Ünal, İslam dünyasının en büyük sorununun, metin ve söylem üretememesi olduğunu söyledi.
İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’ndaki etkinliği; Fakülte Dekanı Prof. Dr. Osman Şahin, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Recep Demir ve Dr. Öğr. Üyesi Bekir Özüdoğru, akademisyenler ile çok sayıda öğrenci takip etti. Konferansın açılışında konuşan Dekan Prof. Osman Şahin, katılımcıların Ramazan ayını tebrik ederek “Bu mübarek Ramazan gününde hep bir aradayız. İnşallah bundan sonraki süreçte de yine nice güzel konular ve programlarla bir arada oluruz” dedi.
Ardından kürsüye davet edilen Rektör Ünal, konferansında din, kültür ve medeniyetin ürettiği metinler ile bunlar arasındaki ilişkiler hakkında düşüncelerini paylaştı. Konuşmasında dinin, kültürün ve medeniyetin kurucu metinlerini, diğer alanlardaki metinlere göre daha hassas ve daha nitelikli olarak düşünmek gerektiğini belirten Rektör Ünal, “Dinin kurucu metnini tanımadan, bunun hakkında ön bilgi sahibi olmadan o metnin inşa ettiği algı, kültür ve medeniyet anlaşılabilir mi? Sormamız gereken aslında bu. İnsan her hâlükârda anlar ama söz konusu metnin; tarihin farklı dönemleri baz alınarak farklı bağlamlara ve kültür ortamlarına, farklı çatışma ortamlarına taşınması sonucunda kendi misyonunu taşıyıp taşıyamadığı ve bu rolü oynayıp oynayamadığı önemlidir. Tanıma ve okuma becerisine sahipseniz söz konusu metnin; her koşulda bütün bağlantıların üzerine çıkıp görünür olması ama aynı zamanda o kültürün, kaos ortamının ya da ideolojik çatışmaların tamamından sıyrılmak suretiyle bir misyon üstlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde incelediğiniz metin; tarihin, arkeolojinin yahut antropolojinin bir malzemesine dönüşüyor. Söz konusu metinleri tarih üstü kılan; bizim ona bakış biçimimizdir, yani siz o metne nasıl bakıyorsunuz, o metin, bugün için ne anlam ifade ediyor, farklı coğrafyalardaki insanlar için ne anlama geliyor? İşte buna ayet olduğunda sebeb-i nüzul (Kur’an ayet ve surelerinin iniş sebebi) olarak bakıyorsunuz, hadis olduğunda sebeb-i vürut (geliş sebebi) olarak bakıyorsunuz, ama bunların kendi içerisinde de ilişkileri var. Örneğin, sosyal medyada rivayetlerle ilgili tartışmalara baktığınızda burada en önemli nokta, rivayetlerin sahih (gerçek, hakiki, doğru) olup olmadığıyla alakalı, ama sahih olup olmadığından önce konuşulması gereken birçok husus var. Aslında sahih kavramını yeni dünyada yeniden konuşmamız gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Dinin kurucu metinleri, beşer dünyasında tutunduğu yeri güçlendirebilmek için kültürünü oluşturmak zorunda”
Konferansında din kavramı üzerinde duran, dinlerin nasıl doğduğuna ve kimlik kazandığına ilişkin bilgiler aktaran Rektör Ünal, bu sürecin İslam ile olan bağlantısına dair “Gelen ayet, bilgi yahut beyan Peygamber Efendimiz'de bir karşılık buluyor ki bu karşılık aslında onun misyonuyla alakalı. Burada söz konusu olan vahiy (metin) Peygamber Efendimiz ile daha beşerî bir olgu hâline geliyor. Çünkü bir coğrafya var ve buranın kendine özgü özellikleri var. Bütün bu unsurlarla birlikte metnin zamanlar üstü bir kimlik kazanması ve insanların hayatına bir şekilde dokunması gerekiyor. Dolayısıyla sözlü olarak telaffuz edilirken uygulamaya dönüşen bir yaşam biçimi ortaya çıkıyor. Bu aslında kültür olarak tanımladığımız kavram, yani bir kültür oluşmaya başlıyor. Hangi kültürden bahsedersek bahsedelim bir kültürün mutlaka kendisine özgü maddi-manevi değerleri ikame edecek bir yapıya bürünmesi gerekiyor. Yoksa kültürün varlığı ve bu varlığını sürdürmesi mümkün değil. Bundan ötürü dinin kurucu metinleri, beşer dünyasında tutunduğu yeri güçlendirebilmek için kültürünü oluşturmak zorunda ve buradaki en baş aktör de Peygamber Efendimiz” şeklinde konuştu.
