Geçen hafta 1. Bölümünü yayınladığımız röportajımızın ikinci bölümü ile sizlerleyiz değerli dostlar. Özellikle tiyatro, sinema ve dizi oyunculuğu hakkında bilgi edinmek isteyenlerin oldukça aydınlanacağı hoş bir sohbete daha imza atıyoruz. Konuğum mükemmelbir oyuncu, kalbi insan sevgisiyle çarpan dost yürekli sinema, dizi ve tiyatro sanatçımız Sayın Kenan GÖKÇE.
TİYATRO, DİZİ VE SİNEMA OYUNCUSU KENAN GÖKÇE RÖPORTAJI: 2. BÖLÜM
Remzi ÖZKAN:Fikrime katılır mısınız bilmiyorum ama ben, oyunculuğu bir dehliz olarak görüyorum. Özellikle gençlik çağındaki insanların çoğu bu dehlizden geçmek için birtakım girişimlerde bulunur. Fakat girişimde bulunanların tamamına yakını bu dehlizden çıkamıyor. Oradan çıkmanın yollarından en önemlisi iyi bir oyuncu olabilmek. Gençlerimiz iyi bir oyuncu olabilmek için nereden başlamalı, nelere dikkat etmeli?
Kenan GÖKÇE: Gençler çok sabırsız.Emeklemeden, mücadele vermeden hemen oyuncu olacaklar, iyi paralar kazanıp lüks içinde yaşayacaklar. Bu sektör böyle bir sektör değil. Biz, bir oyun yapacağımız zaman tiyatro oyuncularımızınöncelikle iş ahlakına, disiplinli olup olmadıklarına, karakterli kişiler olup olmadıklarına dikkat ederek sonra yeteneklerine bakarak seçeriz. Çünkü yetenekli dahi olsa ahlaklı olmayan, disiplinli olmayan bir insanın bu işi yapabilmesi mümkün değildir.Gençlere tavsiyem; bu işi yapacaklarsa öncelikle iyi eğitim almaları, çok kitap okumaları, iyi gözlem yapabilmeleri,gündemi iyi takip edebilmeleri gerekiyor. Sektörde okadar çok oyuncu varki,sen fark yaratabilirsen, o sektörde rüştünü ispatlayabilirsin. Birde bu sektörde ben oldum yok. Hep çalışman gerekiyor. Örneğin 6yıl tıp okudunuz,“ben doktor oldum” yada 5 yıl hukuk okudunuz “ben avukat oldum” diyebilirsiniz ama bizim sektörde ben oyuncu oldum deme şansınız hiç yok. Daima daha fazla çalışıp bir tık üste çıkmak için hep çalışmalısınız.
Remzi ÖZKAN: Röportajımızın girişinde Eskişehirli olduğunuzu söyleyince aslında tanışmamıza da vesile olan çok kıymet verdiğim, özü sözü bir, değerli bir dosta da sizin nezdinizde buradan selam göndermiş olalım. Oyuncu ve şair Halil Ömer Keskin hocama da gönül dolusu selamlar olsun derken dikkatimi çeken çok önemli bir şey var: İstanbul, Ankara ve sahil kentleri başı çekerken, Eskişehir de dizi ve sinema anlamında önemli şehirlerimiz arasında yer almaya başladı. Burada da filmler ardı ardına çekilmeye, buranın sanatçıları da önemli rollerde yer almaya başladı. Bu sektörde Eskişehir’in ön plânda yer almaya başlaması, cazibe merkezi haline gelmesi, İstanbul’un eski cazibesini kaybetmeye başladığı anlamını mı taşıyor yoksa farklı sebepler mi var?
