Yetenekli iş gücü havası temiz ve açık alanları fazla olan şehirleri tercih etmeye başladı. Örneğin geçtiğimiz mart ayında, Panasonic tarafından yapılan açıklamada, Çin’de çalışacak işçilere prim verileceği belirtildi. Bunun nedeni, Çin’deki hava kirliliğinin çok yüksek düzeyde olması. Panasonic’in bu kararı hava kirliliği olan şehirlerin daha masrafl ı olduğunu ortaya koyarken, belediyeler de temiz ve yeşil şehirlerin ekonomik açıdan çok daha karlı olduğunu fark etmiş durumdalar. Bu nedenle, şehirlerin temiz ve yeşil olması için önemli yatırımlara yöneliyorlar. Bu yatırımların geri dönüşü ise ölçümlenebiliyor. Örneğin sokak lambalarında LED ampullerin kullanılması, binaların enerji kullanımını azaltacak şekilde ısıtılıp soğutulması, önemli miktarda tasarruf sağlanmasına yol açıyor. Bunların yanı sıra, kamu taşıma sistemleri, yeşil binalar ve enerji verimliliği gibi alanlar yeni istihdam yaratılmasını da sağlıyor.
Yeşil şehirler, ekonomik açıdan da başarılı
Son dönemde şehirlerin çevresel sürdürülebilirlik alanına yatırım yapmayı tercih etmelerinin en önemli nedeni ise, yetenekli işgücünün yeşil alanları ve temiz havası olan şehirlerde yaşamayı tercih etmesi. İngiltere Teknoloji Stratejisi Kurulu tarafından kurulan kentsel inovasyon merkezi Future Cities Catapult’un CEO’su Peter Madden, Financial Times’a yaptığı açıklamada, “En yeşil şehirler, ekonomik açıdan da çok başarılı oluyorlar” diyor.
Bu arada ekonomik başarı ile kentsel sürdürülebilirlik arasındaki ilişkiyi anlamak çok kolay değil. Madden, “Zengin ve başarılı şehirler çevrenin korunmasına yönelik daha fazla harcama yapabiliyorlar” derken, IBM Akıllı Şehirler takım liderlerinden Jennifer Crozier, “Şehirler, istihdam ve ekonomik büyüme için rekabet ederken, aynı zamanda yeşil, yürünebilir, yaşanabilir olmaya çalışmalılar. Genç işgücüne ihtiyaç çok fazla ve onların sürdürülebilir şehirlerde yaşamak istediklerini biliyoruz. Politika belirleyiciler için önemli olan, sürdürülebilirliği nasıl sağlayacaklarını, bu yönde hangi işbirliklerini hayata geçireceklerini bilmek” yorumlarını yapıyor.
21. yüzyılın sorunlarına eski yöntemler!
Şehirlerde yaşanan kurumsal engeller de aşılması gereken önemli bir konu olarak ortaya çıkıyor. Birçok ülkenin, Madden’in bu konuda söylediklerine dikkat etmesinde fayda var: “Şehirlerimiz genellikle 19. yüzyıla ait kurumlardan oluşuyor. Bu kurumlar, 21. yüzyılın sorunlarına, 20. yüzyılın çözümleri ile yaklaşıyorlar. Dolayısıyla, küresel ısınma ile mücadele ve uyum konusunda gerekli olan politikalara ve bütçelere sahip değiller.”
Halkın bilinçlenmesi umut veriyor
Şehirlerde yaşanan olumlu bir gelişme de, halkın temiz ve yeşil çevre konusunda her gün biraz daha fazla bilinçlenmesi. Vatandaşlar tarafından tasarlanan çevre uygulamaları ve girişimler hızla artıyor. Karbon emisyonlarının azaltılması, atık yönetimi gibi konular ön plana çıkıyor. Sonuçta yeşil şehir özellikleri artık sadece marka olmak anlamına gelmiyor. Dünya çapında lider bir şehir olmak, öncelikle temiz ve yeşil olmaktan geçiyor!
DÜNYA