Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütünce (FAO) hazırlanan raporlar, dünyadaki gıda üretiminin üçte birinin arılara bağlı olduğunu gösteriyor. Çiçekler arasında dolaşırken gerçekleştirdikleri tozlaşma ile bitkilerin üremesini ve çeşitliliğini sağlayan arılar aynı zamanda diğer böcek türleriyle biyolojik çeşitliliğin devamlılığına katkı sunuyor.
Türkiye'de 2 binden fazla arı türü bulunurken bunun çok büyük bir kısmını, özellikle tarımda biyolojik mücadelede ve tıpkı bal arıları gibi tozlaşmada rol oynayan yaban arıları oluşturuyor. Bal arısı bakımından zengin biyoçeşitliliğe sahip Türkiye, dünyadaki 30 bal arısı alt türünün 5'ine ev sahipliği yapıyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi (DAGEM) Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu, eklem bacaklılar ve zar kanatlılar takımında yer alan yaban arılarının, tozlaşmada bal arıları kadar önemli olduklarını, bir diğer önemlerinin de tarım zararlılarını yemeleri olduğunu söyledi. Kekeçoğlu, "Bal arıları tozlaşmada sadece önemli bir vektör ama yaban arıları zarar veren böcekleri de yiyerek bitkiye faydalı oluyorlar. O kadar önemli ki bunlar biyolojik mücadele vektörleri." dedi.
İklim değişikliği, küresel ısınma ve tarım ilaçlarının yaban arıları popülasyonunu azalttığı, yaban arılarının yok olmasının tarım zararlısı böceklerin daha fazla çoğalmasına neden olabileceği uyarısında bulunan Kekeçoğlu, şöyle devam etti:
"Tarım zararlısı böceklerin çoğalması da bitkileri etkileyecek, özellikle gıda olarak kullandığımız bitkilerin ölmesine veya verim düşüşüne neden olacaktır. Yaban arılarının popülasyonunun azalması ve bilinçsiz arıcılık, dünyada kesinlikle bir krize neden olacaktır."
Yaban arılarını tehdit eden faktörler
Konukçu olarak kullandıkları bitkilerin biyolojik dengesi, uyum sağladıkları nem, ısı gibi iklim koşulları ve besin kaynağı olarak kullandıkları diğer böceklerin popülasyon dinamiğinin yaban arılarının sürdürülebilirliği açısından son derece önemli olduğunun altını çizen Kekeçoğlu, küresel ısınmaya bağlı bitkilerin yayılımı ve çiçek açma mevsiminin değiştiğini, bu durumun da yaban arılarının, adapte oldukları doğal yaşam ortamlarında yaşayamamalarına yol açtığını belirtti.
Yaban arılarına en çok zarar veren faktörlerden birinin tarım ilaçları olduğunu, bu nedenle çiftçiler ve arıcıların uyum içinde üretim yapmaları gerektiğini vurgulayan Kekeçoğlu, ilaçlamanın, arıların uçmadığı akşam saatlerinde yapılmasıyla arıların zarar görmesinin önlenebileceğini anlattı.
Hem yaban arılarını hem de çevreyi korumak adına tarım ilaçları yerine biyolojik mücadele yöntemleri kullanılması ve çiftçilerin de bu yönde özendirilmesi tavsiyesinde bulunan Kekeçoğlu, "Biyolojik mücadele nedir? Bir zararlıya, zararlı böceğe, patojene veya nematoda karşı başka bir böceği kullanmak. Dolayısıyla burada zehir kullanmıyorsunuz, herhangi bir pestisit kullanmıyorsunuz, çevreye duyarlı bir mücadele yapmış oluyorsunuz." diye konuştu.
"Kovan sayısını artırıp kaliteli arıcılık yapmamız gerekiyor"
Türkiye'deki arıcılık sektörüyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Kekeçoğlu, bal üretimi ve kovan sayısı bakımından Türkiye'nin dünyada ikinci sırada bulunduğunu ancak asıl önemli unsurun kovan başına alınan verim olduğunu bildirdi.
Kekeçoğlu, "Çok sayıda kovan olsa ne olur? Çok sayıda kovan demek çok sayıda nektar kaynağına ihtiyaç var demek. Halbuki küresel ısınma ve iklim değişimi nedeniyle artık çok sayıda nektar kaynağı bulamıyoruz. Tam tersine nektar kaynaklarımız azaldı. Dolayısıyla kovan sayısını artırıp kaliteli arıcılık yapmamız gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Arıların ölümüne neden olmamak için arı hastalıkları veya bakımı için kullanılan ilaçların doğru doz ve şekilde uygulanması gerektiğinden bahseden Kekeçoğlu, diğer taraftan kontrolsüz göçer arıcılık uygulamalarına bağlı olarak kovan zararlılarının daha önce görülmediği bir coğrafyada görülmeye başlandığını ve bunun önüne geçmek için Türkiye'de yapılan göçer arıcılığın daha bilinçli yapılması gerektiğini dile getirdi.
Arıcılıktaki problemlerin, çevre okuryazarlığının kazandırılmasıyla azaltılabileceğini kaydeden Kekeçoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kestane alanında, kestane açtığı dönem inanılmaz bir yığılma oluyor veya eylül ayında çam ormanlarına inanılmaz bir yığılma oluyor ama bazı alanlar da bomboş kalıyor. Bitkisel haritayı, ballı bitkilerin haritasını çıkarmamız gerekiyor. Arıcıları mevsime bağlı olarak hangi mevsim hangi bitki çiçek açıyorsa homojen olarak yerleştirmemiz gerekiyor. Bir yere yığılma yapılmamalı."