Ramazan ayı boyunca bir Müslümanın yapması gereken ibadetler üzerine açıklamalarda bulunan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan, Ramazan ayının Müslümanlar için ibadete yoğunlaştıkları bir ay olduğunu belirtti. “Ramazan, bilindiği gibi Müslümanlar için çok önemli bir aydır. Bu ayda Kuran-ı Kerim nazil olmaya başlamış ve Kadir gecesi de bu aydadır. Ramazan ayı, Müslümanlar için adeta ibadete yoğunlaştıkları bir aydır” dedi.
Dil ile niyet etmenin şart olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Arslan, “Sahura kalkınca ya da akşamdan niyet edilir. Dil ile niyet şart değildir. Sahura kalkıp gönlünden ‘Ben yarın oruç tutacağım’ diye geçirdiği zaman yeterli olur. Asıl niyet kalbin kararıdır” diye konuştu. Sahur yapmanın önemine değinen Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan sözlerine şöyle devam etti: “Sabahleyin mümkün olduğu kadar erken kalkılmalı, sahur da mutlaka yapılmalıdır. Sahura kalkmadan akşam yiyerek oruç tutmak doğru değildir, güç denemesi değil ibadet yaptığımız bilinmelidir. Peygamberimizin emirlerine uymalıyız. Peygamberimiz, “Sahura kalkın (az da olsa) sahur yemeği yiyin. Çünkü sahurda bereket vardır” buyurmuştur. Çünkü Allah’ın bize verdiği bir tahammül gücü var. Bu gücü zorlamadan gayet güzel bir şekilde bir Müslüman kalkıp sahurunu yapmalı. Çok abur cubur yemeden, kendisini susatacak şeyler yemeden gerekli gıdaları almalı ve imsak vakti gelince besmele çekerek niyetini etmeli.”
İmsak vaktinin ardından sabah namazına hazırlanılması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Arslan, “Müslüman İmsaktan sonra kendisini sabah namazına hazırlar. Sabah namazını kıldıktan sonra herkesin iş durumuna göre imkanları dahilinde Kuran-ı Kerim’den bölümler veya ilmi kitaplar okunabilir. Bu okuyacağımız şeyler Kuran-ı Kerim’i anlamaya yönelik olmalıdır” dedi.
“2 SAYFA MEAL OKUYUP MÜFTÜ OLUNMAZ”
Günümüzde Kuran-ı Kerim’i okuyup anlamaya yönelik sorunların olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Arslan, “Kuran-ı Kerim meallerinden okunur. Tabii ki bir takım manalar kavranır, özellikle Peygamberlerin kıssaları gayet açık olan şeylerdir. Ama özellikle hükümlerle ilgili ayetlerde hemen anlaşılmayacak yerler vardır. Bunlar için özel bir gayret gösterilmelidir. Kardeşlerimiz 2 sayfa meal okuyup kendilerini müftü sanmak gibi bir hataya düşmemelidir. Okumalı, kafamıza takılan sualleri ehlini bulup sorarak açıklama istemeliyiz” ifadelerini kullandı.
“Müslüman aile reisleri mümkün olduğu kadar Ramazan’da çoluk çocuğunun rızkını bollaştırsın” diye konuşan Prof. Dr. Arslan, “Mümkün olduğu kadar iftar ettirmek için misafir almalı. Bunlar tabii hep imkanlar ölçüsünde. Ama bizler “Misafir gelirse çok büyük yemekler hazırlamalıyız” gibi bir tutuma giriyoruz, bu doğru değildir. Peygamber efendimiz, “Bir kişinin yemeği iki kişiye yeter. İki kişinin yemeği ise üç kişiye yeter.” buyuruyorlar. Misafir geldi diye rızkımız azalacak değil. Bilakis denir ki; “Misafir on rızkıyla gelir, dokuzunu orada bırakır, birini yer gider” diye konuştu.
İftarın dua ile açılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Arslan şu tavsiyelerde bulundu: “İftarımızı bir dua ile açmalı. Hurmayla, suyla herkesin kendi imkanları ölçüsünde oruç açılır. “Yarabbi senin verdiğin rızkınla ben bu orucumu açtım. Senin rızana kavuşmak istiyorum. Bizi affeyle, mağfiret eyle” diye dualar eder. Besmeleyle başlanır. Sağ elle yemek Peygamber Efendimiz’in tavsiyesidir. Ramazan’da bizim yaygın olan bir ibadetimiz de teravihlerimizdir. Akşam namazını vaktini geçirmeden kıldıktan sonra, yatsı namazının ardından da teravih namazını kılmalıyız. Teravih de Peygamberimizin sünnetidir. Bu ümmet teravih namazını bin beş yüz seneden beri kılmaktadır.”