Bu gün aslında bambaşka bir yazı ile sizlerle birlikte olacaktım.
Ancak sevdiğim birisinin yazdığı bir yazı çok dikkatimi çekti.
Bazı bölümlerini eklesem bile asıl güzellik onun yazısında idi.
Bende sizlere onun yazısı ile merhaba demek isterken iki güzel haber geldi.
Birincisi Mavi Kapak toplama kampanyası ile aylardır mücadele veren ÇABED mükemmel bir sonuca ulaştı. Elbette ki bu kampanyanın bana göre birincileri ÇABED yönetimi ve üyeleri ile bu kampanyaya canı gönülden sarılan ve destek veren Okullarımızda ki minik ve geleceğimiz olan gençlerimizin destek vermesi idi.
Okullarda ki kampanyaların dışında bazı kamu kurum ve kuruluşlarda da yer yer bazı köşelerde kapak toplama merkezlerine rastlamıştım. Bu güzellikler Çarşamba ÇABED’ e iki tekerlekli sandalye kazandırdı.
Şimdi düşünüyorum:
İki engelli kardeşimiz daha tekerlekli sandalyesini aldığında sokaklara çıkacak.
Ne mutlu bizlere…
Bir o kadar da üzülüyorum o tekerlekli sandalyesini süreceği boydan boya gezeceği şehir mobilyaları hala tam değil…
***
İkinci olay ise inanın kimseyi pohpohlamak değil başarıyı alkışlamak için yazıyorum. Bazı sevdiklerim eleştiriyor. Neden bu okullar diyerek. Bu okullar kendilerini fark ettiriyorlar. Bu okulların yöneticileri arı gibi çalışıyor. Elbette ki bizlerde izliyoruz. Diğer okullarda da çalışan okullarımız mevcut. Ama haberimiz bir şekilde olmadıkça haber yapamıyoruz. Kaldı ki Gökçe çakmak İlköğretim Okulu bile kıpırdanıyor ama onların çok sorunları var. Onları da yazan bizler neden diğer okulları yazmayalım ki!?.
Evet, konu Şehit Nuri Pamir İlköğretim Okulu… İnanın ki son birkaç ayda birkaç yıllık yol kat etti. Sever ya da sevmezsiniz bilemem ama Habib Alan gittiği yerde güller açtırmaya devam ediyor. Değirmen başı İlköğretim okulunu getirdiği yer ortadadır. Şimdi de Şehit Nuri Pamir’ de aynısını yapıyor. Bu adamı durdurabilecek birini göremiyorum. Hedef minikler, eğitime muhtaç çocuklar olunca onları motivasyon etmek Alan hoca ve arkadaşlarına kalıyor. Bunlar da başarıyı getiriyor. Diğerlerine darısı diyorum.
Son olarak;
İşte bana gelen yazı. Kim ne anlamak ister, ne çıkartmak isterse…
***
İyimserim derim bir bakarsın kötümserim,
Sıkılırım nete girerim, daha da sıkılırsam çıkar gezerim,
Gezmeyi çok severim, İnat ederim, herkesi gererim.
Zor severim, kolay vazgeçerim,
Depresyona girerim, biri arar çıkıveririm,
Dengesizim,
İnsan seçmem, Yemek seçerim,
Basit şeylerle uğraşmam, Sevdim mi Tam severim,
Somurtmam, Somurtanla uğraşmam, basar giderim,
Giyime çok önem veririm, alışveriş delisiyim,
İyi teselli ederim, dostlarım için hiç düşünmem canımı veririm,
Her insan hata yapar affediciyim,
Modumdaysam gülmekten kırıp geçiririm,
Bir şey olmayan ama bir şey olduğunu sanan insanlardan nefret ederim.
Zavallı olduklarını yüzüne vurmayı çok severim,
Mütevaziliği severim, ama ben değilim.
Biraz uyuzum, ama iyi biriyim…
***
Dün canım olan, yarın düşmanım olmaz benim,
Yaşananların hatırı hep saklı kalır, hatırları hep sorulur, selamları alınır.
Sildiklerim vardır birde…
Onlar yanlışlarım ve pişmanlıklarımdır.
Adları anılmaz, hatırları sorulmaz, sadece beddualarımdır. Vicdanla birlikte şeref ararım ben,
Sevdiklerimde her zaman doğru değildir seçimlerim,
Zaman gelir şerefsizleri de severim.
Her yerde gözüm kulağım vardır benim.
Eksik söylemek, yalan söylemek değildir, düşüncesindeki dürüstler,
Beni değil kendilerini kandırıyorlar yalnızca.
Bilmezden gelişlerim, aptala yatışlarım…
Kaybetme korkumdan değil.
Karşımdakinin yalan söyleme potansiyeline merakımdandır.
İnkâr olmaz benim hayatımda, yaşananı yaşanmamış saymam sayanı da saymam...
Kelimelere sığmaz, sayfalar sürer beni anlatmak.
Ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın.
Yaşayan bilir beni,
Yaşamayan anlamaz…