“Rivayetlerin ihtilafı nimettir”
“Rivayetlerin ihtilafı nimettir” diyen OMÜ Rektörü, konuşmasında rivayetlere dikkat çekerken devamında şunları dile getirdi: “Ayetlerden bir sonraki halka rivayetlerdir. Rivayetlerin çelişik olmasını, içinden çıkılamaz bir durum olarak değerlendirmemeliyiz. Aksine bu çelişkiler; doğru okumayı, teemmül etmeyi (iyice, etraflıca düşünme) mümkün kılan, en azından zihin kaçaklarına fırsat veren, doğruyu satır aralarında okumaya imkân sağlayan varlıklardır. Bu nedenle uydurma rivayetler de dâhil bütün rivayetlerin kültürel bir değeri vardır. Özellikle arkeoloji, antropoloji vb. alanlarda bir kültür çalışması yapacaksınız şu noktayı gözden kaçırmayın: Bu rivayetlerin her birinin kendine özgü bir yeri ve değeri vardır. Bunu başta kabul etmek zorundasınız. Çünkü rivayetler kendi içerisinde üretilen metinlerdir. Dolayısıyla yola devam edebilmek için rivayetlerin size gösterdiği ışığı kullanmak zorundasınız. Mana ile rivayet mümkün müdür veya mefhum rivayeti mümkün müdür diye sorarsanız, evet mümkündür. O zaman rivayetlerin kendi içerisindeki dönüşüm ve billurlaşma sürecini kabul etmelisiniz. Dolayısıyla rivayetlerin orijini yahut bunların tamamının inşa ettiği algı sizler için değerlidir ve buna ulaşmalısınız. Bunu şöyle düşünün; bir resmi oluşturmada bir çaba sarf ederseniz daha sonra vuku bulan birçok şeyi çözümleme noktasında önemli bir beceriyi kazanmış olursunuz.”
“Yaşadığımız sorunların çözümünün, söz konusu kurucu metinlerin doğru ve defaatle okunmasına bağlı olduğu kanaatindeyim”
Kültürü ve medeniyeti inşa eden nedir sorusu üzerinden de bu sürece odaklanan Rektör Ünal, “Bütün bunlardan ortaya çıkan içtihattır (görüş, anlayış, kavrayış). Bu metinler 2 aşama geçiriyor; biri vahiy, diğeri de inşa süreci, belki buna transformasyon da demek gerekiyor. Burada en önemli ve en değerli nokta, görüş oluşturmadır. Şu ana kadar 3 dönemden bahsetmiştim; nasların inşai dönemi, arkasından bunların toplumda önce kültürü ve sonrasında medeniyeti inşa etmesi, daha sonra da bu medeniyetin sürekliliğini sağlayacak yeni metinlerin oluşturulma dönemi. Peki, ilahiyat camiası bu sürecin neresinde? Günümüzde özellikle takip edilen kültür politikaları nedeniyle bu süreç zaman zaman bulandırılıyor ya da rota değiştiriyor. Malumunuz günümüzde en önemli mecra, sosyal medya ki kişileri yönetme ve yönlendirme işlevine sahip. Sosyal medyanın ürettiği, bizleri güdüleyen ve bağlayan belki de tek kavramı beğenidir. Yine moda kavramı da insanları yönlendirebiliyor. Burada vurgulamak istediğim nokta; bütün bu mecraların sizi güdüleyen sihirli kavramlara sahip olması. Bu kavramların yahut bağlamların dışına çıkabilmek ve özellikle ideolojik örgütlenmelerin etkisine girmemek için olayları ve olguları analiz edebilmek adına bulunduğumuz pozisyonun bir sorumluluğu var. İşte bu hususta, bahsettiğim metinlerle ilgili bütüncül bir bakış sorunu yaşıyoruz. Yaşadığımız toplumdaki savrulmaların ya da isabetli yürüyüşün duruşunuzla ilgili olduğunu net olarak söyleyebiliriz. Olumlu ya da olumsuz her gelişmenin bizleri doğrudan ilgilendirdiği ve bunun çözümünün de söz konusu kurucu metinlerin doğru ve defaatle (birçok kez) okunmasına bağlı olduğu kanaatindeyim” ifadelerini kullandı.
“İslam dünyasının en büyük sorunu, metin ve söylem üretememektir”
İslam dünyasının en temel sorununun metin ve söylem üretememek olduğunu vurgulayan Rektör Ünal, öğrencilere seslenerek şöyle hitap etti:
“Dünyanın sorunlarına bir söylem ve çözüm üretemedik. Dolayısıyla üretilenlere tabi olup sürekli savunma pozisyonunda kaldık. Aldığınız eğitim sizler için büyük bir fırsat. Hangi işi yaparsanız yapın bu metinleri okumayı ve arkasından değerlendirmeyi ve nihayetinde bu metinlerden söylem üretmeyi becerebilmelisiniz çünkü siz ilahiyatçısınız. Sizden istirhamım; içinde bulunduğunuz bu değerli vakti iyi değerlendirmeniz. Bilmediğinizin farkında olmanız da büyük bir erdemdir ama vâkıf olmadığınız alanlarda ahkâmda bulunduğunuzda su bulanmış demektir.”
Konferansın sonunda Dekan Prof. Dr. Şahin, Rektör Ünal’a şükranlarını sunarak buket takdim etti. Ardından Rektör Ünal, İlahiyat Fakültesinin bazı bölümlerini Dekan Şahin ile Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Demir ve Dr. Öğr. Üyesi Özüdoğru eşliğinde ziyaret etti.
Rektör Ünal: “İslam dünyasının en büyük sorunu, metin ve söylem üretememek”
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, İlahiyat Fakültesi’nin düzenlediği “Din-Kültür ve Medeniyetin Kurucu Metinlerini Yeniden Düşünmek” adlı konferansa davetli konuşmacı olarak katıldı.