Son günlerde çok önemli ihbar telakki edecek hususları gündeme getirdik. Bundan rahatsız olanlar bir karalama ve iftira çabası içine girdiler. Hele ki birileri var ki, haddini aşmayı bırakın, Yıktı Perdeyi eyledi viran misali...
Adalet ve tevazu sahibi olması gerekirken bu kişiler hiddetlendi, görevini kötüye kullanacak şekilde her olayı suiistimal edip, makam ve gücünün verdiği cesaretle KİBİR'i aştı, KİN ile pekiştirdi duygularını.
Kendinden başkasını beğenmez bir tavırla başta bizlere ve kendisini eleştirenlere tavır takındı.
Hiç hoş ve şık değil.
Bir daha tekrarlar ise, Babasından miras kalmayan, devletin makamı olan, oturduğu koltuktan kaldırmasını da bu halk mutlaka bilir. Neyse devlet kapısında olanlar için Adalet ve tevazunun ne kadar önemli olduğunun altını çizerek, sizlere dini bir hikâye anlatayım;
***
Beni vefasızlıkla suçlayanlara vefaya ne derece önem verdiğimi hatırlatmak isterim. Kapıma bağladığım köpeğe bile vefa duyarken, beşeri ilişkiye girdiğim insanlara karşı asla vefasızlık yapmadım, yapmamda...
Buna bir örnek göstersinler gazetecilik mesleğimi hiç düşünmeden anında bırakırım. Vefa diyen önce gitsin aynaya baksın, geçmişine baksın, geçmişi hatırlasın. Ve önceki ile şimdi ki yaşantısına çok iyi baksın… Bu günde yine sizlere Halife Ömer'den Ahde vefa ile ilgili bir olay aktarayım:
***
Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girer ve derler ki:
-Ey halife bu aramızdaki şu arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek: -Söyledikleri doğrumu diye sorar.
Suçlanan genç derki, evet doğru... Bu söz üzerine Hz Ömer: -Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar.
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, derki : -Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık kader bizi bu arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki gören dönüp bir defa daha bakıyor hayvana. Ama ne yaptıysam atıma bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı. Atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum çok ağır geldi. Ben de bu sefer bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim, fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi.
Bu söz üzerine Hz Ömer söyleyecek bir şey yok. Bu suçun cezası idam, madem suçunu da kabul ettin... İdam edeceğiz dedi.
Bu sözden sonra idam hükmü verilen delikanlı söz alarak: -Efendim bir özrüm var. Ben memleketinde zengin bir insanım.. Babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı.. Gelirken kardeşim küçük olduğu için onları saklamak zorunda kaldım.. Şimdi siz bu cezayı şu anda infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah indin'de sorumlu olursunuz. Bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim. Bu üç gün için de ben gelene kadar yerime birini kefil olarak bulurum der.
Hz Ömer dayanamaz ve der ki: -Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar ve der ki; -Bu zat benim yerime kalır.
O zat Hz peygamber (s.a.v) efendimizin en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelen Amr ibni Asr' dan başkası değildir.
Hz Ömer Amr 'a dönerek : —Ey amr delikanlıyı duydun, ne diyorsun der.
O yüce sahabi: —Evet, ben kefilim, der ve genç adam bunun üzerine serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama giden gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr ibni Asr'a verilecek idamın yerine, maktulün diyetinin verilmesini teklif ederler.
Fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler.
Hz Ömer kendinden beklenen cevabı verir, derki: -Bu kefil babam olsa fark etmez, adaletten şaşmam ve cezayı infaz ederim.
Hz. Amr ibni Asr ise tam bir teslimiyet içerisinde derki; -Biz de sözümüzün arkasındayız.
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.
Hz. Ömer gence dönerek derki; -Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin?
Genç vakurla başını kaldırır ve: -Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim, der.
Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr ibni Asr'a derki; -Ey amr sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?
Amr ibni Asr : -Bu kadar insanın içerisinden geldi beni seçti. İnsanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim der.
Sıra babası ölen gençlere gelir, onlarda derler ki; -Biz bu davadan vazgeçiyoruz.
Bu sözün üzerine Hz Ömer : -Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?
Gençlerin cevabı dehşet verici olur.
— Merhametsiz insan kalmadı demeyesiniz diye.
Kıssadan bir hissede siz çıkartın ey iftiracı, kindarlar...
Ahde vefayı, sözünde durmayı, insanların güvenini ve elbette ki en önemlisi Merhametinizi kaybetmeyin.
Bu günlük de bu kadar.
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...