Sevgili Okurlarım;
Her insanoğlu gibi benim de hayâllarim ve isteklerim çoktur. O hayâl ve isteklere ulaşabilecek kabiliyetim ne kadardır bilmiyorum. Birçok hayalimin gerçekleşmediğini bildiğim için acizliğimin daha çok olduğuna inanıyorum. Ulaşmak istediğim gayelere varmak için hayat boyu didindim durdum.
Gün geldi amaçlarıma ulaştım.Çoğu kez ise bütün hayallerim, gayelerim sel ile giden kum gibi akıp gittiler. Bu kitap benim sele kapılıp gitmeyen hayallerimi ve onları besleyen duygularımı, yaşadıklarımı, hayatımın dönüm noktalarını manzum olarak ifade etmeye çalıştığım serancamımdır.
Aziz dostlarım soğuk kanlı bir mizaçta değilim. Başardığım zaman çocuklar gibi sevinirim. Yenilgiye uğradığımda süt dökmüş kediler gibi mahcup olurum. Kitaptaki şiirler benim iç dünyamın dışarıya aksedişidir. Dünyaya nasıl baktığımı şiirlerimle anlatmaya çalıştım.Kitabımın adını Şiiirlere adı olan Tarla Kuşu koydum.
Sevinçlerimi, mutluluklarımı, başarılarımı, acılarımı, heyecanlarımı, karşılaştığım olaylara olan tepkimi, mağlubiyetlerimi anlattım. Türkiye'nin, İslam dünyasıyla ilgili çektiğim acıları düş kırıklıklarımı, şiir ile ifade etmeye çalıştım. Acılar çektim, hayattan ümidimi kestiğim anlar oldu. Çok sevdiğim yakınlarımı, can dostlarımı kaybettim. İlanihaye acılarla yaşanmıyor. Şiirlerimde acizane bunları ifade etmeye çalıştım.
"Dünya misali döner yel değirmeni!
Hızlansın rüzgar, dönsün değirmen taşı,
Değirmen taşına acılar dökelim,
Değirmende acıları un edelim."
Sevgili okurlarım;
Kitapta 42 şiir var. Şiilerin hepsinin de bir öyküsü vardır. Tamamı da benim öz benliğimden kopup gelen samimi duygulanımdır. Tümünde gözyaşlarını ve heyecanlarım vardır. Bir mısrayı yazmak için günlerce düşündüm.
20 yaşında öğretmen okulunu bitirdim. Antalya'da Toros dağlarında cennet gibi bir yaylada SÜTLEGEN köyünde göreve başladım. Sütleğen'e 43 yıl sonra ikinci defa gittim. Öğrencilerimle, arkadaşlarımla buluştum.
20 yaşındayken öğretmenlik yaptığım ilk okula ve kaldığım eve 43 yıl sonra tekrar gittiğimde nasıl duygulara kapıldığımı siz düşünün. Akdağ'a, Katran Dağı'na, Kıbrıs Deresi'ne ve vadiye baktım; çok etkilendim. İçim coşkuyla doldu.
"Ey Sütleğen! Ey ilk göz ağrım Toroslar'ın yeşil duvaklı gelini,
Ben sana vurgunum,
Ben sana sevdalıyım" diye yazdım.
Okulu gezdim, yaşadığım evin penceresinden vadiye baktım. 43 yıl önceki anıları tekrar yaşadım. Duygu seline kapıldım. "SÜTLEGEN" şiiri ete kemiğe böyle büründü.
Ulu Alperen dediğim, canım kadar sevdiğim ülküdaşım, liderim, dava arkadaşım, Muhsin YAZICIOĞLU kahpece şehit edildi.
"Ulu Alperen nereye gidiyorsun!" diye feryat ettim. Muhsin Bey'in cenazesine gittim. Mahşeri bir kalabalık vardı. Milyonlarca insanın tekbir sesleri Ankara'nın göklerinde yankılandı.
"Bu alemden bir yiğit geçti!
Azımız gördü çoğumuz baktı geçti!" diye sitem dolu mısralar yazdım.
Ölümünden sonra 5 yıl geçti. Muhsin Bey'in gönlümdeki yarası kara saplı bir bıçak yarası gibi sızlıyor. Bu kitapta Ulu Alperen için birkaç şiir yazdım. Ne kadar yazsam acım dinmiyor...
Biricik kardeşim, dostum Topuzoğlu Ahmet Hakk'a yürüdü. Yüreğim pare pare olmuştu. "ÜZÜLME BEN DE DÖNÜYORUM" diye yazdım.
