Yazmış olduğum "Yılmaz Cemaatin Kasası'mı?" başlıklı köşe yazım nedeniyle ardı ardına 10 gerekçe sunarak gazetenin internet sitesinin kapatılması için Çarşamba Adliyesi'nin yolunu tutmuş...
E tabi Muz Cumhuriyeti'nde yaşamadığımıza göre, Yılmaz'ın bu talebi mahkemece "red"dedilmiş...
Kazım Gürol Yılmaz'ın mahkemeye sunduğu dilekçeyi çok trajikomik buldum.
Söz konusu evrakları komedyen Cem Yılmaz'a yollamış olsak, komedi filmi ortaya çıkarır ve abartısız hasılat rekorları kırar...
Gelin isterseniz avukatı aracılığı ile Kazım Gürol Yılmaz'ın mahkemeye sunduğu evrağı birlikte inceleyelim ve her satırın cevabını ayrı ayrı verelim:
- Müşteki Kazım Gürol Yılmaz hakkında https://www.haberexpres.com.tr/yilmaz,-cemaatin-kasasi-mi-1891yy.htm" internet adresinde bulunan yazı ekte yer almaktadır (EK-1) Basın Özgürlüğü Anayasa ile güvence altına alınmış olmakla birlikte kişilik değerleriyle karşı karşıya geldiğinde bu güvence artık koruma altında kalmamalıdır.
+ Vergi rekortmenliğinin Kazım Gürol Yılmaz'a vermiş olduğu güç ve yetki ile Anayasa'yı değiştirme gücünü Yılmaz'a verelim ve Anayasa ile güvence altına alınan basın özgürlüğünü ortadan kaldıralım.
AK Parti Hükümeti başkanlık sistemine geçebilmek için 400 milletvekilini boşuna arıyor! Kazım Gürol Yılmaz'ı partisine dahil etsin ve bu akıl küpü arkadaş, Anayasa'yı vermek zorunda olduğu için verdiği vergilerin kendisine verdiği güç ile Anayasa'yı tek başına değiştirsin. Heyyt! Yılmaz 400 vekile bedel adam!!!
- Bahsi geçen yazıda müşteki ile ilişkilendirilmek istenen konu ve durumların hiçbiri doğru olmayıp tamamen asılsızdır.
+ Asılsız olan ne açıklar mısınız Sayın Kazım Gürol Yılmaz? "Çarşamba Kaykakamı Kim?" başlıklı köşe yazım için cemaatin yayın organı CİHAN aracılığı ile beni kınayan basın açıklaması yapmadın mı? Cihan senin ağzından ve senden habersiz haber mi servis etti? Yoksa Samsun Özel Haber isimli internet sitesi senin hakkında cemaatin kasası olduğun yönünde bir yazı kaleme almadı mı? Bu yüzden Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı'na dava açılması için başvurmadın mı? Başvurun reddedilmedi de, bunların hepsini ben kafamdan mı uydurdum?
- İş bu yazıda “YILMAZ CEMAATİN KASASI MI?” başlığı ile; Müşteki cemaat ile ilişkilendirilmek istenmektedir. Müştekinin Cemaat ile bırakın ilişki içerisinde olmasını ortak bir dostluğu dahi bulunmamaktadır.
+ Öncelikle cemaate yakın olduğu için Bakanlıktan alındığı ileri sürülen Suat Kılıç ile Çarşamba ÇEAŞ A.Ş'de ortak değil miydin? Cemaatin Samsun'daki üniversitesi olarak bilinen Başarı Üniversitesi'ne yapmış olduğun katkılar nedeniyle, 2011 yılında üniversitenin rektörünün elinden plaket almadın mı? Cemaatin yayın organı CİHAN'ın Çarşamba Temsilcisi Ahmet Naci Kılavuz bulunduğu görevin yanı sıra senin başkanlığını yaptığın Çarşamba Ticaret Borsası'nında basın işleri ile ilgilenmiyor muydu? Samsun Cumhuriyet Meydanı'nda sana ait işhanını, Cemaatin Bankası olduğu iddia edilen Bank Asya'ya kiraya vermedin mi? Sen "ilişki" derken nasıl bir ilişkiden bahsettin şimdi kafam karıştı!!!
