Çarşamba Türk eğitim Sen Temsilcisi Güngör Bağ, Kamu görevlilerinin eşit işe eşit ücrete kavuşturulması için verdiğimiz mücadelede bazı devlet memurlarına daha düşük ek ödeme yapılması kararlaştırılmış, eğitim-öğretimin temel taşı olan öğretmenlerimize herhangi bir iyileştirme yapılmamıştır. Bu konuda Samsun’ da büyük 23 Kasım’da bir miting yaparak tepkimizi göstereceğiz” dedi
Eşit işe eşit ücret ödenmesiyle ilgili 666 Sayılı KHK 02 11 2011 tarih ve 28103 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. KHK ekindeki ek ödeme cetvelleri incelendiğinde üst düzey yöneticilere yüksek ek ödeme oranları tespit edilirken bazı devlet memurlarına daha düşük oranlarda ek ödeme yapılması kararlaştırılmış, ancak eğitim-öğretimin temel taşı olan öğretmenlerimiz ve akademisyenlerimiz açısından herhangi bir iyileştirme yapılmamıştır şeklinde basın açıklaması yapan Çarşamba Türk eğitim Sen Temsilcisi Güngör Bağ, “Bu adaletsizliğe Çarşamba Türk eğitim Sen olarak tepkimizi dile getirmek için bütün okullarımızda eğitim-öğretim çalışanları olarak Başbakanlığa, yapılan eşitsizlikle ilgili tepkimizi belirten dilekçeler gönderdik. Yaklaşık 1500 eğitim- öğretim çalışanımızdan 1000 yakın arkadaşımız bu tepkimize duyarlılık gösterip destek vermişlerdir. Bu öğretmeni ve akademisyeni yok sayan ve onların eğitim ve toplumsal statüsünü görmezden gelerek mağduriyetlerine yol açan haksız ve ekonomik gerçeklere uymayan bu uygulama karşısında Merkez Yönetim Kurulumuz dilekçe eylemi yapmayı kararlaştırmıştır”.
Bağ, “Kamu görevlilerinin eşit işe eşit ücrete kavuşturulması için verdiğimiz mücadelenin başlangıcı 2005 yılı toplu görüşmelerinde kabul ettirip, 2006 yılında yayımlanan 10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla memurlarımızın kazanımlarına eklediğimiz 40 + 40 TL’lik denge tazminatları olmuştu. Ardından, 2008 yılında yayımlanan 14012 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, denge tazminatı, ek ödeme adını almıştı. Aynı yıl, imzaladığımız mutabakat metninde, Türkiye Kamu-Sen’in iradesi ortaya konulmuş ve kurumlar arasındaki ücret adaletinin en geç 2012 yılının ikinci yarısına kadar sağlanması hükme bağlanmıştı”.
“Bu düzenlemeler ve mutabakattan sonra, hükümetin bizlere sormadan gerçekleştirdiği tek taraflı ek ödeme düzenlemelerinin yarattığı sorunların çözülmesi için mücadele ettik. Mücadelemiz sonunda 2008 yılında 14473 sayılı ve 2010 yılında 7 sayılı Bakanlar Kurulu kararları gibi pek çok karar çıkarıldı. Hükümetin tek taraflı olarak yaptığı her düzenleme yeni aksaklıklar doğururken, Türkiye Kamu-Sen ve bağlı sendikalarımızın girişimi ile Maliye Bakanlığı’nda gerçekleştirdiğimiz ziyaret ve teknik toplantılar sonucunda bu aksaklıkların giderilmesi için yeni kararlar alındı ve uygulamaya konuldu.
Şimdi ise 2008 yılında varılan mutabakat gereğince yapılan bir düzenleme ile karşı karşıyayız. 2 Kasım 2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de önceki örneklerinde olduğu gibi tek taraflı olarak, kapalı kapılar ardında, Türkiye Kamu-Sen’den kaçırılarak hazırlanmıştır. Oysa bu düzenlemenin fikir sahibi, talep sahibi ve takipçisi Türkiye Kamu-Sen’dir ve yapılacak her türlü düzenlemede sosyal tarafların görüşleri alınmalıdır şeklinde konuşarak sıkıntıları madde madde açıkladı.
•Bu noktada gerek anayasa gerekse kanunlarla belirtilmiş olmasına rağmen, kamu görevlilerinin en temel mali ve sosyal haklarından biri olan ek ödeme ve eşit işe eşit ücret konusunun, toplu sözleşme sürecinden kaçırılarak, tek taraflı bir düzenleme ile hatta TBMM’den, yasama denetiminden dahi kaçırılarak Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmesinin yanlış olduğunu vurgulamakta fayda vardır. Toplu sözleşme masasının konusunu teşkil etmesi gereken ek ödemenin KHK ile düzenlenmesi doğru bir yaklaşım olmamıştır.
•2006 yılında başlayan ve 2008 Yılı mutabakatında yer alan ek ödemeye ilişkin taleplerimizin tamamı karşılanmamıştır.
