Pinokyo yu sanırım bilmeyeniniz yoktur. Ama biz yine de bir kere daha anlatalım.
Pinokyo, İtalyanyazar Carlo Collodi'nin çocuk romanı. Önce 1878'de tefrika halinde, sonra 1883'te kitap olarak yayımlandı. Pinokyo, küçük bir çocuğa dönüşen bir kukladır; fakat bu kukla akıllı uslu bir çocuk olma niyetine rağmen, daha önceki yaramazlık, tembellik, umursamazlık ve muziplik alışkanlıklarını bırakamaz; bu alışkanlıklar onun başına olmadık işler açar.
Tahtadan bir kuklaolarak yaratılan Pinokyo'nun tek isteği Gepetto babasının dileği gibi gerçek bir oğlan çocuğu olmaktır. Ama bunu elde edebilmesi için egoist kişiliğinden vazgeçmesi gerekecektir. Bunun için Gepetto'nun sevgi dolu yuvasından ayrılıp dünyayı keşfetmek üzere eğitici bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk sonunda Pinokyo mavi peri tarafından gerçek bir çocuğa dönüştürülür.
***
Bu nokta da bizde konuya biraz farklı yönden bakalım derim. Mesela sevdiğinizin sevdiğinden emin olun. Senin sevdiğin seni seviyor mu? Kaşına gözüne bakın anlayın. Çok oynuyorsa aman uzak kalın. Odun gibi adamları anlamak zordur, çünkü o anlar da o adeta odundur. Yanında kereste lazımdır. İnsan put değildir, bu sebeple eli kolu bacağı oynar. Ama siz onun bu hareketlerinden duygularını anlayabilirsiniz. Siz bir dahisiniz. Davranış bilimcisiniz. Siz adamı gözünden şıp diye anlar, ona göre gardınızı alırsınız...
Çok sıkıcı değil mi? Bir insan böyle saçmalıklara nasıl kanar? Ki bir insanı böylesi saçma şeylerle uğraştırmaya sevk eden insanın sevgisi batsın...
Çok acemice, çocukça değil mi? Ama inanın bahsettiğim tüm o şeylerden daha manalı.. Acaba hakkımda adam gibi mi konuşuyor, el, kol, bacak, kaş ve göz hareketlerinden medet umuyor mu derdiniz olmaz.
***
Dememiz o ki:
Çevremizde de o kadar orası burası oynayanlar fazla ki. Bu hemen her alanda mevcuttur. Bu tipler siyasette, halkın arasında, okulda, evde, bahçede, sokakta, köşe başlarında. Velhasıl her adım başında gün geçtikçe sayıları da artıyor.
Bazen konuşurken, arkanızdan, her yerden etmediğini, demediğini bırakmaz. Sonra da hiçbir şey yokmuş gibi çıkar karşınıza adamım edası ile size caka atar.
Aslında onlar Pinokyo gibidirler. Yalan konuşurken tek burunları büyümüyor. Burnu büyük dediğimiz tiplerden de değiller hani. Düşünsenize bizim siyasetçilerimiz yalan konuşurken burunları büyümeye başlasa ne olur?.
Piyasa da bu kadar pinokyo olmasına rağmen hala burunları uzamıyorsa, demek ki bunların estetik cerrahları çok usta.
Ama tahta pinokyolar yerine bu gün etten kemikten olanlarına estetik değil kol, bacak, bilmem ne nakilleri yapılıyor ki kimse uzayan uzuvları göremiyor.
Ne dersiniz?
Mutlu ve (sağ)-lıcakla kalın…