Online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda “Kudüs Bize Neyi Anlatır” başlığı altında Akdin, Yolcu dergisinin serüvenini, Ferhat Kalender mahlasını, Kudüs ile ilgili güncel ve tarihsel konulara ilişkin değerlendirmelerini izleyenlerin dikkatine sundu.
“28 Şubat’a bir karşılık vermek için Yolcu dergisini yeniden çıkarmaya başladık”
Yolcu dergisinden bahsederek sözlerine başlayan Akdin, “Ferhat Kalender ismini ben açayım. Yolcu dergisini çıkarmaya 1998 yılında başladık. Şöyle başladık, bu 28 Şubat dönemi şiddetli bir şekilde üzerimize geliyordu malumunuz. Ne yapalım, ne edelim? Burada bir ses vermemiz gerekiyor. Bir karşılık vermemiz gerekiyor. Bir dergi çıkartalım dedik Mustafa Üner Bey'le beraber. Yolcu dergisini böyle çıkardık. Derginin birinci versiyonu 92'lerde çıktı. Ama 92’lerde çıkaranların hepsi siyasi bir olay yüzünden içeri girdiği için bütün çıkaranları biraz aksamıştır. 98'de tekrar biz başladık. Derginin başyazılarını ben yazdım. Orada derginin ana üslubunu, tavrını ve tarzını oradan ifade ettiğimizden dolayı ve aynı zamanda memuriyetim olduğu için, o bağlamda Ferhat Kalender ismini kullanmak zorunda kaldım uzun yıllar. Uzun yıllardır da beni Ferhat Kalender olarak biliyorlardı. Son 4-5 yıldır kendi ismini kullanıyorum. 28 Şubat'ın bende de böyle bir izi var” dedi.
“Dergi geleneğine mensup insanların kalbinde mutlaka bir Kudüs sancısı vardır”
“Kudüs deyince” diyerek sözlerini sürdüren Akdin, “Bizim derginin boyutu büyük bir ebatta. Yani herkesin bu nasıl bir dergi dediği. Şimdi alıştılar da daha önceden bunu yadırgıyorlardı. Biz bir dergi geleneğinden geliyoruz. Tevhid ve Şura gibi. Sözünü sakınmayan hareket gibi. Sözünü sakınmayan ya da Nuri Pakdil'in edebiyat dergisi gibi. Ortadan konuşan ama bunu yaparken de usturuplu şekilde yapmaya çalışan, sözü güzel söylemeye çalışan bir dergiyiz. O bağlamda bu geleneğe mensup insanların kalbinde mutlaka bir Kudüs sancısı vardır. Konuşurken kentin üstümüze düşürmüş olduğu suhuletle konuşur. Ben de o geleneğin insanlarından birisiyim” diye konuştu.
“Kudüs orada ufukta benimle beraber yaşayan bir kent”
Kudüs’ün kendisi için ne ifade ettiğini izleyenlere aktaran Akdin, “Kudüs Mitingi vardı 1980'de. Orada ortaokul yaşındaydım. Babam beni götürmedi Kudüs mitingine. Babam eski Akıncılardandı. Oradan beri bir ilgim var. Kudüs orada, ufukta, uzakta benimle beraber yaşayan bir kent. Sürekli Kudüs üzerine, o süreci atlattıktan sonra, en iyi okumaları belki de Kudüs üzerine ve bu coğrafya üzerine yaptım diyebilirim. Burada en önemli kitaplardan birisi Kudüs Ey Kudüs adında bir kitap var, iki gazetecinin yazmış olduğu bir kitap. Olayları gün gün veren kalın bir kitap. Yani İngiliz işgali sona erdikten sonra, İngilizler çekildikten sonra Arapların ve Yahudilerin Kudüs'te ne durumda olduklarını, hangi faaliyetleri yürüttüklerini, haletiruhiyelerinin ne olduğunu çok iyi anlatan bir kitap Kudüs Ey Kudüs. Onu okuduktan sonra başka bir mecraya savurdu tabii beni Kudüs ve coğrafya okumalarım. Yani hiçbir şey öyle anlatıldığı, sanıldığı gibi değil. Başka bir şey var bu işin içinde diye başladık, böyle devam ediyoruz Kudüs okumalarına. Kudüs bizi okuyor, biz Kudüs'ü okuyoruz diyebilirim bu bağlamda. Tabii, o kitapta şöyle bir cümle var: Tarihin içine sığmayan, tüm coğrafyaların ötesinde başlı başına bir medeniyet Kudüs. Gerçekten de öyle” şeklinde konuştu.
Kudüs üzerine dertleşme düşüncesiyle aktif katılım ve sohbet havasında gerçekleşen program, dinleyicilerin soru ve katkılarıyla sona erdi.
Ömer İdris Akdin: “Kudüs bizi okuyor, biz Kudüs'ü okuyoruz”
Samsun Üniversitesi Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar 2020 Güz Dönemi kapsamında Dr. Mustafa Uğur Karadeniz’in moderatörlüğünde yazar, aktivist, dergi emekçisi Ömer İdris Akdin’i ağırladı.