Kırık kanatlı tarla kuşu oldum.
"Uçmak istiyorum!
Kırık kanatlarıma güç ver Allah'ım" diye çırpındım.
Öğretmenlik yıllarımın hasretinden yandım tutuştum.
"Ben Ayrıldım ama...
Yüreğim sizde kaldı yavrularım!" diye iç geçirdim.
Altmış sekizde başlayan Yortan'daki Öğretmenlik yıllarımın heyecanını halâ yüreğimde hissediyorum.
Arkadaşım Adnan'la kız öğrencileri nasıl okula getirdiğimizi ifade ettiğim şiiri belki yüz defa okudum. Bu şiiri genç öğretmenlere ithaf ediyorum.
Okusunlar; biz hangi şartlarda öğretmenlik yapmışız öğrensinler. Bugünün şartlarının değerini bilsinler. Bizim ideallerimiz için nelere katlandığımızı öğrensinler.
Haritaya baktım; Türk-İslam dünyasının halini düşündüm. Mehmet Akif'ten beter oldum.
Çaresizlikten Ahmet Yesevi gibi bir şeyh olsa ayaklarına kapanırım diye gözyaşı döktüm. Derviş olmaya karar verdim.
Yaşım yetmişe geldi. Altmış darbesinde on altı yaşındaydım. Dört darbenin hepsini de yaşadım. Seksen darbesinde gözaltına alındım. İşkence gördüm. İşkence görenleri bana seyrettirdiler. Aklıma gelince vücudum hala diken diken oluyor. Tarla Kuşu’nda tamamen yaşadıklarımı yazdım.
Çok sevdiğim canım memleketime ÇARŞAMBA DESTANI’nı yazdım. Çarşamba için yazılmış en kapsamlı şiir ama kıymetini bilemediler. İnternetten dolaşıp doluyor, kimseden bir teşekkür bile alamadım. ÇARŞAMBA DESTANI'nı hemşerilerime armağan ediyorum. Çarşamba'ya şu dörtlükle vasiyet ettim.
Ey can-ı gönülden sevdiğim hemşerilerim!
Tatlı söyledim, acı söyledim,
Atamın, dedemin yurdu, candan kardeşlerim,
Son günümde sizinle helalleşmek istedim.
Gülbahar Ninemi şiirle anlattım. Anadolu ereni o mübarek ninemi, heyecanla okuyacağınızı tahmin ediyorum. Ninem ile ilgili hepsi yaşanmış gerçeklerdir. Nineme saygısızlık olur diye hiç bir abartı yapmadım. Okuma yazması olmayan ninem, bu Yunus Emre kültürünü nasıl almış aklım almıyor.
Dostlarım;
Yaşadıklarımı, hayallerimi ve onları besleyen duygularımı ifade etmeye kelime hâzinem kâfi gelmediyse affınıza sığınırım. Şiirlerimi yazarken konulara göre şiir tekniği uyguladım. Bazen hece vezniyle bazen serbest yazdım. Kelimeleri seçerken kılı kırk yardım.
On yıldan beri yazmaya çalıştığım şiirleri Tarla Kuşu adlı kitapta topladım. Şiirlerimin çok azını "İyi yazmışım" diyebiliyorum.
Kardeşlerim;
Kitaptaki acılar benim acılarımdır. Hayallerim, kırgınlıklarım, tefekkürlerim, düşüncelerim tamamen Haşan TOPUZ'un dünyasını yansıtır. Ülkülerimi, aşklarımı, meşrebimi daha çok da çektiğim fikir çilelerini ifade etmeye çalıştım. Meramımı ifade edebildiysem çok mutlu olurum. Kusurum varsa affınıza sığınırım.
Yıllar bana sabırlı olmayı, söyleyeceklerimi kimseyi incitmeden, kırmadan, dökmeden söylemeyi öğretti. Bu halimden de çok memnunum.
Şiirlerimi bilgisayarda toplayıp, bir araya getiren, hazırlamak için gayretle büyük emek sarf eden ayrıca ses kayıtlarımı alan, kitabı yayınlamak için beni teşvik eden ilkokuldan çalışkan öğrencim İngilizce Öğretmeni Erdem ÖZCAN’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Öğretmenlik hakkım helâl olsun. Allah ondan razı olsun. Erdem olmasaydı ben bu kitabı hazırlayamazdım.
Selam ve dua ile....