Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) 2021-22 Akademik Yılı Açılışı ve Kurumsal Akreditasyon Belgesi Takdim Töreni bugün yapıldı. İlk olarak kampüste bulunan Atatürk Anıtı’na OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal’ın çelenk sunumu ile başlayan tören ve programlar daha sonra Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi’nde devam etti. Açılış dersini veren YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Elmas, “Yükseköğretimde Değişim ve Akreditasyon” konusundaki bilgileri dersinde paylaştı.
Açılışta konuşan YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Elmas, “2018 yılında Cumhurbaşkanımızın önderliğinde bağımsız bir kalite kurulu kuruldu. Biraz da karıştırıyorlar. YÖK Kalite Kurulu diye. Bazen de iyi oluyor. YÖK’ten korktukları için bizim de YÖK ile anılmamız bazen iyi oluyor ama biz bağımsız bir kuruluşuz, YÖK ile bir bağlantımız yok. 3 yıldır çalışma yapıyoruz. Tüm üniversiteleri 1 tur değerlendirdik. Bizim yapmaya çalıştığımız şey, bu değişimin üniversiteler tarafından nasıl algılanıp, yönetildiği ve bunun yaptığı eylemlere nasıl yansıdığı. Değişim konusu pandemi döneminde de oldukça konuşuldu. Yapay zeka, robot gibi konular gündeme geldi. Değişim taş devrinden beri olan bir şey. Şu andaki değişimi tetikleyen etkenler yapay zeka, robotlar, teknolojik gelişmeler gibi unsular. Bu değişim son 50 yıldır sürüyor. Olan şey ise 2010 yılının ardından değişimin hızının artması. Teknolojik olarak kullanılan araçların kullanma kapasitelerinin hızla artması. İnsanın buna uyumu nasıl oldu? Uyum biraz daha geride kaldı. Kurumların ve insanoğlunun gelişmelere uyumu biraz daha geride. 2010’lu yıllardan öncesinde süreç birbirine uygun şekilde devam ediyordu. Daha sonrasında ara açılmaya başladı. Ara açıldıktan sonra da tüm dünyanın derdi bu açığı kapatmak oldu. Bu açığı kapatmanın 2 yolu var. Birincisi herkese yetkinlik kazandırmak. İkincisi ise bilişim destekli çevik liderlik ile yönetmektir. Bu 2 hususu yapanlar dünyaya adapte olabilir yoksa dünya bir tarafa siz bir tarafa gidersiniz. ‘Değişmezsek ne olur, yaşayamaz mıyız?’ diye sorduğumda, ‘Bir süre yaşarsınız’ demişlerdi” diye konuştu.
“Değişime en yakın kuşak ‘Z kuşağı’ dediğimiz kuşak”
Değişen dünyaya en çok uyum sağlayabilecek kuşağın 'Z kuşağı' olarak adlandırılan kuşak olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Muzaffer Elmaz, “Eğitim-öğretimde ne yapıyoruz? 4 sene 8 yarıyıl ve bir diploma alıyoruz. Aslında bu diploma da bizi 30 sene idare ediyordu. Şimdi değişimin olduğu dönemdeyiz. Bugün aldığınız diploma 4-5 sene sonra geçerli değil. Sürekli olarak kendimizi yenilememiz gerekiyor. O zaman biz hazır ve belirlenmiş bilgiler ile donatılmak yerine bu tür değişime hazır öğrenci yetiştirmemiz gerekiyor. Bu değişime ne yakın kuşak ‘Z kuşağı’ dediğimiz kuşak. Esnek kısa kurslar önemli. Dünya buraya doğru gidiyor. Eğitim-öğretim disiplinler arası olacak. Yetkinlik ağırlıklı olacak. Dünyanın büyük şirketleri son zamanlarda diploma yerine yetkinliği sorgulamaya başladı. Yetkinlik panelleri yapan lise mezunlarını işe almalar çoğaldı. Dünyanın büyük şirketleri böyle yapıyor. Neden öyle yapıyorlar? Çünkü eskiden diploma ve diploma derecesi önemliydi. Çünkü ne kadar bilgi alırsanız o kadar başarılıydınız. Bugün için öyle bir şey söz konusu değil. Sürekli bu değişime ayak uydurmak önemli. Şimdi bir gazetecilik mezunu; bilişim bilecek, sosyal medya bilecek, video çekmesini ve sinemayı bilecek. Çok yönlü olabilirse ayakta kalabilecek. Sadece gazeteciyim derse, ‘buyur’ derler. O yüzden başarılı gazeteciler de son zamanda farklı meslek gruplarından gelen insanlar oluyor” şeklinde konuştu.
