SANDIK VİCDANDIR.

Erol ŞEKER

Siyaset, siyaset, siyaset, diğer adı ile politika…

Kelime anlamı ile, “Siyaset, Arapça kökenli bir kelimedir; at eğitimi, at talimi anlamına gelmektedir. Osmanlı'da devlet geleneği için siyaset sözcüğünün "ceza" ve özellikle "ölüm cezası" anlamında kullanıldığı görülmüştür. Yunan siyasal yaşamında ise siyaset, polise veya devlete ait etkinlikler biçiminde tanımlanmıştır”.

Bu anlamı sanırım ki 2007 ve daha önce de 2004 yerel seçimlerinde bir kere daha yazmıştım.

Bu gün bizim siyaset anlayışımız; artık öyle bir hale gelmiş ki; Kim daha çok bedavadan gıda, maddi ve manevi yardım ya da destek veriyorsa ona hücum edilmesi anlamına kavuşmuştur. Muhalefet acınacak yardım edilecek hale getirilen halk, önce yardıma muhtaç bırakılıyor sonra da yardım edilerek kendine bağımlı hale getiriliyor diyor.

DOĞRU MU?

Tamı tamamına doğru!.

Çünkü bakın; SSK lı çalışan bir kişi keyfi olarak işten ayrılıyor, SSK sormadan etmeden 6 ay boyunca adama işsizlik maaşı veriyor, Ya da yeşil kartı bir şekilde çıkartan kim olursa olsun kömürü, gıdası, aylık bir miktar parayı devletten alıyor gel keyfim gel. Sonra seçimlerde vaatler havada uçuşuyor.

O dönemde kim güçlü ise kim daha çok vaatten öte ilk adımı atıp verebiliyor kendini ispatlayabiliyorsa halk o yana gidiyor.

Yani halk artık kendi istediği, güvendiği parti veya kişileri değil, yönlendirilmiş isimleri oy sandığında seçiyor ki bu da adaletsiz bir seçim oluyor.

SANDIK VİCDANDIR.

Vicdan muhasebesinin yapıldığı kulun Allah ile baş başa kaldığı, Allah ile ( hak yol) nefsi arasında ki pazarlığı haline geliyor.

Ben birileri birilerine bir şeyler verdi demiyorum. İddia da etmiyorum. Ama siyasiler bunu hep söylüyor. Ve bazı gerçeklerde bu söylemleri destekliyor.

Eskiden gazeteler ve televizyonların dedikleri ile hükümetler yıkılır, kurulurdu. Bu gün hepsi bitti çok şükür. Ama bu defa bunların çoğu tek kanal haline dönmüş gibi basmakalıp iş yapıyor.

Çok seslilik, özgürlük, konuşma ve fikir özgürlüğü falan aslına bakarsanız yok. Şimdi nereden nereye? Bakar mısınız?. Ülke ne hale geldi.

12 Eylül referandumu ile değiştirdiğimiz anayasa değişiklik paketi sonrasında 10 yıl süre içerde kalanlar çıktı. Ortalık yangın yeri haline geldi. Yok Hizbullahçılar, yok pkk’lılar tahliye edildi. Yargı işi bilerek tam yapmadı falan filan söylemleri çıktı ortaya.

Diğer tarafta hükümet bunları bilinçli yaptı söylemleri.

Bence her iki tarafın söylemlerinden çok; Siyasetçilerin ne yaptığı hiç sorulmuyor, sorgulanmıyor, sorgulanamıyor.

İşin aslı bu noktada yatıyor.  Siyasete 12 Haziran da bu halk tam görerek ve inanarak yön vermediği takdirde, yeni gelecek siyasi yönetimlerde de bu sorun ve sıkıntılar devam edecektir.

Özgürlükler iyidir, konuşma, fikir özgürlükleri ama bir yere kadar.

Ülkeye, ülke insanına hayrı dokunmayan özürlük sonunda iki bayrak, iki dil ve daha çok özgürlük laf salatasının ardından başka pis iş ve söylemler çıkarsa bu halk bunu kabullenemez.

Tıpkı 3-5 gün önce bırakılıp yeniden paralar harcanarak operasyonlarla geri alınmaya uğraşılması gibi.

Bir partinin kapatılması hemen oluyorsa, bir büyük ismin hakkında ki hukuki süreç hızla yerine getirilebiliyorsa, 10 yıl kadar bir kişi hapishanede boşu boşuna yatırılıyorsa bunun hesabını kim verecek.

Kısacası: bizim anladığımız yönü ile siyaseti ( politikayı) bir fıkra ile bitirelim: Vaktiyle ihtiyar bir deveci ölümdöşeğinde bütün develerini çağırıp:
- Sizi çok yordum, eziyet ettim, hakkınızı helal edin? der.
Develer:
- Aman efendimiz biz her şeyi unuttuk, hakkımız helal olsun. Yalnız bir şey var ki hazmedemiyoruz, sizi o yüzden affedemeyeceğizderler.
İhtiyar deveci:
- Nedir? diye sorar.
Develer yanıtlar:
- Yıllarca şu uyuz eşeğin peşinden gitmekçokacı. Önümüze katacağınız başka kılavuz yok muydu?
-! ! !

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.