Dünyanın ısındığı bu günlerde kimin eli kimin cebinde belirsiz bir hale geldi. Yanı başımızda yaşanan iç savaş, iç mesele olmaktan çıktı. Birçok ülkenin çıkarlarının olduğu anlaşmaya dönüşmüş durumda… Rusya ve Amerika tamamıyla kendi çıkarlarını ve güçlerini burada gösterme yolundalar.
Oysa sıkıntı yaşayan ülke Türkiye’dir.
Haklı olarak da komşusunda yaşanan bu olaylara seyirci kalması mümkün değildir. Türkiye’nin ‘terör’ dediği gruplara batının dememesi, kabul edilebilir bir durum değildir.
Ülkemiz 40 yıldan bu yana terörle mücadele eden dünyanın ender ülkelerinden birisidir. Türkiye’nin bulunmadığı bir müzakere, Suriye’de barışı sağlama noktasında başarı getirmez.
Devlet Bahçeli grup toplantısında hükümete tam destek vererek, arkasında durmuştur. Aynı şekilde geçen yıl Deniz Baykal, katıldığı bir TV programında bu meseleyi dile getirmiştir.
Ülkenin gerçeklerini anlatmak, ülkesine sahip çıkmak için illa da bir siyasetçi olmanın gereği yoktur. Bürokrat, deneyimli bir yazar, üniversitede bir akademisyen, vatandaş…
Önemli olan çekinmeden, ülkesini seven, milli duygularına bağlı, kim olursa olsun fark etmez.
Deniz Baykal, AK Parti dilinden konuşunca bazı kesimlerden hemen eleştiriler gelmeye başladı. Bu işin siyasi kimliğini bir yana bırakacaksın. Ülken için ne doğruysa onu yapacaksın. Burada önemli olan ülkedir. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır. Deniz Baykal’da bu gerçeklerden yola çıkarak kamuoyuna bilgi vermiştir.
Bunları söylemesi kendisinin sosyal demokrat çizgisinden bir şey kaybetmesine sebebiyet vermemiş bilakis güçlendirmiştir. Devlet adamları bu durumlarda ülke menfaatlerini korumak zorundadırlar. Devlet adamı kolay olunmaz. Onun için Baykal’ı, bu tutumundan dolayı herkesin kutlaması gerekir.
Diğer taraftan bugün birlik zamanıdır. Ülke bizim… Devlet bizim…
Siyaset bizlere bugünler de lazım. Bu işin iktidarla, muhalefetle ve milletle beraber hareket etmesi gerek. Bugünler kısır döngülerin hesaplanacağı gün değil aksine birlik günüdür. Çünkü bu ülkenin her bir karış toprağı şehit kanıyla sulanmıştır. Atalarımızın bu ülkeyi bizlere nasıl bıraktığı, şanlı tarihimizde mevcuttur. Bizlerde çocuklarımıza, torunlarımıza, aldığımız bu emaneti daha iyi bir şekilde teslim etmekle yükümlüyüz.
Bu ülkeye kim ihanet ederse, mahşer günü bu millet hesabını soracaktır.
Etrafımız çıkar odaklarıyla doludur. Biz bunları daha önce Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında yaşadık. Milletimiz derslerini gayet güzel bir şekilde vermiştir.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü bu durumu açıklamaktadır. “Geldikleri Gibi Giderler.”
Bu şerh odakları Müslümanları ve gelecek nesilleri öldürerek yok etme peşindeler. Bizler bunlara fırsat vermemeliyiz.