Bir Ramazan Bayramını daha idrak etmenin mutluluğunu bu defa buruk yaşıyoruz. Buruk Ramazan ayı geçirmemizin bir nedeni son iftar da aramızdan ani şekilde ayrılan Çarşamba Milli Eğitim Müdürlüğünde görev yapan Salih Aktaş'ın vefatı. Bu haber bizi derinden üzdü. Aktaş'ın cenaze namazı bayramın 2. günü Irmak sırtında kılınarak ebediyete uğurlandı.
Bayramın arifesinde ise yine başka bir üzüntülü haber geldi. Eski Durusu İçme Suları Başkanı, Akçatarla eski Muhtarı ve Belediye Meclis Üyesi Enver Arslan'ın oğlu sevgili kardeşimiz Samet Arslan, Lunaparkta bindiği adrenalin max denilen cihazda kalp krizi geçirdi.
Kalp krizi nedeni ile tedaviye alınana Arslan hayata tutunamayarak hayatının baharında "Gonca çiçek" gibi iken sevenlerinden ansınızın ayrıldı. Bayramın 3. günü de Arslan'ı mızı uğurladık. Rabbim Aktaş ve Arslan'ın mekanlarını cennet bahçesi eylesin. Kederli ailelerine sabırlar ihsan eylesin.
Ne diyelim hayat çok kısa ve hiç bir zaman genç, yaşlı demeden vakti gelen yaratanına koşar adım gidiyor. RABBİM AMELLERİMİZİ VE ÖBÜR DÜNYA DA MEKANLARIMIZI MÜSLÜMANLARIN CENNET BAHÇESİ EYLESİN...
***
Acı, keder ne kadar büyük olursa olsun Hayat kör, topal devam ediyor. Bu hayatın içinde yaşanan acıların biri tükenirken başkaları başlıyor. Bu insanoğlu olarak yeryüzüne gelen biz insanların doğasında olan bir durum.
Bu dünya da ki ne ekerse, kabre girdiği andan itibaren mahşer günü de dahil olmak üzere ektikleri ile hesaba alınacaktır. Bu minvalde bu dünya da her yaptığımızı öbür tarafta vereceğimiz hesaba göre yapmalıyız. Bu dünya da nasıl olsa hesap vermiyoruz, gemimizi yürütüyoruz diyenlerin, mahşer gününde mutlaka ama mutlaka hesaba çekileceğini bilmelidir.
Bu vesile ile buruk bir bayram geçirmenin kırgınlığı ile yaşam devam ediyor ve bu yaşamın içinde bizler de yaşadığımız, nefes alıp verdiğimiz sürece, adaletli, ülkemizin kanunlarına riayet ederek, Allah korkusu ile adam gibi olarak yaşamak gerekiyor.
Yapılan her yanlışın, kötülüğün hesabı mutlaka hesabı verilecekse, bu dünya nimetlerine bu kadar kapılmamalıyız. Bir kere daha Ramazan Bayramınız Mübarek olsun. Rabbim tüm İslam alemini huzurlu, birlik ve beraberlik içinde yaratanına karşı tam ibadetle dolu bir gelecek ve yaşam nasip eylesin.
Bu arada Çarşambanın gündemini oluşturacak haberlere startımızı veriyoruz. Uzun süreden bu yana boş bıraktığımız meydanı artık yeniden ele alarak siyaset, bürokrasi, iş dünyası gibi her alanda yaşanan olumsuzlukları, hataları, yanlışları, adam kayırmacılıklarını kimseden çekinmeden yazmaya başlayacağız.
Hani bazı ürünlerde yazar ya: "Ürün ve mamullerimiz de hiç bir şekilde domuz yağı yoktur". Bu haberlerimizde de asla ama asla domuz yağı ima edilen hiç bir kişisel sıkıntı yoktur. Yine haberlerimizin altında başka şahsi bir neden asla yoktur.
Haberlerimiz kim veya hangi çevre ile alakalı ise camianın konuştuğu, iddiaları, dedikoduları, sıkıntıları ve dertlerini kısacası kimin eteğinde ne kadar taş varsa döksün görelim.
Eskiden "ADAM GİBİ ADAM" denilir ya!. Fakat son dönemlerde gördüğümüz Adam sözcüğünün "A" sı ayrı yerlerde, "DAM'ı" başka yerde kıvırtmaya başladıklarını görülüyor. Yani adamların sadece DAM'ları kalmış. Damlarda kıvırtanlar da zaten belli. Bürokrasi, siyasi ve iş dünyası bundan sonra hep yaptıkları ve yapamadıkları objektif, şeffaf, tarafsız habercilikle birlikte haberlerde konu olacaktır.
İlk raunt'ta Milli Eğitim Müdürlüğünü gündeme getiriyoruz. Bu haberler, iddialar günlerdir konuşuluyor ama yüksek perdeden konuşmuyor irdelenmiyor. Biz bunları artık çarşaf çarşaf yazmaya başlıyoruz. Kimin ne diyeceğini de biliyoruz. Ama bilinmelidir ki; Erol Şeker şahsi işini asla mesleği ile bir tutmaz. Tutuyor, karalıyor diyenler önce kendilerinin yaptıklarına, konuştuklarına ve yaşadıklarına baksın, kararını öyle versin. Yolunuz ve yolumuz hayırlı olsun.
Rabbim doğrunun daima yanındadır. Doğru olan, hak ve hukuku gözetenleri başımızdan ayırmasın...
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın...