Eskiden halk arasında bile polemik olmuştu. “Kasetin varsa zenginsin”
Yâda, bir kaset çıkartacağım ama satmaz diye korkuyorum denirdi. Yani kaseti olmayan çok popüler değildi. Ya şimdi öyle mi?. Kasetin varsa yandın?
Şimdi Türk Siyasetinde bir kaset furyasıdır aldı başını gidiyor. Bu konuya girmeden önce şunu belirtmek istedim.
Dün aynı zamanda Köşe yazarımız ve hocamız Hasan Topuz ile Haber Expres Gazetesinin Çarşamba ve bölgede ki konumu hakkında kısa bir fikir alış verişinde bulunduk. En çok sıkıntımız özellikle şahsımın siyasi görüşü oldu. Hasan Hocam aynen şu cümleleri dile getirdi.
“Erol Bey, şu seçim sürecinde çok iyi gidiyorsun. Gazeteci tarafsız olmalı!. Bunu da çok iyi başarıyorsun. Herkes ekmek yediği yere hizmet etmeli ama asla taraf olmamalı. Gazeteci siyasi görüşünü asla belli etmemeli” dedi.
Peki, bu lafa verdiğim cevabı aynen ileteyim de belki bu sözler, sokak konuşmaları da sona erer. Biz siyasetçi değiliz. Ancak bazı söylem ve tavırlarımız belki de bir siyasi partinin söylemlerini andırabilir. Mesela hocam Samsun’ da “X” gazete veya gazeteciler siyasi görüşünü net ortaya koyuyor ve koydu. Ama her nedense onun siyasi görüşünde olan veya olmayan siyasetçiler onların kapısını aşındırırken bu merkezlerden uzak durmuyor. Ancak bizim Çarşamba siyasetçilerini anlamakta zorlanıyoruz. Mesela ısrarla benim hiçbir siyasi görüşüm olmadığını belirtmeme rağmen ille bir partiye, ideolojiye bağlamak, lanse etmek için yoğun çaba sarf ediliyor.
Bu İlçede bir aileden kaç kişi varsa hemen hemen tüm siyasi partilere üyeler. Ve kimse onların siyasi görüşüne bakmıyor ki bu insanlar ilçenin de ileri gelenlerinden olmasına rağmen. Yâda gazetecisi, radyocusu, televizyoncusu, dergicisi falan filan.
Her nedense bizim siyasi görüşümüz yok dedikçe ille bir kılıfa sokmaya çalışıyorlar. Bunu anlayamıyorum. Bizim yok ama hadi belki bir partiye sempatimiz var olsa dahi, asla bunu gazeteciliğimize yansıtmıyoruz, yansıtmadık, yansıtmayacağız da..
Bu İlçede 10 SSK lı çalıştırıyoruz ve binlerce lira masrafımız var. Siyasetçiler seçim dönemlerinde reklam yaparlar. Reklamını yaptırmak isteyen işadamları, esnaf, siyasetçiler
karşılığını ödemek durumundadır. Bunda ne biz ne de kendileri kimseyi zorlayamazlar. Biz kimseyi zorlamadık, onlar da zorlayamazlar. Tıpkı bir işyeri olupta müşteri çekmek isteyen esnaflar, işadamları gibi. Yoksa neden reklamlar paralı olsun ki. Ama bazı çevreler her nedense hem bedava iş yaptırmak için baskı kuruyor hem de sonra çıkıp akla hayale gelmeyen söylemlerde bulunuyorlar.
Sonuç olarak bizim korkumuz yok. Kasetimiz olsa da olmasa da umurumda değil.
Kaldı ki: Kaset olayı demişken, meşhur “Şahin K” Son kaset olayları sonrasında demiş ki; Milletvekili olacağım ama korkuyorum kasetim çıkar!”
Eh pes yani!. Adamın işi zaten kaset olmasına rağmen Milletin vekili olacakların pislikleri yüzünden ( suçu olanları kaydediyorum) bu makamda kirletilmiş oldu. Dalga geçilir bir alan oldu.
CHP de Deniz Baykal sonrasında MHP’ de piyasayı kasıp kavuran “KASET FURYASI” Türk aile geleneği, örf ve âdetini, namus olgusunu yerle bir etmeye yetti de arttı bile.
Şimdi bu yetmemiş gibi koskoca bir gazeteci Eski bir AK Partili Milletvekili, Bakan ve Genel Başkan Yardımcısı Hakkında Yazıyor. Onunda benzer olayı yok mu, diyerek.
Şimdi gelin buradan yakın. Kim kimi istemezse kuruluyor bir tezgâh ve bu kumpasa düşenler yandı.
“Baykal gitti, Bahçeli gitmem diyor”.
Bahçeli’yi sever yâda sevmezsiniz ama topluma mal olmuş böyle insanları gönderme yolunun sanırım ki kongreler ve seçimler olması gerektiğine inanırım. Yaşanan ve gelişen olayları asla tasvip etmiyorum. Ama bu kadar belden aşağıya vurulmasına ve bunu seçim malzemesi olarak kullananları da kınıyorum. Yarın başka kimlere böyle olayların olacağını kim bilebilir ki.
Sonuç olarak. KASETİ OLAN BU DÖNEMDE ÜNLÜ OLUYOR AMA SONUNDA HALK BAĞRINA BASMIYOR AKSİNE KASETİ OLAN YANIYOR da…
Orta yere kanımca koltuk kapmak için fırlatılan o “OK” bir gün hedefini şaşırtıp bunları tezgâhlayanlara dönerse bumerang gibi ne olacak?.
Sonuç olarak siyaset gün geçtikçe kirleniyor.
Bu kirli siyasetin içinde bu gün ortaya çıkan pislikleri seçim malzemesi olarak kullananlarda bana ve insanlara göre en az o pisliğe bulaşanlar kadar batağa girmiş demektir.
O zaman Türk siyaseti kendini bu pislik bataklığından çekip çıkartmalıdır. Yani “ Bu gün bana yarın sana” sözünden yola çıkarak.
Bu kirli oyunu malzeme olarak kullanmaktansa, bu pisliğin içinde olanları da, pislikleri atan, yapanları da acil bulup adalet önüne çıkartmalıdırlar ki; kendileri de halkta bu rezilliklerden temiz tutulup rahat rahat yaşamalıdır.
Ve son cümle: Türk siyaseti tamamen kirlenmiş, kirletilmiş, belden aşağıya indirilmiştir. Temizlemekte sanırım ki milletten önce, bunu birilerinin kullanması yerine, temizlemek zorunda olanlara kalıyor…
Ben mi; Bu siyaseti hiçbir rengine inanmıyorum ve sevmiyor desteklemiyorum. En azından sevdiğim, desteklediğim siyaset bu ülkede hala yok!!.
Size göre var mı, kaldı mı?