Kenan GÖKÇE: Bahsettiğiniz oyuncu ve şair Halil ÖmerKeskin hocam Eskişehirlilerin çok sevdiği, bizimde çok kıymet verdiğimiz önemli bir şahsiyet, önemli bir üstaddır.Eskişehir son yıllarda dizi ve sinemanın cazibe merkezi olmasını bizzat Eskişehir’de proje yapmak için gelen yapımcılara bizzat sormuşumdur, neden Eskişehir diye. Aldığım cevaplar da genel olarak İstanbul’da artık maliyetlerin çok yükseldiğini,trafik karmaşasını, mekanların kiralamalarının çok daha yüksek ücretler talep edildiği için; genelolarak Eskişehir’inde İstanbul’a yakın olması,şehrin güzel bir dokusunun olması sebebiyle burayı tercih ettiklerini öğrendim. Eskişehir’de bir sinema yada bir dizi çekilmesinin Eskişehir ekonomisine, esnafına inanılmaz bir girdisi ve kazanımı var. Şehrin ekonomisine büyük katkısı var. Hâl böyleyken, sosyal belediyecilikten bahseden Eskişehir belediyelerininde bu tür sinema ve dizi faaliyetlerine verdiği destek neredeyse yok gibi bir şey. Kültür sanat kenti diyoruz ama maalesef bu konuda bu sektöre destek verilmediğinide en iyi bilenlerdeniz.
Remzi ÖZKAN:Söz Eskişehir’den açılmışken, bu kente tiyatro anlamında da çok büyük katkılarınız olduğunu biliyorum. Yüzlerce tiyatro oyununu sahnelediniz. Sanat yönetmenliği, çok sayıda oyununyönetmenliği de dahil olmak üzere büyük çabalarınız, tiyatroya kazandırmak için yeni yüzlere harcadığınız çokça emekleriniz var. Tiyatro adına Eskişehir’de veya farklı illerde ne gibi çalışmalar yaptınız?
Kenan GÖKÇE:Ben Eskişehir Tiyatro Akademi’de 2 yıl oyunculuk yaptım. Eskişehir KhaosTiyatro Sanat Merkezi’nde 1 yıl oyunculuk, bir dernek tiyatrosunda yönetmenlik yaptım.Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı bir tiyatro ekibinde oyunculuk yaptım. Bu süreçte birçok tiyatro oyununda oynadım ve yönettim. Tiyatro festivalinde kendi yazıp yönettiğimiz bir oyunda festival ödülü kazandık. Daha sonra kendi tiyatromuzu kurma fikri gelişti kafamızda. Tiyatroyu sevdirmek adına birçok güzel işler yaptık. Bugün gurur duyduğumuz en güzel şey, hiç kimseden para almadan bu işin altından kalkmamız oldu. Ayrıca sinema, dizi dünyasına birçok oyuncu kazandırdık. Birçok projede tiyatro oyuncularımız oynadı.
Remzi ÖZKAN: Sloganı gördüğümde çok hoşuma gitmişti “bu biber tatlı biber.” Burada kastedilen biber, kurmuş olduğunuz tiyatronun yani Tiyatro Biber’inadı. Peki hocam, Tiyatro Biber’in kurulması nasıl gündeme geldi? Kısa zamanda başarılarıyla adından sıkça söz ettiren Tiyatro Biber, bugüne kadar olan süreçte ne gibi faaliyetler yürüttü ve gelecekte Tiyatro Biber, ne gibi başarılar hedefliyor?
Kenan GÖKÇE:İsmini Tiyatro Biber koymamızın sebebi; duygusal oyunlarda ağlatalım, komedilerde güldürelim düşüncesiyle acı biber, tatlı biber misali Tiyatro Biber oldu. Güzelde oldu.Alelacele tiyatromuzu kurmuş olduk.Böylelikle tiyatro biber,covid süresince sadece 2 sene bir ara verdi. Onun dışında sürekli olarak aktif olarak görev yaptık. Sürekli olarak oyuncu yetiştirdik ve oyunlar çıkardık. İnsanların, çok fazla talebi oldu oyunlarımıza.Genel olarak tarihi oyunlar yaptık. Başarılı oluğumuzuda düşünüyorum. Yine beni heyecanlandıranyeni oyun çalışmamız var.Abdülhamit Han. Bu oyununda çalışmalarına başladık.
