Bugün yazımıza Fatih Sultan Mehmed Han’ın bir o meşhur fermanıyla başlayalım: “ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim!” Bir dal kesene bu ceza verilirse, ya kasten kesenlere nasıl bir ceza verilmeli dersiniz?
Evet, dinimiz yeşilliğe çok önem verir. Meyveli, meyvesiz ağaçların, insanlara olan faydaları sayılamayacak kadar çoktur. İnsanlığa böyle bir hizmet etmenin dinimizdeki önemi büyüktür. Cami, çeşme, yol yapmak, ağaç dikmek, ilmi eser bırakmak gibi insanlara faydası dokunan her çeşit iyi işler, sadaka-i cariyedir. Yani öldükten sonra da, amel defterimize sevap yazılır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki : (Bir kimse, bir ağaç diker, ağaç meyve verene kadar onu koruyup bakarsa, bu ağaçtan dökülen her meyve, Allah indinde, o kimse için bir sadaka olur.)
Bir ağaçtan, insanlar, hayvanlar veya kuşlar istifade ederse, o ağacı diken için bir sadaka olur.
Dikilen bir ağacın gölgesinden de istifade edilse, ağacı diken için sevap vardır. O ağaçtan ne kadar istifade edilirse, sevabı da o kadar çok olur. Asırlar önce, bir hükümdar maiyetini alıp, tebdil-i kıyafetle gezintiye çıkmıştı. Yol üzerindeki bir köyde çok yaşlı bir adamın bahçesine fidan dikmekle meşgül olduğunu gördü.
Adamın o yaştaki gayreti hoşuna gitti, yanına gelip latife yapmak istedi:
-Baba, sen ne diye fidan dikmeye uğraşıyorsun?
Maşallah yaşını yaşamışsın, bu diktiğin fidanların meyvesinde belki de yiyemesin!... İhtiyar şöyle cevap verdi:
-Bu diktiğim fidanların meyvesini bizim yememiz şart değil evlat. Biz nasıl bizden öncekilerin diktiği fidanların meyvesinden yiyorsak, bizim diktiğimiz fidanların meyvesinden de bizden sonrakiler yer.
Bu cevap hükümdarın hoşuna gitti ve mükafat olarak ihtiyara bir kese altın verilmesini emretti.
İhtiyar bu ihsanı yapanın kim olduğunu anladı ve tebesümle karşıladı:
-Gördünüz mü hükümdarım, bizim diktiğimiz fidanlar şimdiden meyve verdi. Bu cevap da hükümdarın hoşuna gitti, bir kese daha altın verilmesini emretti. Yaşlı köylü güldü:
-Sultanın herkesin diktiği fidan yılda bir defa meyve verir, bizim diktiğimiz fidan yılda iki defa meyve verdi.
Bu cevap da hükümdarın hoşuna gitti ve bir kese daha altın verilmesini emretti. Ama bu defa vezir arsaya girdi ve latife yollu şöyle dedi:
-Aman sultanım bir an önce buradan uzaklaşalım.
Bu göngörmüş ihtiyar bu gidişle hazineye ed darı ektirecek!...