bir tezkere hazırlamaları gerekir. Ama bütün bunlara gerek kalmadan aklıselimin, sağduyunun, diplomatik girişimlerin güçlendirilmesi ihtiyacının görülmesinin ön plana geçmesini diliyoruz. Türkiye’nin tarihte cumhuriyet kurulduğundan itibaren 74’teki haklı barış harekatı dışında komşularıyla doğrudan bir çatışma içine girmediğini de hatırlatmak istiyoruz. Suriye’deki çatışmalara o çatışmaların bir tarafı olarak değil, Suriye’de halkının demokratik kurum ve kurallarının geliştiği bir sistem içerisinde tüm etnik yapılarının, tüm inanç gruplarının barış içerisinde gerçek bir demokrasiye ulaşabilmeleri için Türkiye’nin diplomatik girişimler yönünde görev almasını, rol almasını biz öneriyoruz. Başından itibaren de görüşümüz odur" şeklinde ifade ederek devam etti.
Konuşmasına Irak savaşında yaşananlardan öncesine de değişen Koç, "Irak olayını unutmayalım. O zaman oluşturulan sahte istihbarat raporları ile kamuoyunun nasıl yanıltıldığı, sadece Türkiye değil, dünya kamuoyunun nasıl yanıltıldığını ve Irak’a dönük taleplerin nasıl gerçekleştirildiğini, Irak’ın toprak bütünlüğünü koruyacağız, Irak’ın bütün yeraltı zenginlikleri Irak halkı tarafından kullanılacaktır söylemleri bugün ne hale geldi. Suriye'de eğer kimyasal silah kullanıldı ise bu bir insanlık suçudur. Bunu hiç reddetmiyoruz. Bunun altını çiziyoruz. Fakat kimin ne şekilde, nasıl, nerede ne kullandığı konusunda netlik yok" dedi.
Bu gün Suriye konusunda değişik açıklamalar var. Bunların hepsini görüyoruz. Değişik suçlamalar var, değişik tespitler var, yorumlar var. Yani yorumlara dayanarak açık, net bir raporlama, bir belirleme olmadan gözü kapalı bir ideoloji, koşullanma ile şimdiye kadar girdikleri dış politika saplantıları içerisinde önyargılı olarak bir taraf haline gelmesi Türkiye’nin yanlıştır. Hele de bir sıcak çatışma arifesinde. Bunu ifade etmek istiyoruz şeklinde konuşarak şunları dile getirdi.
CHP'nin duruşu ve fikri bellidir. Bu gün Irak paramparça. Günde 100 kişi ölüyor kimsenin kılı kıpırdamıyor, kimsenin gözünden yaşta akmıyor diyen Koç, "Irak’ın yeraltı zenginlikleri bugün uluslararası şirketlerin petrol vanalarına bağlanmış büyük bir sömürü çarkı dönüyor. Suriye şimdi hedefte. Daha sonrasında Suriye ve Irak modelinin korkarak söylüyorum bu aymazlık devam eder ise Türkiye topraklarında başka bir senaryo şeklinde uygulanmayacağı ne malum. Onun için çok net, akıllı, birbirimizi eleştirirken dahi, bu tespitleri yaparken dahi sağduyulu olmamız gerekiyor. Onun için bundan sonra Türkiye’nin atacağı adım üzülerek söylüyorum Başbakanın ve Dışişleri Bakanının siyasi saplantılı ideallerine, ideolojilerine terk edilmemeli. TBMM sürecin içinde olmalı. Bütün Türkiye’yi ilgilendiren bir sorun".
Cumhuriyet Halk Partisinin her zaman belirttiğim gibi tavrımız net. Biz bir sıcak çatışmanın karşısındayız. Çünkü yürütülen büyük projenin, emperyalist emellerin bu coğrafyada sadece Irak, Suriye topraklarını değil, yakın bir zaman diliminde İran ve Türkiye’yi de değişik boyutlarda günü geldiğinde ilgilendirebileceği riskinin altını çiziyoruz şeklinde düşünceleri dile getiren Koç, "Onun için kendi birliğimizi, beraberliğimizi aklıselim içinde korumamız gerektiğini ve savaşa karşı, felakete karşı, yıkıma karşı Türkiye’nin sağlıklı durmasını temenni ediyoruz. Savaşa ve bu tür kışkırtmaların tümüne Cumhuriyet Halk Partisi karşıdır" şeklinde açıklamalarda bulundu.