Remzi ÖZKAN:Zaten başarılısınız ve bunu sürekli dile getirmekten de son derece mutluluk duyuyorum. Abdülhamit Han adlı oyununuzun da çok başarılara imza atacağını da tahmin ediyorum. Bunca faaliyetin yanında aynı zamanda dizi ve sinema projelerine oyuncu veren cast ajansa da sahipsiniz. Ajansınız hakkında da bilgilendirir misiniz bizi?
Kenan GÖKÇE:Tiyatro Biber olarak faaliyete geçen yapımızda daha fazla oyuncu oynatabilmek adına,projelere daha nitelikli oyuncu verebilmek adına güvenilir ajanslardan DagoAjans’la birlikte çalışarak cast ve menajerlik hizmetide vermeye başladık.
Remzi ÖZKAN: Türkiye’de cast ajanslarıyla ilgili çok ciddi sıkıntılar var aslında. Kastettiğim, elbetteki işini dürüstlük ilkeleri çerçevesinde layıkıyla yapanlar değil. Sanki bu alan kötü niyetli kişiler tarafından en çok kullanılan bir alan, en çok suistimale elverişli bir alan. Özellikle oyunculuğa merak sarmış binlerce gencimizin telafisi mümkün olmayan zararlara uğratıldığı, o gençlerimizin pırıl pırıl duygularınınzafiyetinden faydalanıldığı,cast ajans adı altında birçok insanın dolandırıldığı gerçeği var. Bu konuda sizin düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Bir de cast ajansın güvenilir olup olmadığı konusunda oyuncu adayları nasıl bir yol izlemeliler diye sormak isterim.
Kenan GÖKÇE: Maalesef sektörün kanayan yarası castlar! Yapılan projelerde insanları setlerde günlerce oynatıp para ödemeyen,otellere çağırıp resimlerini çekip, ciddi paralar alıp sizi oyuncu yapacağız diyen castlar. Nitelikli dolandırıcılık olarak hukuk da gözükmesi gereken ancak hala devletin tam el atmadığı bir sektör cast ajanslar. Tabii ki dürüst çalışan cast ajanslarını tenzih ediyorum. Eğer bir cast ajans, sizin resimlerinizi çekip bunun karşılığında ciddi bedeller alıyorsa bunun zaten güvenilir bir tarafı yoktur. Dikkat edilmesi gereken en önemli ayrıntı da zaten budur.
Remzi ÖZKAN:Genelleme yapmak istemiyorum ama gözlemlediğim kadarıyla tiyatro kökenli oyuncuların dizi ve sinema sektöründe daha kaliteli işlere imza attığını zannediyorum. Şöyle uzun yıllar geriye gidip gerek dizi ve gerekse sinema dalında dağıtılan ödüllere baktığımda ödül sahibi oyuncuların çoğunluğunun tiyatrodan gelenler olduğunu görüyorum. Bunun sebebi sizce ne olabilir?
Kenan GÖKÇE:Sinema, dizi oyunculuğunun eğitimi sadece ve sadece tiyatrodur. Kamera önü eğitimi diye bir eğitim yoktur. Külleyen uydurmadır. İyi sinema, iyi dizi oyuncusu olmak isteyen kişilerin yaratıcı drama eğitimi, doğaçlama eğitimi, tiyatro teknikleri eğitimi almaları yada konservatuvar bölümü mezunu olmaları gerekmektedir. Bu işi bazen alaylılarda tabiî ki yapar ancak her karaktere doğru girermi, doğru yaparmı orası tartışılır.
Remzi ÖZKAN:Peki bu kadar yoğunluğa nasıl zaman ayırabiliyorsunuz? Gününüz nasıl başlıyor, nasıl devam ediyorsunuz?
Kenan GÖKÇE:Güne çok erken başlarım.Mutlaka kahvaltı yaparım. Zamanını doğru kullanan insanlar, bence her şeye yetişebilir. Zaman yönetimini biliyorsunuz. Eğitimleri bile var. Birgünde, gündüz tiyatro eğitimi yapıp gece İstanbul Beşiktaş’ta teknede sete girdiğimi bilirim. Çevremdeki insanlardan“daha sabah beraberdik, ne ara İstanbul’a gittin ışınladın mı?” diyen insanlar olmuştu. Dediğim gibi zamanı doğru kullanarak birçok iş yapabilirsiniz.
Remzi ÖZKAN.Setlerden bahsedermisiniz bize? Film setlerindeneler yaşanır? Setler yorucumudur peki?
Kenan GÖKÇE : Sabah 8’ de sete girip ertesi gün 6’ da setten çıktığımı bilirim.İnanılmaz bir tempodur setler. Birsüre vardır ve o sürede o projenin bitmesi gerekir.O yüzden inanılmaz tempoda çalışma devam eder.30 saniyelik bir sahne için bazen 3 saat çekim yapılması gerekir. Aksiyon sahnelerinde bu süreç dahada uzar. Yeni setler çok yorucudur ama seven için hiçbir şey fark etmez. Bir söz vardırya… seven sevdiğinden vazgeçermi, diye …
Remzi ÖZKAN: Tiyatro ile başladığınız oyunculukta kamera karşısında olmakla sahne de olmak arasındaki farkı, kendi adınıza nasıl tanımlarsınız? İki ayrı disiplin ve iki ayrı kulvar size neler hissettirir?
Kenan GÖKÇE : Aslında her ikisinde de işimi yapıyorum; oynadığım karakterleri ayırmadan çalışıyorum, hissediyorum. İki disiplinin de avantajları farklı; tiyatroda iki ay boyunca prova yapıyoruz. Karakteri geçmişine kadar derinlemesine inceleme şansımız oluyor. İkinci avantajı ise seyirciden an be an reaksiyon alıyoruz ve bu, oyuncuyu çok yükselten bir şey. Ekranın avantajı çok pratik olmayı gerektiriyor. Bazen çekimden kısa bir süre önce senaryoyu görme şansımız oluyor. Bu tarz durumlarda sette hemen o sahneyi çözümleyip karakterine uyumlu bir şekilde oynamak insanı pratikleştiriyor. Seyirci açısından avantajı ise daha büyük kitlelere ulaşmamızı sağlıyor. İki ayrı disiplini de çok seviyorum ve hemen uyumlanabiliyorum.
Remzi ÖZKAN:Değerli hocam, bazen böyle tuzak sorular da sorabiliyorum sohbet güzel güzel ilerlerken. Sizin şansınıza da durup dururken aklıma şöyle bir soru geldi: Bugüne dek “şöyle bir rol karşıma çıkmadı. Eğer böyle bir rol teklif edilseydi, oyunculuğumla o rolü zirveye taşırdım.” dediğiniz oldu mu?
Kenan GÖKÇE: Bence, oyuncunun rol seçme lüksü yoktur. Sektörde ben oyuncuyum diye kendini nitelendiriyorsan her rolü oynamak, rolün hakkını vermek, üstesinden gelmek zorundasın. Ben imam karakterinide oynadım,sapık doktor karakterinide oynadım. Kasabalı da oynadım, askerde oynadım. Yani oyuncunun karakter seçme lüksü yoktur. Ancak kişisel olarak hayalimde, karton toplayarak hayatını idame eden, evsiz, sokaklarda kalan bir adam rolüyada bir bedensel engelli rolü oynamak isterdim. Biraz zor oyunlar seviyorum galiba.
