Sevgi en büyük hayat kaynağımızdır. Yeterli beslenmeyen insanın vücudunda birtakım hastalıkların görülmesi olabilirse de gönlü sevgi ile beslenmemiş bir insanın da ruhen birtakım hastalıklara yakalanması zaman zaman kaçınılmaz olur. Sevgisizliğin yol açtığı olayların önüne geçmek için insanımıza sevgiyi öğretmek bir ihtiyaçtır. Aldığımız gıda, içtiğimiz su ve soluduğumuz hava gibi nasıl ki bir mesleği doktorluğu, mühendisliği, öğretmenliği, marangozculuğu, çiftçiliği öğrenmek için emek ve zaman veriyorsak sevme sanatını da öğrenmemiz, öğretmemiz gerekmektedir. Böyle olura hak ettiğimiz barış, kardeşlik ve aydınlık bir dünyada rahat, huzur ve refah içinde yaşayanların çokça bulunduğu bir dünyamız olacaktır. Burada yeri gelmişken sevgiyle ilgili ufak bir anekdotu paylaşmak istiyorum.
Küçük bir kız hüzünlü bir yabancıya sevgiyle gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın önüne bıraktı. Adam öyle minnettar oldu ki, iki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını iyice doyurduktan sonra bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu tuttu.
Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreşen köpek yavrusunu görünce kucağına alıp evine getirdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangı başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı sonra da bütün apartman halkı ayaklandı. Anneler babalar dumandan boğulmak üzere yavrularını kucaklayıp ölümden kurtardılar… bütün bunların hepsi beş kuruş bile maliyeti olmayan bir sevgi ve tebessüm sonucuydu. Sevgiyle kalın…