- Müştekinin yıllardır vergi rekortmeni olmasının önüne geçilmek amaçlanmakta olup kirli bu oyun ile kamuoyu önünde küçük düşürülmeye çalışılmaktadır. KANUN KAÇAĞI, CEMAATİN KASASI gibi tabirlerle aynı yazı içerisinde yer almak zorunda kalan müşteki devletine vermiş olduğu verginin cezasını mı çekmektedir?
+ 'Çarşamba Kaymakamı Kim?' başlıklı yazımda kanun kaçağı ifadesini kullanmıştım ve o yazıda senin ismin ve cismin yer almazken, ortaya çıkıp sen açıklama yaptın. Bu durumda ben mi seni kanun kaçağı ile yan yana getirdim, yoksa sen mi ismini ortaya attın? Cemaatin kasası söylemi de bana ait değil, senin mahkemeye verip kaybettiğin internet sitesinin haberiydi. Sen ortaya çıkıp kanun kaçağını aklamaya çalışmasaydın o söylemde gündeme gelmezdi! Sen çıkıp kanun kaçağını aklamaya çalış kamuoyu önünde, sonra da, "verdiğim verginin karşılığı bu mu?" de. Alem adamsın Yılmaz...
- Devletimiz, İçişleri Bakanlığı’nca müştekinin her zaman yanında olduğunu 3 yıla yakın koruma tahsis ederek ve 2015 yılına polis yakın korumasını tekrar tahsis ederek hissettirmektedir. Müştekinin vücut bütünlüğüne karşı işlenebilecek tehditlere karşı kayıtsız kalmayan devletimizin aynı özen ve titizliğini Anayasal olarak güvence altına alan kişilik haklarına yapılan sayısız saldırılar karşısında göstermesini beklemesinden daha normal birşey olamaz.
+ Özellikle bu maddeyi okurken bu nasıl bir ruh halidir anlamakta güçlük çektim.. Kazım Gürol Yılmaz polis koruması almayı marifet sanmış! Şimdi bak Kazım Bey 2009 yılında senin ÇEAŞ'ta kurucu ortağın olan Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar ile Milletvekili Suat Kılıç hakkında köşe yazıları yazdığım için bir genç gazeteyi basmaya kalkmıştı. O dönem istemiş olsam sana verilen yakın koruma bana da verilmiş olurdu. Yine 2010 yılında, senin ÇEAŞ, Hava Kargo ve Samsun Gıda'da ortak olduğun Galip Öztürk yazmış olduğum yazılar nedeniyle bir çalışanı aracılığı ile beni tehdit etmiştir ve olay yargıda son bulmuştur. Bu olay yüzünden de istemiş olsaydım yakın koruma alabilirdim. Yani yakın polis koruması almak senin sandığın gibi öyle ayrıcalıklı bir iş değil. Senin marifet sandığın olayı biz "Polisimiz terörle, milleti zehirleyenlerle, hırsızla arsızla mücadele etsin" diyerek talep etmedik. Devlet bizi zaten korumak zorundadır. Seni yakın koruyor olması devletin diğer vatandaşlarından ayrıcalıklı kılmaz!.. Sahi polis seni kimden koruyor? Kimin ayağına bastın?
- Devletine vergi vermekten başka gayesi olmayan, her yıl tüm defterleri en ince ayrıntısına Kadar incelenen ve teşekkür mazbataları ile karşılık alan müştekinin son 5 yıllık dönemde Samsun ilinde vergi rekortmeni ve Türkiye'de ilk 100 vergi rekortmeni içerisinde olmasının karşılığı kamuoyu önünde bu olmamalıdır.
