Her olumsuzluğa ve sıkıntıya rağmen insanın, kinle arasına mesafe koymasıdır önemli olan.
Hiç bir makam sahibi "Keşke çok daha acımasız olabilsem!" mantığı ile "adalet duygusundan mahrum" olmamalıdır.
Olursa da böylelerine yönetici denilemez. O makamları boşuna işgal eden kökten despotizm savunucusu ve devlet erkini aşağılayıcı kimselerdir ki, ne din, ne adalet ve ne de devlet yönetimi duyguları ile devlet içinde bunların yeri olamaz...
İşin aslı kim olursa olsun kimse kendini savunamayacak durumda olan birisine karşı kavga vermek istemez. Hem mesleki, hem şahsi mücadelede her zaman eşitlik aranmalıdır. Ama karşınızdakiler size karşı böyle hiç bir zaman davranmayabilirler.
Üzerinize kanun, polis, bürokrasi ve daha akla hayale gelmeyecek yöntemlerle her şeyleri ile gelebilirler.
Ama siz aynısını onlara yapamazsınız...
Şimdi yazıyorum. Acaba eşitlik kalmıyor mu aramız da veya haksızlık mı ediyorum birilerine diyerek hep düşünürüm. Neden bilmiyorum ama onlar gibi asla olamıyorum.
Bu onların suçu olması ya da olmaması ile ilgili bir konu da değil. Bu aslında benimle direk devlet ve imanımla ilgili bir durum. Elimde değil, bu inanç ve özgürlük isteği, bu doğruları savunma arzusudur.
İşte bu vesile ile onlar gibi acımasız olamıyorum...
Tarafsızlığımı elimden bırakamıyor, bırakmamaya çırpınıyor, despotlaşamıyorum. Ya da makam ve mevki veya bir şeylerimi kaybedecek duygusuna hiç kapılmıyorum. Anlamıyorlar...
Çünkü insanın kaybedecek çok az şeyi var bu dünyada.
Bazıları makam mevkisine güvenir, onu kaybetmekten ürker. Ama bilmezler ki o makam, mevkiler gelip geçicidir. Dünyevi çıkarları temsil eden şan, şöhret, güç, para ve makamı kaybetmek hiç önemli değildir aslında.
Şükürler olsun ki zalim tarafında değil, mazlum ve tarafsızların tarafındayız'.
Avf İbni Mâlik radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:
“Devlet başkanlarınızın en hayırlısı, sizi seven ve sizin tarafınızdan sevilen, size dua eden ve sizin duanızı alan kimselerdir. Devlet başkanlarınızın en kötüsü de, size buğzeden ve sizin buğzunuza hedef olan, size lânet eden ve lânetinizi alan kimselerdir. “
Bunun üzerine:
– Yâ Resûlallah! Onlara karşı tavır takınalım mı? diye sorduk.
Bize şu cevabı verdi:
– “Aranızda namaz kıldıkları sürece, hayır. Aranızda namaz kıldıkları sürece, hayır. “
Müslim, İmâre 65, 66
Keşke devlet adına hareket edenler de güçlüyken idrakine varabilse bu sözün. İş işten geçmeden. Nedeni ise; "sonradan gelen devlet, devlet değildir"
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...