Çok değerli Haber Expres Gazetesi okuyucuları, geçen hafta sonu Çarşamba’da bir yakınımın cenazesine katıldım. Ölüm denen gerçeği bir kez daha yakından gördüm ve insan için ölümün ibret alınması gereken bir şey olduğunu bir defa daha idrak ettim. “Ne kadar yaşarsan yaşa,akıbet bir gün gelir başa” gerçeğini ister istemez kabullendim.
Yaşımız ilerledikçe ölümü zaten çok düşünüyordum ama şimdi daha çok düşünmeye başladım. İnsasnoğlu yaşlandıkça iki arzusu daha artarmış. Biri daha çok mal edinme arzusu diğeri de daha çok yaşama arzusu… Ne kadar doğru bilemem ama aslında çok yaşama arzusundan öte yapacağımız en güzel şey her an ölüme hazır olmak. İnsan hayatı ince bir pamuk ipliğine bağlı. Bir saniye içerisinde koptu mu Her şey bitiyor. Nerede ne zaman nasıl başımıza geleceğini kestirmek mümkün değil. Bazen medyada,internette,haberlerde bakınca görüyoruz; bir tanıdık veya yakınımızın ya hastalandığını veya ölümünü genç yaşlarında görünce azda olsa şaşırıyoruz. Son yıllarda özellikle günümüzde ölümlerin sadece yaşlılarda değil her yaşta, gençlerde bile görüldüğü ve arttığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Bir yandan gelişen medeniyet, ilerleyen sağlık buluşları, diğer yandan her gün her yaşta vefat eden yüz binlerce insan. Ama bütün bu gelişmelerin ölüm karşısında ne kadar aciz ne kadar aciz kaldığı gerçeği… Doğum ölümün habercisidir aslında. Madem doğduk bir gün öleceğiz. Kısa yaşayana da uzun yaşyana da sorsak hayattan ne anladığını hemen herkes aynı şeyi söylüyor. Hayattan hiçbir şey anlamadığını bunca ömrün bunca yılın nasıl geçtiğini anlayamadığını ifade etmektedir.
Nuh peygamber (aleyhisselam) bin sene yaşadı. Dünyayı sorduklarında “bir evin iki kapısı olur birisinden girdim diğerinden çıkıyorum” diye cevap verdi. İşte dünya budur. Öyleyse kısa bir ömür ile uzun bir ömrün arasında da bir fark yoktur.
ikisinin de sonu ölümdür. Öyleyse gerçek bir ömür, kısa olsun uzun olsun bize ebedi hayatı kazandıran ömürdür… sağlıklı sıhhatli hayırlı ömürler diliyorum. Hoşça kalınız.