SAMSUN’DA EV SAHİBİ BİR SLOVEN

Deaflympics 2017’de mücadele eden en kariyerli sporculardan biri, Miha Zupan. Kulüp kariyerine dört yıldır Türkiye’de devam eden Sloven yıldız, bugüne kadar Euroleague’de forma giyen ilk ve tek işitme engelli basketbolcu.

16 yıllık profesyonel kariyerinin son dönemini Ankara, Uşak ve Afyon’da geçiren Miha Zupan, Türk Kültürüne ve yaşayış tarzına oldukça aşina. Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde geçirdiği dört sezon, 34 yaşındaki Sloven uzunun Samsun’da ev sahibi gibi hissetmesini sağlıyor.

‘’ANNEM VE BABAM İŞİTME ENGELLİ DEĞİLDİ’’

Ailesinde kendisinden başka işitme engelli kimsenin olmadığını söyleyen Miha Zupan, bu problemin doğuştan geldiğini belirtti. Kendisine dünyaya geldikten 1 yıl sonra teşhis konulduğunu da anlatan başarılı basketbolcu, ‘’Annem, bana seslenilmesine, ismimle çağırılmama reaksiyon göstermediğimi fark etmiş. Hareketlerimle etrafımdaki hiçbir şeye tepki göstermediğimi görünce beni doktora götürmüşler. İşitme engelli olduğuma dair teşhis o zaman koyulmuş’’ dedi.

‘’EUROLEAGUE ÇOK YÜKSEK BİR SEVİYE’’

Ülkesinin önemli takımlarından Union Olimpija’da oynadığı dönemde Euroleague’de forma giyme fırsatı yakalayan Miha Zupan, ‘’Çok heyecanlıydım. Çünkü Euroleague çok yüksek seviyede bir mücadele. Dürüst olmak gerekirse o dönemlerde Euroleague seviyesinde olduğumun farkında bile değildim. Yıllar sonra bile dönüp baktığımda ‘Bunu gerçekten başardım mı?’ diye düşünüyorum. Olağanüstü bir deneyimdi. Kendimin ve tüm sağırların her şeyi başarabileceklerini tüm dünyaya gösterdim. Euroleague’de Spanoulis gibi efsanelerle basketbol oynamak benim için bir onurdu” diye konuştu.

A MİLLİ SEVİYEDE İLK DENEYİMİ TÜRKİYE’DE

Miha Zupan, basketbola 13 yaşında başladı. İlk dönemlerinde Ljubljana’da bir işitme engelliler kulübünde arkadaşlarıyla basketbol oynuyordu. Kendisi gibi işitme engellilerle geçirdiği üç yılda sürekli gelişim gösterdiğini ve çevresindekilerden farklı bir seviyede olduğunu belirten uzun oyuncu, ‘’16 yaşıma geldiğimde duyabilen sporculardan oluşan bir takımdan teklif aldım. Takımdaki antrenörüm bana çok güveniyordu. Yeteneklerime inanıyordu. O günden itibaren de profesyonel kariyerim işitme engellilerle değil duyabilen sporcularla paralel ilerledi’’ derken, Slovenya formasını A milli seviyede giydiği döneme dair şunları söyledi:

‘’Kariyerim her geçen gün daha iyiye gidiyordu. Koçlarım beni özellikle yakından takip ediyorlardı ve gelişimimin farkındalardı. İlk kez 2005 yılında milli takıma çağırıldım ama 12 kişilik nihai kadroya giremedim. 2005’in ardından iki kez daha 16 kişilik aday kadrolara alınmama rağmen, şampiyonalarda yer bulacak kadar yeterli görülmedim ve son 12 kişi arasına kalamadım. Çok sabırlı davrandım. Çalışmaya devam ettim ve nihayet Türkiye’de düzenlenen 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda nihai kadroya alındım. Bu benim için kişisel anlamda en büyük kazanımlarından biriydi.’’ 

İŞİTME ENGELİ AVANTAJA DA DÖNÜŞEBİLİYOR

Duyamadığı için zaman zaman koçu ve takım arkadaşlarıyla iletişim sorunları yaşadığını belirten 34 yaşındaki Sloven, parkede edindiği tecrübeleri şöyle özetledi:

‘’Hangi hücum setini yapacağımızı, savunmada hangi planı uygulayacağımızı duyamayıp sorunlar yaşadığım oluyor. Ya da hakemin düdüğünü kaçırabiliyorum. Ama bunlar çözülebilen problemler. Tabii işitme engelli olmak beraberinde sadece dezavantajları getirmiyor. Bu durumun büyük avantajları da var. Rakip oyuncuları, tribündeki taraftarları, müzik seslerini de duymuyorsunuz. Bunlar sayesinde daha konsantre bir oyun oynamak sahada büyük avantaj oluyor.”

‘’TÜRK KÜLTÜRÜ VE YAŞAM TARZI ÇOK SICAK’’

Dört yıldır Türkiye’de basketbol oynayan Zupan, önce Türk Telekom, ardından Uşak Sportif forması giydi. Sloven uzun, geçtiğimiz sezonu ise Türkiye Erkekler Basketbol 2. Ligi ekiplerinden Afyon Belediyespor’da geçirdi.

Ülkemizde geçirdiği dört yılda hiçbir sıkıntı yaşamadığını ve çok iyi arkadaşlıklar edindiğini söyleyen Zupan, ‘’Türkiye’deki en güzel dönemimi Ankara’da geçirdiğimi söyleyebilirim. Orada çok çok iyi arkadaşlıklar edindim. Onlarla çok iyi vakit geçirdik. Uşak ve Afyon, Ankara’ya oranla daha küçük şehirler ama aynı dostlukları oralarda da yakaladım. Ayrıca Türkiye’de Fenerbahçe, Galatasaray, Anadolu Efes ve Darüşşafaka gibi çok güçlü ekipler var. Türkiye gibi güçlü bir ligde oynamak benim için bir onur. Türkiye’deki insanlar çok nazik. Türk kültürü ve yaşam tarzı da bana çok sıcak geliyor. Hayatımın Türkiye’de geçen dört yılından çok keyif aldım ve umarım birkaç yıl daha burada kalırım” dedi.

HABER MERKEZİ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yerel Haber Haberleri