Seviyoruz diye yola çıkan, sevmek için bir araya gelen bazı eşlere neler oluyor ki, zaman içinde sevgiyi yok edip kavgaya başlıyorlar? Bir ömrü sevgiyle değil, kavgayla tüketiyorlar. Şükretmek ve sevmek yerine neden kavga? Yunus ne güzel demiş. “Bir kez gönül kırdın ise, bu kıldığın namaz değil.” Ne dersiniz bir kez daha kavgalarınızı gözden geçirmeye?
Bir hanım anlatıyor: “Ben akıllı bir kadın olsaydım kocama sahip çıkardım… Adamcağızın benden kurtulması için ne gerekiyorsa yaptım. Onu adeta ayrılmaya mecbur ettim. Herşeyim vardı çok rahattım. Böyle rahatlık içindeyken kocamın en haklı istekleri bile beni rahatsız ederdi.Oysa kocam tahsilli nazik bir insandı.Dırdırlarımdan bıkmış olacak ki,benden ayrılmaya karar verdini söyledi.Bu kararı duyduğum zaman üzülmek şöyle dursun,çok sevinmiştim.Büyük bir yükten çok kurtuluyormuş gibi çok rahatladım.Eşimden ayrılırken eşim bana şunları söylemişti ve söylediği her şey tek tek çıktı dedi ki:Sen neyi ispatlamaya çalışıyorsun bilmiyorum.Ama şunu unutma,zaman,zaman yaptığın haksızlıklardan dolayı büyük bir pişmanlık duyacaksın fakat son pişmanlık yarar getirmeyecek olmasından dolayı sana üzülüyorum.Ayrılma meselesinde sen kendi adına değil,çocuğumuz adına da karar verdin.Bunun ağır faturasını ödeyeceksin.Çünkü bir çocuk anneye ne kadar muhtaç ise babaya da o kadar muhtaç dedi.Ben o zamanlar bu sözlere gülüp geçmiştim.Ayrıldık dan bir süre sonra gerçekten çok pişman oldum.Eşimle tekrar bir araya gelmeyi düşündüm.Fakat eşim evlen miş yeniden mutlu bir yuva kurmuş” diye sözlerini tamamlıyor bu hanım.
Ah keşke sadece yuvalar yıkılsa,gördüğünüz gibi gönüllerde yıkılıyor.Ben diyorum ki bir çocuğu annesiz ve babasız bırakma yarabbim…