Mutluluk eşittir para mı diye düşünüyorsunuz? Acaba öyle mi gerçekten? Mutluluk parada mı? Eve günümüzde insana "paran kadar konuş" diyorlar. Ama varlıklı bir çok insan niçin intihar ediyor? Niçin şöhretin zirvesine çıkmış birçok kimse ihtiraflarında hep huzursuz ve mutsuz? Niçin bir kısmının sonu hep hüsranla bitiyor? Niçin çoğu ne yaptılarsa ne yaptılarsa da mutluluğa ulaşamamışlar...
Hatta pek çoğu, meşhur olmadan önceki hayatına özlem duyuyor... Yoksa sahip olmak arzusu mu mutluluk için çıkar yol? Neye kavuşmak isterse ona ulaşabilmek... Alabilmek... Sahiplenebilmek... Eskiden "yediği önünde yemediği ardında" derlerdi. Bu mu mutluluğun çaresi? Hiç zannetmiyorum, peki mutluluğa kavuşmanın sırrı ne? İşte burada durmak gerekiyor... Önce bu konuyu iyice incelemek gerek, mutluluk bir duygudur. Yani manevi bir şey... Asıl yanlışlık galiba burada başlıyor.
Maddiyat ile manevi bir arzuyu yakalamaya çalışmak, maddeyle manayı almaya kalkışmak, mutluluğun sırrı burada yatıyor. İnanç ve paylaşmak. Şimdi bu şablonu, önce kendimize sonra çevremize uygulayalım... Mutluluğu yakalamak isterken, nereden nereye gelmişiz, bizim inancımızın en güzel parolası değil mi? "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" Elinizi vicdanınıza koyup cevap verin bakalım. Haydi araştırıp soruşturmayı da bir tarafa bırakın, hangimiz kapı komşumuzun ne halde olduğunu aklımızdan geçiriyoruz?
Hangimiz komşumuza bir kap yemek ikram ediyoruz? Kendimiz evde yemek yapıyor muyuz ki komşumuza ikram edelim değil mi? Çünkü artık biz yemeği hazır söylüyoruz. Dolayısıyla artık komşuluk diye bir kavram kalmadı. Peki yemek konusunu geçelim. Hangimiz komşumuz bir darda kaldığında imdadına koşuyoruz? Lütfen kızmayın sinirlenmeyin ama hiçbirimiz...
Öyle sokakta gördüğümüz üç beş dilenciye cebimizdeki bozuk parayı vererek vicdanımızı rahatlattığımızı zannediyorsak kendimizi aldatıyoruz. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşçakalın.