Başbakan “Şiddet çıkmaz sokaktır. Onun için milli birlik ve kardeşlik projesi diyoruz” diyor. O zaman niye konuşuyorsun, niye herkesi suçluyorsun? Şeklinde basın açıklaması yapan Koç, “Yani öfke dilini kontrol etmesi gerekirken sorumlu davranması gerekirken konuşuyor, suçluyor, kin saçmaya devam ediyorsun. Sayın Başbakanın “açılım” politikasından bir şey anlayanınız var mı? Daha doğrusu Tayyip Bey’in bir politikası var mı? Eğer böyle bir politikası varsa bunu 75 milyondan gizleyebildiği için kutlamak lazım. Hükümet ve AKP cenahından “her kafadan bir ses” çıkmasını millet kanıksadı. “Bir kafadan her türlü ses “ çıkmasını nasıl normal kabul edelim. Bu kafa Tayyip Erdoğan’ın kafası. Aylık değil, anlık olarak değişen bir kafa Bu çelişkili kafa yapısından ülkenin en köklü sorunlarına çözüm üretmesini nasıl ümit edelim?. Deve kuşuna “uç” demişler. “Ben deveyim, uçamam” demiş. “O zaman koş (yük taşı)” demişler. “Ben kuşum” koşamam (taşıyamam) demiş”.
TAYYİP BEY DEVEKUŞU POLİTİKASINDAN VAZGEÇ
Sayın Başbakan’a buradan açık çağrı yapıyorum: Tayyip Bey, devekuşu politikasından vazgeç, İşine geldiğinde Deve, işine geldiğinde kuş olamazsın! Devemi olacaksın kuş mu olacaksın karar ver artık. Bir taraftan Abdullah Öcalan’la ona LCD televizyon hediye edecek seviyede kişisel ilişki kuracaksın, Özel temsilcilerin aracılığıyla görüşmediği terör örgütü temsilcisi kalmayacak, Öbür yandan senin dışındaki herkesi terör örgütü yandaşlığıyla itham edeceksin. Cumhuriyet Halk Partisi bugüne kadar bu konudaki tutarlılığını, samimiyetini herkes çok iyi anlasın”.
“Sonuç ne oldu, Sayın Erdoğan projeyi daha ilk günden sabote etti, Toplumsal mutabakat yolunda meclis içinde aradığımız siyasi mutabakatın muhatapları olan MHP ve BDP’ye daha ilk günden olmadık hakaretler etmedi mi? Bu tavır, “sakın ola çözüm için bir katkı sağlamayın” demek değilse nedir?. Tayyip Erdoğan’ın bir günü diğerini tutmayan tutarsız söylemlerini hepiniz hatırlıyorsunuz. Meselenin bütün taraflarına yağdırdığı hakaretleri hepiniz biliyorsunuz. Bir söylediğini ertesi gün yalanladığının, sürekli keskin dönüşler yaptığın, ikiyüzlü bir siyaset yürüttüğünün hepiniz tanığısınız. Bütün bunları burada tekrar hatırlatmayı değersiz buluyorum. Fakat Başbakana bir kez daha seslenmek istiyorum”.
Tayyip Bey, Abdullah Öcalan’la görüştüğünü söyleyen sensin. Bu konudaki kötü siciline rağmen. Dünya siyaset tarihine geçmiş yalanlarını ne devlet adamlığıyla, ne de temel ahlaki ilkelerle izah etme imkânına sahip olmadığımız bir geçmişe rağmen; Barış umutlarını basit seçim çıkar hesaplarına kurban vermiş olmana rağmen. “Barış ve kardeşlik için atılacak adımlara karşı önyargılı olmadığımızı belirttik. Yeter ki adımlarınızın barış için olduğunu bilelim, Yeter ki samimiyetinize güvenelim demiştik. Bunun için demokratik devlet düzeninin en temel unsuru olan ANA MUHALEFET PARTİSİNE bilgi veriniz, Aksi halde yaptığınız bu görüşmelerin kişisel çıkar görüşmelerine dönüşmesinin mukadder olduğunu sizde takdir edersiniz demiştik”.
Tayyip Bey, Millet seni Başbakan yaptığı halde, On yıldır o koltukta oturttuğu halde, Senin kökeni 7 yaşına kadar inen psikolojik travmalarını tedavi etmeyi başaramadı. Hala beni ezdiler, döğdüler, aşağıladılar edebiyatı yapıyorsun. Bu millet senin için daha ne yapsın, Daha doğrusu millet sana ne yapsın ki o duygusal anaforların, gel - gitlerin tedavi olabilsin. Aşırı saldırgan ve öfkeli hallerine sebep olan derin ruhsal acılarını nasıl dindirebiliriz? Söyle de bilelim Tayyip Bey!
ÖNCE AYNAYA BAK
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu Fransa’nın avukatı, Paris’ín sözcüsü olmakla suçladı Başbakan. Sayın Erdoğan, “Önce sen kendin aynaya bakacaksın” sonra suçlayacaksın. Fransa Devlet Başkanına teröristlerle neden görüştün ne görüştün “ diye sordun. Şimdi ben sana soruyorum “senin adamların Oslo’da teröristlerle ne görüştü?”. Önce kendine bakacaksın sonra başkasından hesap soracaksın. “Ben yaparım ama başkası yapamaz. Yok, böyle bir şey sen kral mısın, diktatör müsün” diye adama sorarlar.
HALK DİZ ÇÖKTÜRECEK
Gelelim bir diğer meseleye; “Kimse bizi diz çöktüremez “ diyorsun. Sen zaten iktidara gelirken diz çökmüşsün .”Bu koca bir yalan “ diyorsan kalkarsın ayağa seni getirenlere diklenirsin haddini bildirirsin bakalım o zaman o koltukta kaç gün oturuyorsun. Örnek mi? İsrail’e “one munite” efelenmesi sonra diz çökerek İsrail’in hava güvenliğini sağlayacak patriotların Kürecik’e yerleştirilmesi ve MOSSAD’dan “teşekkürler Türkiye” övgüsü gelmesi. Diz çökmekten dizlerin yara oldu. Artık ayağa kalkmak istesen bile kalkacak halin kalmadı. Ama seni son defa halk diz çöktürecek. O zaman son defa çökeceksin bir daha da doğrulamayacaksın.