•Türkiye Kamu-Sen Konfederasyonunun ısrarla üzerinde durduğu, kamu görevlilerine yapılan tüm ödemelerin emekliliğe sayılması ve bu şekilde, emekli olacak kamu görevlilerinin emekli maaşlarının son derece düşük kalmasının önüne geçilmesi konusunda bir çalışma yapılmamıştır. Bu noktada ek ödemelerden damga vergisi hariç hiçbir kesinti yapılmayacak olması, bu ödemelerin hiçbir şekilde emekliliğe yansımayacağını ve kamu görevlilerimizin emekliliklerinde mağduriyet yaşayacağı anlamı taşımaktadır.
•Ücret adaleti, çok yönlü sağlanması gereken bir unsurdur ancak KHK ile farklı kurumlarda aynı ünvana sahip kamu görevlilerinin ücretleri eşitlenmiş, kamu görevlilerinin bütününü kapsayan ücret dengesi göz ardı edilmiştir.
•En yüksek artışlar, daire başkanı ve üstü ünvanlarda olmuş; düşük maaş alan memurlarla yüksek maaş alanlar arasındaki makas açılarak yeni bir adaletsizlik ortaya çıkmıştır. Toplu görüşmelerin başladığı 2002 yılında en yüksek maaşla en düşük maaş arasındaki fark (ek ödemeler hariç) 8,5 kat iken; girişimlerimiz sonucunda 2011 yılına gelindiğinde bu makas 4,5 kata kadar düşürülmüştü. Avrupa’da ortalama 2 ile 4 kat arasında değişen bu makasın ısrarla açılmak istenmesindeki niyetin halisane olmadığı inancını taşımaktayız. Oysa ücret adaletinin temel özelliklerinden bir tanesi de sistemin kendi içerisinde dengeli olmasıdır.
•KİT’lerde I Sayılı Cetvele tabi olarak açalışan personelden bölge müdürü, başmüdür, fabrika müdürü, müessese müdürü, işletme müdür, diğer müdürler ve yardımcıları ile savunma uzmanları ve sivil savunma uzmanlarının ek tazminat oranlarında azalma olmaktadır. Bu durum, büyük bir adaletsizlik doğurmakta ve kazanılmış haklardan geriye gidiş anlamı taşımaktadır.
•Farklı kurumlarda emsali bulunan ünvanların ücretleri eşitlenmeye çalışılırken, kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunu oluşturan öğretmen, din görevlisi, hekim dışı sağlık personeli, polis, subay, ast subay, profesör, doçent, yardımcı doçent, araştırma görevlisi gibi birçok kamu görevlisi görmezden gelinmiş ve bu personele herhangi bir artış yapılmamıştır.
•Bir tarafta ücretlerinde hiç artış yapılmayan hatta tazminatları azaltılan kamu görevlileri bulunurken, diğer tarafta ücretleri yüksek oranlarda artacak kamu görevlilerinin varlığı çalışma barışının bozulmasına yol açabilecek bir olumsuzluk oluşturmuştur.
•Bu KHK ile 15.01.2012 itibarıyla daire başkanı ve üstü unvanlardaki personelin ücret hesaplaması bütünüyle farklı bir sisteme dönüştürülmektedir. Bu yolla kamuda farklı maaş hesaplama sistemleri ile çok daha karmaşık bir yapı getirilmektedir.
•Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık personeline son derece yüksek ek mali haklar getirilerek, bir taraftan kurumlar arası fark kapatılmaya çalışılırken, diğer taraftan yeni ödemeler yaratılmaktadır.
•Kurumların teşkilat kanunlarında ve diğer farklı mevzuatlarda öngörülen ikramiye, makdu fazla çalışma ücreti gibi ödemeler, 15.01.2012 tarihi itibarıyla sona erdirilmektedir. Bu açıdan bakıldığında bazı unvanların ek ödeme oranlarında çok yüksek artışlar yapılmış gibi görülürken, aslında kesilen fazla mesai, ikramiye gibi ödemeler nedeniyle hak kaybı yaşanacak, ücret artışı ya hiç olmayacak ya da sınırlı kalacaktır.
•Maaş ve özlük hakları ile hizmet sınıfları aynı olacak şekilde görev yapacak kariyer uzman istihdamını esas alan kariyer uzmanlık sistemi getirilmektedir.
•Yapılan düzenlemenin eşit işe eşit ücret getirmesi, en düşük ortak paydada değil; ancak kimseyi hak kaybına uğratmadan gerçekleşmesi ile mümkün olacaktır. Bunun sağlanması için de yapılacak düzenlemelerin muhataplarından kaçırılarak değil; ortak çalışma yaparak hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Türkiye Kamu-Sen olarak ek ödeme artışının, faydalanacak kamu görevlilerine hayırlı olmasını diler; saydığımız bu aksaklıkların giderilerek, kamuda gerçek anlamda adaletin sağlanması için her türlü girişimde bulunacağımızı bildiririz.
HABER MERKEZİ
Öğretmenlerden Eşit işe eşit ücret tepkisi
Çarşamba Türk eğitim Sen Temsilcisi Güngör Bağ, Kamu görevlilerinin eşit işe eşit ücrete kavuşturulması için verdiğimiz mücadelede bazı devlet memurlarına daha düşük ek ödeme yapılması kararlaştırılmış, eğitim-öğretimin temel taşı olan öğretmenlerimize he