Radyo ve Televizyon Haberciliği dersini yürüten Öğr. Gör. Mürsel Kan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşiye, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Onur Bekiroğlu, İletişim Fakültesi Dekan yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Sinan Kaya, Gazetecilik Bölümü Başkanı Doç. Dr. NurhayatYoloğlu, Öğr. Gör. Onur Şen, Arş. Gör. Gülsüm Büşra Çon ile birlikte çok sayıda öğrenci katıldı.
Söyleşi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Onur Bekiroğlu’nun selamlama konuşmasıyla başladı. Prof. Dr. Bekiroğlu “Öncelikle bize sektörde olan deneyimlerini aktarmak için buraya katılan Yağız Bey’e ve öğrencilerimize teşekkür ediyoruz. Sizin gibi yılların birikimine sahip deneyimli bir gazeteciyi öğrencilerimizle buluşturduğu için Mürsel Hocamıza da ayrıca teşekkür ediyoruz. Tekrardan hoş geldiniz.” ifadelerini kullandı.
“Sektörde çalışan gazetecilerin sizden bir farkı yok”
Prof. Dr. Onur Bekiroğlu’nun açılış konuşmasından sonra moderatör Öğr. Gör Mürsel Kan sözü Yağız Şenkal’a bıraktı. Söyleşisinin başında sektördeki çalışan profilinden bahseden Yağız Şenkal, “Şu an sektörde çalışan gazetecilerin sizden bir farkı yok. Tek farkları biraz yaşları kıdemlidir. Biraz da daha şanslılardır. Ondan başka arada bir fark olduğunu zannetmiyorum. Bir çoğumuz aynı yerlerden geliyoruz sizinle. Ben de İstanbul Üniversitesi mezunuyum. Size göre tek farkım yaşımın biraz daha kıdemli olması.” sözlerini kaydetti.
Şenkal: “Dijitalleşmeyle birlikte internet medyası büyük bir fırsata dönüştü”
NTV'in başarılı muhabiri Yağız Şenkal günümüzdeki dijitalleşmenin genç iletişim profesyonelleri fırsatlarla dolu olduğunu imleyerek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Biz mezun olduğumuzda özel televizyonları yeni açılmıştı. Bizler için özel televizyonlar büyük bir fırsattı. Günümüzde ise dijitalleşme medya sektöründeki yoğunlaşmayı azalttı. Eğer böyle olmasıydı sizler de bizimle rekabet etmek durumda kalacaktınız. Bu nedenle dijitalleşmeyle birlikte internet medyası büyük bir fırsata dönüştü. Bizim önümüze özel televizyon olarak gelen fırsatın size dijitalleşmeyle birlikte internet medyası olarak geldi.”
“Gazetecinin yapacağı en yegâne iş, gündemi iyi takip etmek ve etrafında neler olup bittiğini iyi gözlemlemek”
Bir gazeteci için gündemi takip etmenin önemli olduğunu ve meslek hayatında ani gelişen olaylarla karşılaşma ihtimalinin göz önüne alınması gerektiğini belirten Şenkal, “Şu an sektördeki insanlar sizden daha akıllı ve yetenekli değil. Sıradan normal insanlar. Mesela bizim starımız Uğur Dündar’dı. Bazı insanlar öyle doğuştan televizyoncu olarak doğuyorlar. Ama bunlar yüzde 1 oranında. Kalan yüzde 99 ise benim gibi çalışarak bir yerlere geliyorlar. Gerçekten bu işin sırrı çalışmak. Şu an bir gazetecinin yapacağı en yegâne iş, gündemi iyi takip etmek ve etrafında neler olup bittiğini iyi gözlemlemek. Bunları yapabilirseniz, birazda şansınız varsa niye muhabir olmayasınız. Hepiniz için geçerli bunlar.” şeklinde konuştu.
“27 yıllık kariyerim boyunca görmediğim bir uzaylı istilası kaldı diyebilirim”
Konuşmasında meslek hayatından kesitler ve edindiği tecrübeleri paylaşan Şenkal, bu sürece dahil şunları kaydetti: “1999 depremi benim en büyük sınavım oldu. 99 depreminde ilk canlı yayına çıktım. Çok heyecanlandığım bir yayındı. Daha sonra 2003 senesinde ekipçe Show TV’ye geçtik Tuncay Özkan’dı bizim haber müdürümüz. O dönem askerdeydim ben. Askerden döndüğümde aynı yerde tekrar başladım. Tuncay Özkan bir yıldan sonra ayrıldı oradan. 2008’te de Ali Kırca geldi. Ali Kırca’yı biliyorsunuzdur. Şu an ekranlarda olmasa bile Türk televizyonculuğunun en önemli isimlerinden biri. 2011’e kadar da onlarla çalıştım. 2011’de NTV’ye geçtim. 2011 yılından bu yana NTV’deyim. Bakıldığında benim 27 yıllık bir kariyerim var. Hiç boşluğum da yoktu. Aklınıza ne geliyorsa, Türkiye tarihinde yakın dönemde meydana gelen olayların hepsinin bir şekilde en ön sırada tanıklık eden kişilerden biriyim. 1999 depreminden tutun, bu son depreme kadar. 15 Temmuz darbe teşebbüsünde bilfiil çalıştım. Binlerce saatlik canlı yayın tecrübem, binlerce haber yazmışlığım var. 27 yıllık kariyerim boyunca görmediğim bir uzaylı istilası kaldı diyebilirim.”