Remzi ÖZKAN:Gerçekten bahsettiğiniz roller, hayatın genelinde var olan fakat sürekli görmezden gelinen reel kişilikler aslında. Birçok oyuncunun oynamak istemeyeceği roller. Çünkü bu tip rollerin üstesinden gelmek için, o rolün hakkını vermek için o anı, o duyguyu, o mizacı yansıtmanız lazım. Bunu yapamadığınız an, belki de tatsız hatıralar biriktirebilirsiniz. O yüzden birçok oyuncu, bu tip rollerden kaçınır. Fakat siz, biraz da zorlukların üzerine gitmeyi seviyorsunuz sanırım.
Sanırım daha önce böyle bir soruyu kimseye yöneltmemiştim. İlk defa size sormak geldi içimden. Bir film gösterime girdi ve kendinizi ilk defa o filmin size ait sahnesinde gördünüz ve kendinizi izlemeye başladınız. Bu aşamada nasıl bir duyguya kapılıyorsunuz? O an da normal bir izleyici mi, eleştirmen mi, oyuncu v.s. Kendinizi izlerken nasıl bir kimliğe bürünürsünüz?
Kenan GÖKÇE: Bir projede oynadığımda o yayına girdiğinde sinema ve televizyonda o an başlamadan önce inanılmaz bir heyecan basar. Kalp atışlarım değişir.Başladıktan sonrada hep eleştirim. Bu eleştiriler elbette kendime yönelik eleştirilerdir. Şurada yanlış yaptım, şurayı şöyle oynamalıydım. Şurada şöyle durmalıydım. Kendimle hesaplaşmam,bazen günlerce sürebiliyor. kendimi yalnızlaştırıp günlerce düşündüğüm zamanlar bile oluyor. sanırım oyuncular zaten normal insanlar değiller.Farklı bakan, farklı gören, farklı düşünen insanlara sanatçı deniyor ya… belkide bu yüzden bu davranışlarım diyede düşünmüyor değilim…
Remzi ÖZKAN:Yakın zamanda hayata geçecek yeni projeleriniz, vizyona girecek filmleriniz var. Öncelikle hayırlar getirmesini ve inanılmaz bir gişe yapmasını diliyorum. İlerleyen günlerde projesinde yer aldığınız hangi filmleri izleyebileceğiz?
Kenan GÖKÇE:Öncelikle vizyona girecek 2 projemiz var. Genfüzyonsinema filmi,Türkiye’nin belkide ilk bilim kurgu filmi.Çok iyi bütçeli, güzel bir film olduğunu düşünüyorum. Diğeri Evde Kalmış Kızlar Köyü.Güzel bir komedi filmi. Bu iki projenin yakında vizyonda olacak olması beni tabiî ki heyecanlandırıyor. Ayrıca yeni 2 tane daha sinema filmine başlayacak olmanın heyecanını yaşıyorum.
Remzi ÖZKAN:Değerli hocam, inşallah yeni filmlerinizin ilk izleyicilerinden olacağım. Özellikle Genfüzyon’u da Evde Kalmış Kızlar Köyü’nü de şimdiden çok merak ettim. İsimleri de bir hayli ilginç geldi bana. Efendim renk kattınız. Takipçilerimiz de inanıyorum ki bu söyleşiden hoşnut kalmışlardır. Haber Expres ve ekibim adına çok teşekkür ediyorum size. Umut ediyorum ki sizi daha birçok filmde göreceğiz. Birçok tiyatro oyununda göreceğiz. Yetiştirmekte olduğunuz öğrencilerinizin başarılı çalışmalarına şahitlik edeceğiz ki ben buna yürekten inanıyorum. Öğrencilerinizi çok şanslı buluyorum ve bu şansı çok iyi değerlendireceklerine inanıyorum. Çünkü sizin gibi başarıya odaklı, insancıl, paylaşımcı ve yüreği tertemiz bir hocaları var. Başarılarınız daim olsun. Alkışlayanlarınız bol bol olsun.
Kenan GÖKÇE:Haber Expres ailesine güzel keyifli röportajımızdan dolayı çok teşekkür ederim. Gerçek haberciler, doğru haberciler her daim hayatımızda olsun inşallah.