MS hastalığı, uzmanlar tarafından etkisini merkezi sinir sisteminde gösteren ve ataklarla kendini belli eden kronik sinir sistemi hastalığı olarak tanımlanıyor. MS hastalığı hakkında bilgiler paylaşan Liv Hospital Samsun Nöroloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Esin Baltacı, “Bağışıklık sistemi vücudu dışarıya karşı korurken kendi hücrelerini tanır. Ancak bilinmeyen bir nedenden dolayı sistem bozulduğunda, bağışıklık sistemi kendi hücrelerine, özellikle de sinir iletimini sağlayan beyin ve omurilikteki hücrelere karşı saldırı düzenler” diye konuştu.
Yürüme, konuşma ve görmede bozulmalar olabiliyor
Beynin vücuda gönderdiği elektrik sinyalleri sayesinde hareket ve koordinasyon sağlandığını aktaran Uzm. Dr. Esin Baltacı, şöyle devam etti:
“Sinir hücrelerini koruyan ve görevlerini yerine getirmelerine yardımcı olan, sinir hücrelerinin etrafındaki örtü gibi kılıflara ‘miyelin’ adı verilir. Bağışıklık sistemi, miyelin kılıflarına saldırdığında ‘plak’ adı verilen hasarlı bölgeler oluşur. Bunun sonucunda yürüme, konuşma, görme gibi eylemlerde bozulmalar olabilir, bunlara MS atakları denir. Ancak bir süre sonra miyelin tabakası kendini tekrar yeniler ve hastalar günlük yaşamına geri döner. Ataklar 1 hafta, 3 ay, 1 yıl gibi farklı zamanlarda olabilir. Her MS hastası için atak süreleri farklıdır. Günümüzde ilaçlar, fizik tedavi ve diğer yöntemlerle ataklar önlenebilmekte, sayısı ve şiddeti azaltılabilmektedir. MS, hayatı tehdit eden bir hastalık değildir. Bazı hastalarda ileriki yaşlarda hareket ve bazı bilişsel kayıplara rastlanabilir. Hastalığın kesin tedavisi olmasa da günümüzde tıptaki gelişmeler, erken tanı ve doktor kontrolünde alınacak önlemler, yaşanan sıkıntıları azaltmaktadır.”
Bazı araştırmacılara göre nedeni bilinmeyen bir virüs olabilir!
Uzm. Dr. Esin Baltacı, MS hastalığının nedenleri konusunda şunları söyledi:
“Farklı teoriler olmasına rağmen MS'in nedeni henüz kesin olarak tespit edilebilmiş değildir. Yapılan değişik araştırmalarda hastalığa neden olabilecek çok çeşitli nedenler (daha önce geçirilmiş virütik enfeksiyonlar, çevreden kaynaklanan bazı zehirli maddeler, beslenme alışkanlıkları, coğrafi etmenler, vücudun savunma sistemindeki bozukluklar) sorgulanmışsa da hiçbiri kesin neden olarak saptanamamıştır. Bazı araştırmacılar MS'e henüz belirlenemeyen bir virüsün neden olduğunu ileri sürmektedirler. Bu teoriye göre, çocuklukta veya gençlik döneminde vücuda giren bu virüs; 5, 10 ya da 15 yıl gibi bir süre hiçbir belirti göstermeden vücutta kalmakta, daha sonra yine bilinmeyen bir nedenle, örneğin şiddetli bir üst solunum yolu hastalığı sırasında ortaya çıkmaktadır. Diğer bir grup bilim adamı ise, oto-immün (vücudun kendi bağışıklık sisteminin neden olduğu) bir hastalık olduğunu düşünmektedirler. Bu teoriye göre; vücudun bağışıklık sistemi normal olarak, vücuda giren yabancı mikrop ya da virüslere karşı vücudu korumak için karşı saldırıya geçip onlarla mücadele etmesi gerekirken, MS'li kişilerde bilinmeyen bir nedenle, merkezi sinir sistemindeki sinirlerin miyelin kılıfına saldırıp onları tahrip etmektedir. Bu teorilerin tümünün bir arada etkileşim gösterdikleri de düşünülebilir. Yani genetik olarak yatkın kişilerde, MS ile ilgili bilinmeyen bir virüsün, vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde harekete geçirerek, sinirlerin miyelin tabakasına saldırmaya ve onu tahrip etmeye yönlendirdiği söylenebilir.”
Kadınlarda daha sık görülüyor
MS'nin dünya çapında 3 milyon, Türkiye'de ise yaklaşık 50-60 bin kişinin etkilendiği nörolojik bir rahatsızlık olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Esin Baltacı, “Erkeklere oranla kadınlarda 2 kat daha sık görülen MS; hareket problemleri, güçsüzlük, denge bozukluğu, kısmi felç, konuşma ve görme bozukluğu gibi semptomlarla karakterizedir. Ataklar halinde görülen MS tanısı için kişinin, nöroloji uzmanı tarafından muayene edilmesi gerekir. Nörolojik muayeneye ek olarak yapılan nörolojik test ve radyolojik görüntülemelerin ardından MS tanısı koyulur. Hastalık hemen her yaş aralığında ortaya çıkabilir. Fakat ne kadar erken yaşta başlarsa, vücutta oluşturduğu tahribat da o kadar fazla olur. Dolayısıyla multipl skleroz hastalığı tanısının erken dönemde koyulması ve tedavisinin başlanması, hastanın yaşam kalitesini artırır. Böylece hastalığın kişi üzerindeki etkileri en az düzeye indirgenebilir” şeklinde açıklamasını sonlandırdı.
İHA