“İzlediğiniz o bir dakikalık haber görüntülerinin arkasında büyük emek yatıyor"
Gazetecinin bir gününü anlatan Şenkal, bu deneyimini şu sözlerle anlattı:
“Bir muhabirin süreci, haberi bulmakla başlıyor. Diyelim haberi buldunuz bunun dışında günlük rutin işler var. Bunlar basın açıklaması gibi veya bugün ulaştırma bakanı metroyu açacak, metroya gitti bir inceleme yapılacak. Bunlar rutin işler dediklerimizden ya da sizin haber kaynaklarınızdan ya da arkadaşlarınızdan gelen bilgilerle bir şeyler buluyorsunuz. Bundan sonra muhabir ve kameraman beraber gidiyorlar. Haberi toparlamaya çalışıyorlar. Röportajlar yapılıyor, bilgilerin doğruluğu kontrol ediliyor. Sonra görüntüyü sisteme aktarıyorsunuz bir yandan da metninizi yazıyorsunuz ama metninizi yazmadan önce yapmanız gereken işler: görüntülerinizi izlemek, not almak, röportajları deşifre edip onları bir araya getirmek. Bunlar yapıldıktan sonra seslendirme yapıyoruz. Yani metin seslendiriliyor. Daha sonrada kurguya gidiyor. Kurgu sonrasında zaten yayına hazır oluyor her şey. İzlediğiniz o bir dakikalık işin arkasında büyük emek yatıyor. 3-5 ay çalıştıktan sonra siz de nasıl yapıldığına hâkim olabilirsiniz ama bu iş tecrübe ve yaşayarak öğrenme işi.”
“Duygusal olarak yıpranmaya başladığınız anda işinizi yapamaz hale geliyorsunuz”Yapmakta zorlandığı bir haber olmadığını söyleyen Şenkal; “En son deprem haberini yaptım. Evet bir şeyler görüyorsunuz tabii ama sonuçta bir iş için oradasınız ben çok etkilenen, ekran başında ağlayan arkadaşlarımızdan değilim, herkesin yapısı farklı tabii. Bir görev için orada olduğunuzu kendinize telkin edebilirseniz duygusal yıpranmaların önüne geçebilirseniz diye düşünüyorum. Zaten duygusal olarak yıpranmaya başladığınız anda işinizi yapamaz hale geliyorsunuz. Sonuçta çalıştığım kurum orada yaşananları aktarabilmem adına beni ücretlendiriyor, duygusal olarak düşersem bu işi yapamaz hale gelirim bunun bilincinde olmak lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
Habercilikte merak duygusunun yanı sıra başka hangi faktörlerin çalışmalarında rol aldığını ve teşvik ettiğini anlatan Şenkal, “Ben yaptığım işi düzgün ve iyi yapmak isteyen bir haberciyim. Konularımı seçerken ilk dikkat ettiğim hususlardan birisi; bu konu benim dikkatimi çekiyor mu kıstası. Ayrıca çalıştığım konunun materyallerinin fazla olması da önemli noktalardan birisi. Seçtiğim konuyu olabildiğince renkli anlatmak da önemli. Seçim kampanyaları her zaman renkli bir konu olmuştur ve anlatması keyiflidir.” şeklinde konuştu.
“Televizyondaki izlenme oranları giderek düşecek diye tahmin ediyorum”
Son olarak medyanın dijitalleşmesiyle birlikte sektördeki duruma değinen Şenkal,” Televizyondaki izlenme oranları giderek düşecek diye tahmin ediyorum. Zaten yazı okunurluğu da çok azaldı ve gazeteler kapanıyor. Gelecek; dijitalleşmede, bilgisayarda, telefonda. Her şey buraya döndü. Youtube, Instagram gibi ortamlarda gazetecilik yapılacak gibi görünüyor. Önümüzdeki 10-15 yıl belki de bu işlem daha baskın olacak.” şeklinde konuşarak sözlerini sona erdirdi.
Söyleşi, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Onur Bekiroğlu’nun, deneyimlerini paylaşanan Yağız Şenkal’a şükranını sunmasıyla sona erdi.
HABER: Emine Temiz Yılmaz