Bilindiği üzere Türkiye’nin dört bir yanında Şeker Fabrikalarının tasfiye edilmesiyle ilgili tepkiler devam ediyor.
Gerçekleşen tepkisel refleksin dayanağı ve kaynağı millettir.
Hani şu birilerinin 36 etnik parçaya bölüp, sonra Tek diye adlandırdığı Yüce Türk Milletidir.
Bu tasfiye sürecinden nasibini alan fabrikalardan bir tanesine Çarşambamıza değer katan Çarşamba Şeker Fabrikasıdır.
Çarşamba Şeker Fabrikası’nın diğer fabrikalara göre çok farklı özellikleri de bulunuyor.
Yapıldığı dönemde teknik potansiyel olarak silah üretimine de uygun olan fabrika, diğer fabrikalara göre daha geniş bir üretim çeşitliliğine sahiptir.
Yine aynı şekilde şeker üretimi haricinde konserve üretimine sahip donanıma da sahiptir. Yani tarım merkezi olan Çarşamba ovasında konserve üretimi yapabilecek bir fabrikadan bahsediyoruz.
Tabii AKP iktidarından sonra öldürülen Çarşamba tarımıyla paralel baktığımız takdirde, fabrikanın konserve üretebilecek potansiyelde olması pek bir anlam ifade etmiyor olabilir.
Fabrikanın bulunduğu arazinin değerine hiç girmiyorum bile…
Fabrikanın tasfiye edilmesinin başlıca, belki de tek sebebi değerli olan arazisinin birilerine peşkeş çekilecek olmasıdır.
En başta ifade ettim, tepkiler bizzat milletin kendisinden yükseliyor. Yani sürekli sorumluluğu attıkları “lobi” filan yok ortada. Belli olmaz yakında şeker lobisi de yaratabilirler!
Şeker fabrikalarının tasfiye edilmesi nişasta bazlı şeker tüketimini artırdığı doğrultuda insan sağlığına zarar verecektir.
Ayrıca Çarşamba Şeker Fabrikası arazisi peşkeş çekileceği yerde değerlendirilerek Çarşambalılara istihdam yaratabilecek bir üretim tesisi haline de getirilebilir.
*
Çarşambalı olarak beni önce memleketim ilgilendirdiği için yazımı Çarşamba merkezli tutuyorum.
Şeker İş Sendikası güzel ve demokratik bir etkinlik başlatarak, Çarşamba tarihi köprüsünde imza kampanyası gerçekleştirdi. Birçok siyasi parti, STK ve işadamının katılımlarıyla etkinliğin enerjisi yüksekti.
Ancak yaptıkları her yanlışı milletin verdiği oylarla meşrulaştıran AKP iktidarının Çarşamba İlçe Başkanlığı’ndan birilerinin katıldığına şahit olmadık. Belki de kamufle bir şekilde geldiler, kimse farketmedi.
Tamam Halit Bey’i anlayabiliyoruz. Belli ki başta Hüseyin ağabeyi olmak üzere yukarıdaki dayılarından çekindi.
Peki ya “Milliyetçi” Hareket Partisi?
En azından tarihinin büyük bölümünde daima milletle kederlenen, omuz omuza olan, MHP’nin Çarşambalı yöneticileri neredeydi?
Tamam partiye bile gitmiyor olabilirler ama buradaki husus bu siyasi partilerin varlık sebebi olan Türk milletidir, Çarşambalılardır.
Acaba MHP’ye kimden talimat geldi?
Sayın Halit Doğan bu etkinliğe katılsa, sayın Kemal Düzgün’ü de görebilecek miydik?
Yanlış yapıyorsunuz beyler…
AKP ilçe başkanı sayın Doğan ve yöneticileri de, MHP ilçe başkanı sayın Düzgün ve yöneticileri de bu fabrikanın tasfiye edilmesinin Çarşambalılara ihanet olduğunu gayet iyi biliyorlar.
Siyasi pazarlıklarının ve menfaatlerinin riske girmesini istemiyor olabilirler.
Ancak bizim töremizde “Evvel refik, bade’l tarik” yani “Önce yoldaş sonra yol” anlayışı vardır. Sizlere bir kardeşiniz olarak diyorum ki “Önce menfaat, sonra insan” çizginizden bir an önce uzaklaşın.
Neyse kendilerini fazla sıkıştırıp konunun siyasi bir düzleme kaymasını istemiyorum.
Çarşamba’nın bir evladı olarak Çarşambalıların sesine kulak veren İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi yöneticilerine, STK’larımıza ve işadamlarımıza teşekkür ediyorum.
Evvel refik, bade’l tarik!