Rehavete kapılanlar, inatla hırs yapanlar, ‘Yeter ki o gitsin kim gelirse geldin.’ diyenler, ‘Bana ne’ diyenler. Büyük resmi göremeyenler lütfen bu hikayeyi dikkatlice okusunlar.
Hikaye bu ya… Bir çiftliğin ambarında yaşayan fare, bir gün çiftçinin kendisine kapan kurduğunu görür. Hemen horoza gidip, heyecanlı ve endişeli bir sesle durumu anlatır. ‘Benim sorunum değil.’ Der. Horoz; ‘Ben zaten yakalanmam o kapana. Tuzak sana kurulmuş, başının çaresine bak.’ Diye cevap verir. Fare panikler, yeni yavrulamış koyuna koşar soluk soluğa; ‘Çiftçi bana kapan kurdu koyun kardeş.’ Diye yakınır. Koyun; ‘Bana ne ki. Dikkatli ol, uyanık ol, kapana yakalanmamaya çok dikkat et. Bu söylediklerimi asla unutma.’ Der. Farecik çok zorumda kalmıştır. Bunları duyacağını hiç beklemiyordu, ağlamaklıdır. Son bir çırpınışla, son bir umutla, öküzün yanına varır. Izdıraplı bir şekilde içini döker. Öküz de bu olanlar karşısında ilgisiz kalır. ‘Beni meşgul etme’ diye çaresiz kalan bitkin duruma düşen fareyi ‘Başının çaresine bak. Ben seninle uğraşamam ama sen çok dikkatli ol.’ Öğüdüyle başından savar.
Fare bitkin, çaresiz ve üzgün bir şekilde yuvasına döner. Günlerden bir gün, çiftçinin fare için kurduğu kapana, bir yılan yakalanır. Zehirli mi zehirli türdendir. Çiftçinin oğlu kapanın yanından geçerken, yılan can havliyle oğlanın bacağını ısırır. Çocuk çok büyük acıyla kıvranarak yere düşer, kastakatı kesilir. Çiftliğe doktor çağrılır. Muayene sonrası gereken ilaçları veren doktor, çıkıp giderken, ‘Horozu kesip suyuna çorba yapın, hastayı dinç tutar ve güçlendirir.’ Der. Horozu kesip çorba yaparlar.
Çiftlik evine geçmiş olsun ziyaretine pek çok gelen olur. Çiftçi konukları ağırlamak için koyunun gözü gibi sevdiği kuzusunu keser. Kebap yapıp ikram eder. Ne var ki çiftçinin oğlunun sağlığı gün geçtikçe kötüleşir. Sonunda ölür. Çiftçi cenazeyi kaldırır ve bu kez başsağlığına o kadar çok gelen olur ki onları ağırlamak için öküzü kesip ikram eder.