+ Ne olmamalıdır Kazım Gürol Yılmaz açıklar mısın? Her vatandaş vergisini vermek zorundadır. Vergi vermek ayrıcalık değil, vermemek suçtur. Devlet seni verdiğin vergiler nedeniyle onore etti diye sen kendini ne sandın? Vergi veriyorsun diye eleştirilemez misin? Sen Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan daha büyüksün de, basın o isimleri eleştirirken, seni eleştiremez öyle mi? O zaman basının eleştiri hakkını elinden alalım çünkü herkes vergisini veriyor! Herkes kazandığı ölçüde vergi veriyor. Vergi kaçıranlar cezasını çekiyor. Demek ki sen Türkiye Cumhuriyeti'nin sana sunduğu imkanlarla daha çok kazanıyorsun ki daha fazla vergi veriyorsun ve vermekte zorundasın. Vergi vermek ayrıcalık değil vatandaşlık görevidir!..
- Bir tuğla yeri geldiğinde evin temelinde yeri geldiğinde silah olarak kullanılabilir. Kelimelerin bazen bir iltifat bazen de bir hakaret olarak kullanıldığı gibi. Devlet büyüklerinize hakaret edebilecek kadar gözü dönmüş bu şahsın haber özgürlüğünden anladığı başkasının kişilik haklarına saldırı olmadığını öğrenmesi gerekir ve seçtiği cümleleri özenli seçmesi gerektiğini bilmesi gerekir. Günümüzde internet dünyası çok geniş bir mecraya yayılabilmektedir. İnsanların farklı amaçlarına hizmet etmesine de olanak sağlamaktadır. Kimlere ne amaçla hizmet ettiği belli olmayan bu tarz siteler, insanların iş ve özel hayatlarına lekelemelerde bulunarak reyting yakalama çabasındadırlar.
+ Sen alem adamsın Sayın Yılmaz, bak yine üzdün beni. Neymiş efendim elime tuğla almış geziyor muşum! Ev mi yapacak mışım, yoksa milletin kafasına mı atacak mışım!? Gazeteciliği bu zamana kadar pek çok şeye benzetmişlerdir ama ilk defa inşaatçılıkla karıştıran biri ile karşı karşıya kalmış durumdayım! Gazetecilik ve inşaatçılık! Neymiş? Gözüm dönmüş ve devlet büyüklerine hakaret eden bir sahıs mışım! Bakar mısınız bana hakaret ediyor. Ve bana "Gözü dönmüş" diyerek hakaret ettiği cümlelerin bulunduğu dava dilekçesini hukuk adamlarına sunuyor. Dava hakkımı saklı tutarak burayı geçiyorum. Devlet büyüğü dediğin kim ve nasıl hakaret etmişim açıklar mısın Sayın Yılmaz? Ben öyle bir hal ve harekette bulunduğumu hatırlamıyorum. Bulunduğumu ileri sürdüğüne göre, devlet büyüğünü savunmak sana mı kaldı? Sen kimsin ve kendini ne sanıyorsun? Devlet büyüklerinin bir fındık alım-satımcısının savunmasına mı ihtiyacı var? Sen devleti çocuk oyuncağı mı sandın? Devlet kendini savunamayacak ve Kazım Gürol Yılmaz devleti koruyup kollayacak. Git sen fındıkları kabuklarından ayır. Devletin senin korumana ihtiyacı mı var sanıyorsun? Sen Samsun-Almanya Hattı'nda TIR'larla fındığını taşı. Haaa dikkat et de senden habersiz fındık TIR'larına birşeyler zulalamasınlar. Sonra yanarsın AlimAllah!
Köşe yazımı bahane ederek gazetenin internet sitesini kapattırmaya kalkışan Kazım Gürol Yılmaz'ın söyledikleri bunlarla sınırlı değil elbette. Ben sadece kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla vermiş olduğu dava dilekçesinin bir kısmını sizinle paylaştım.
Vergi rekortmeni olmanın, devletin diğer vatandaşlarından ayrıcalık sağladığını düşünen Sayın Kazım Gürol Yılmaz'a söyleyeceğim son cümle şudur: Bu ülkenin, işi, inancı, maddi durumu ne olursa olsun her ferdi birinci sınıf evladıdır ve senin çok vergi veriyorsun diye devletin hiçbir vatandaşından ayrıcalığın yoktur.
Devlet her vatandaşına eşit uzaklıkta veya yakınlıktadır...
Bir sonraki yazımda buluşmak umuduyla.