Dünkü köşe yazımı çok çok beğenen çok çok sevdiğim birisi aradı ve “bal damlamış kaleminden, bu köşe yazını asacağım” demesin mi?
Kendisini bilirim ve çok severim.
Önce telefonu kapattıktan sonra düşündüm ne yazmıştım ki?
Tekrar tekrar okudum yazımı. Sanki ben yazmamış gibi hem de…
İlginç geldi, sonra anladım.
Harbiden o kadar karmaşık gündemlerle ilgili yazılar yazıyoruz ki.
Yazdığımız her köşe konusunda mutlaka birileri ile alakalı sıkıntılar var malum.
İlk kez suya sabuna dokunmadan, sadece Çarşamba’nın geleceği, birlikteliği, herkesin birbirini sevmesi ile alakalı çok güzel bir yazı yazmışım. Sonradan fark ettim.
Ne mutlu.
Bizleri sevenler de, onaylayanlarda varmış.
Okunmak, okutmak kadar güzel bir şey var mı?..
Bu duyguyu sadece yazan bilir…
Sonra başladık sözüm ona işimize.
Heyecan dorukta, neşe içinde, cıvıl cıvılım…
Ancak sanki o telefon muhabbetini duyan olmuşçasına bir anda morallerimizi tepe taklak ettiler.
Hani ayak takımı var ya!. Hani piyasa fırıldakları!. Hah onlardan bahsediyorum.
Kraldan çok kralcılardan yani…
Köşe yazılarımda hani 2009 yılından bu yana ne yazarsak yazalım, ne konuşursak konuşalım hep bir yerlere yönlendiren malum aymazlar, yalakalar, karıştırıcılar takımı vardı ya!.
Onların yönlendireceği tek kelime yok yazıda ya dünkü yazımda…
Hemen gündemi öğrenip adeta yolumuza çıktılar ve başladılar sözde akıl hocalığı yapmaya.
Ama olsun moralimi bozmayacağım ve gidiyoruz tarihi köprü üzerinden yavaş yavaş. Haber yapacağız. Ne de olsa İbrahim Hancı’ dan boşalan koltuğa İsa Turan hoca gelip oturacak takımı çalıştıracak. O haber cebimizde bilerek gidiyoruz başka haberler araya araya...
Ha bu aralar Çarşamba’da haber sıkıntısı da başladı anlamadım gitti. Kimse konuşmuyor nedendir anlamadık.
Neyse;
Bu hevesle işimize bakarken Çarşambaspor tesislerinde İsa Turan Hocanın haberi geldi ve gitmeye hazırlanırken karşılaştığım aymazlar takımı üyelerinden bazıları hemen;
Erol bey sen gitme…” demesinler mi?
Neden soruma cevap aslında belli. Bende edepsizlik edip sordum be. Ne abdal adamım hani.. El cevap beylerimizden, “Sen gidersen birileri sıkılıyor, kırılıyor kırılan şahsın gözüne batıyorsun. Valla gelmez senin geldiğini, geleceğini duyarsa”
Yahu neden başkaları başkasının değirmenine su taşır hep merak ederim. Anladığım sadece çıkarı fazladır yada bu alandan çok fazla nemalanıyordur. Yada tahmin ediyorum diyeyim. Sanmıyorum da. Kendini kandırıyor aptallar.
Kimseyi tabi ki dinlemedik ve habere sabah gittik. Ama imza öğleden sonra denilince döndük.
Başka haberler yapmaya uğraşırken başkaları geldi ve enteresan sözler devam etti.
Yahu kardeşim.
Herkesin aklı var, fikri var. Ha diyeceksiniz ki akıl herkeste var. Sözüm meclisten dışarı akıl inek’te de var ama biz insanları ineklerden ayıran FİKİRLERDİR.
Biz kimse ile kırgın değil, şahsi sıkıntımız yok. Haberimizi yaparız, işimizi yaparız geçeriz.
Ha birilerinin beklentisi hiçbir hatamız olmayan konularda her şeyi kabullenelim onlarda hemen koşa koşa gitsinler ve desinler ki önüne gelene yada kafalarında ki muhatap şahsa: “Baaak ben dedim yola geldi. Gördün müüüü”.
Allah müstehakınızı versin emi..
Yok ya. Bizim bazı insanımızda zerre akıl yok. Pardon fikir yok.
Bizim hiçbir sıkıntı dert falan bir sorunumuz kimse ile yoook...
Konuşa konuşa halledemeyeceğimiz Allaha şükür hiçbir sıkıntımız, sorunumuz ve çözülmeyecek rabbime şükür derdimiz yok. Neden anlamazsınız ki?
Allah herkese olduğu gibi bizlere de dil, göz, ayak ve konuşma yeteneği vermiş.
Üstüne üstlük sizden bir gömlek üste gazeteciyiz. Konuşmak bizim işimiz.
Size ne?
Sizin keseniz mi boş kalıyor ben gidince. Gitmiyorum gitmeyeceğim.
Sevdiğim dostlarım bana yeter.
Kaç kere diyeceğim derdim sıkıntım yoook.
Sonra herkes birbiri ile konuştukça sorunları çözebiliyorsa aracı sigorta neden kullanayım. Benim sigortalarım sağlam. Kesesi boş kalacakların sigorta telleri zayıf sanırım.
Özel dostlarım, sevdiklerimle de bazen bu konuları masaya yatırıyoruz ama her şeyin vakti zamanı var. Onları bu konulardan özellikle tenzih ediyorum.
Onlar ayrı kulvardadır…