İşte Usta’nın mesajı:
“Türk tarihi, Türk milletinin vicdanında yetiştirdiği tarihi şahsiyetler ile doludur. Bu tarihi şahsiyetler topluma yön gösterici olmuş, yolu aydınlatmış, yaşadıkları zamanın dışına taşarak Türk tarihini adlarında, yaşamlarında, hatıralarında barındırarak günümüze kadar uzanmıştır.
4 Nisan, Türk milliyetçiliği ülküsünü, sistemleştirerek aksiyon haline getiren, fikir sahasından siyaset sahnesine taşıyan ve Türk milliyetçiliğini Milliyetçi Hareket Partisi'yle, tarihte ilk defa bir partinin programı ve dünya görüşü haline getiren Başbuğumuz Alpaslan Türkeş Bey’in vefat tarihidir. 4 Nisan 1997; yer gök ağlarken, yetiştirmiş olduğu ülkücü evlatlarının kendisini ebedi aleme uğurladığı tarihtir.
Düşünüşündeki yöntemi, duyuşundaki üslubu kavramak için hayatına bakanlar; bir hayat mücadelesinin nasıl olması gerektiğini, mücadele azmini, kararlılığını, sabrını ve sonunda tevekkülü göreceklerdir.
Mücadeleyle geçen seksen yılık bir ömür; demir parmaklıkların ardında tabutluklarda direnen, sürgünlerde yılmayan, idam istemiyle yargılanıp yine de ayağa kalkan ve bunları, Türk milliyetçiliğini haykırıp, doğruları söylediği için yaşayan bir kahramanın destansı bir hayat öyküsüdür.
Başbuğumuz iki asırdır süren fikir ve felsefe arayışının sürdüğü Türk düşünce tarihine istikamet vermiş, milliyetçiliği milletle buluşturacak iman ve aşk dolu hareketin öncülüğünü yapmıştır.
O, Türklüğümüzün sembolü olarak yaşamış ve daima kalbimizde yaşayacaktır. O’nun adı, Sibirya’nın Türk ormanları, Türklerin Altay Dağı ve Tanrı Dağı’nda yaşamaktadır. Kür Şad’ın 40 çerisiyle tuğ kaldırdığı yerde O’nun da adı vardır. Ve bugün, milyonlarca evladı, 9 Işık’ın aydınlatmış olduğu yolda Türk tarihine bakmakta ve atalarına yaraşır şekilde Türk milliyetçiliğini haykırmaktadır.
Başbuğ Alpaslan Türkeş Türkiye’ye, Türk milliyetçiliği ile hizmet etmenin adresi olarak Milliyetçi Hareket Partisi’ni emanet bırakmıştır. Eseri olan ülkücü kadrolar da tıpkı liderleri gibi, milli varlığımıza yönelik tehditlerin arttığı en sıkıntılı anlarda, gözlerini kırpmadan ortaya atılmakta ve vatan sevgisinin sınavını ölüm karşısında şerefle vermektedir.
Merhum Başbuğumuzun temsilcileri ve sevenleri işte buradadır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket burada dimdik ve inançla ayaktadır. Bu büyük millet merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i de Türk tarihinin kahramanlar halkasının bir mücevheri olarak eminim ki asla ve asla unutmayacak ve aziz hatırasını ilelebet yaşatacaktır.
Bu duygularla cennet mekan Başbuğumuz Alpaslan Türkeş Bey’i rahmet ve minnetle anarken, sözlerimi yine onun davamız için çizdiği sınırları gösteren şu sözleri ile bitirmek istiyorum: “Bizim Türk milliyetçileri olarak davamız, Türk milletinin varlığını yüceltmek ve ebediyen devam ettirmek davasıdır. Bu fikrin, bu davanın üstünde başka bir fikir, başka bir dava yer alamaz. Türk milletinin varlığını korumak, yükseltmek ve onu ebediyen devam ettirmek fikrine hizmet etmeyen, bu fikre uygun olmayan hiçbir davranış, hiçbir hareket Türk milleti için meşru olamaz.”