“Gençlerin değil hocaların değişmesi lazım, hocaların saltanatı bitti”
Gelişen dünya ile birlikte öğretim veren hocaların da kendilerini yenilemesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Elmas, “Z kuşağı teknolojik gelişim eğrisine en yakın kuşak. Bizler neredeyiz? Biz bu eğriye epey uzağız. O zaman kimin değişmesi lazım. Hocaların değişmesi lazım. Hocaların saltanatı bitti. Ben doçentim, profesörüm bunlar yok artık, söz gençlerin. O yüzden gençleri eğitim-öğretim planlamalarında merkeze alın. Eğitim-öğretimi planlarken paydaşları mutlaka yanınıza alın, daha sonra da gençleri yanınıza alın. Çünkü gençlerin dilinden konuşamazsak, onlara yaklaşamayız ve onlara bir değer katamayız. O yüzden burada değişmesi gereken bizim nesil ve hocalarımızdır. Yoksa eski usul ile ‘gelin sınıfları dolduralım, size şu bilgileri anlatalım’ böyle bir sistem kalmadı. Duvarlar yıkıldı. Önceden koridorda, sınıf içinde devam ediyorduk. Şimdi ise duvar yıkıldı hepimiz o etkinin altındayız. Mesela gençler sınıfta bizi dinlerken bizden çok çok daha iyi Japonya’dan bir hocayı, ABD’den ya da İngiltere’den başka bir şeyi dinleyebilir. Buna mana yok. O yüzden biz bunları dikkate alarak alışkanlıklarımızı yani asıl dönüşmesi gereken hocalar ve bizleriz. Eğitim de buraya doğru gidiyor. Bunun için dünya da bunu yapıyor. Eğitim-öğretimde seçmeli derslerin oranını yüzde 50’lere kadar çıkaracağız. Biz korkuyoruz. Bir bölüm okutuyoruz. Diyelim ki tarih bölümü okutuyoruz. ‘bu koridora tarihçiden başka kimse giremez’ Böyle bir dünya kalmadı. Tarih bölümü, hukuk veya ilahiyat. Aslında bu bölümlerin yarısının ya da en az 4’te 1’inin başka bölümlerden dersler alarak esnek bireyler yetiştirmemiz lazım. Bunu yapabiliriz” ifadelerini kullandı.
Rektör Ünal: "Araştırma üniversitesi olmayı stratejik hedef olarak belirledik"
OMÜ’nün nitelikli eğitim ve AR-GE’ye yönelik hamlelerinden bahseden OMÜ Rektörü, bu girişimleri şu sözlerle dile getirdi: “OMÜ; biri nitelikli eğitim, diğeri de üretime odaklanmış AR-GE olmak üzere 2 temel parametre üzerinde kendi geleceğini inşa etmektedir. Bunun için üniversitemiz; mezun yeterliliğini, istihdam alanının beklentisini fazlasıyla karşılayacak bir eğitim sürecini ve sistemini esas almıştır. Eğitim revizyonu olarak tanımladığımız bu hedef, varoluşumuzla ilişkilendirdiğimiz stratejik hedefimizdir. Bunun için gerekli eylemler belirlenmiş ve takvimlenmiştir. Arzumuz; bütün birimlerimizle bu süreci 2022 Eylül ayına kadar tamamlamaktır. OMÜ'nün geleceğinde etkin olacak ikinci parametre AR-GE faaliyetleridir. Araştırma üniversitesi olmayı bir hedef olarak benimsemiş olan OMÜ, bu bağlamda gerekli yapısal dönüşümü büyük oranda tamamlamıştır. Dış kaynaklara yönelmiş, bilimsel araştırma projeleri (BAP) bütçesini bir önceki yıla göre 5 katına çıkarmış ve 25 milyon gibi bir rakamı, nitelikli projeleri desteklemek üzere rezerve etmiştir. Özel projeler için de paydaş arayışını sürdürmektedir. Araştırmayı bir kültüre dönüştürme arzusuyla bütün kademelerde proje verebilmenin önü açılmış; ortak ve disiplinler arası çalışmalar teşvik edilmiş, lisans öğrencilerine fikrî projelendirme ve proje yazma eğitimi planlanmış ve onları 5 bin TL ile destekleme karan almıştır. Kuruluşların yaptığı indeksler, bize nerede olduğumuzu ve ne yapmamız gerektiğini söylemektedir. Biz, araştırma üniversitesi olmayı stratejik hedef olarak belirledik. Bunun için durum tespitini yaptık, süreçleri belirledik, iş akış şemasını oluşturduk ve kitapçık olarak bastırdık. OMÜ’ye layık görülen kurumsal akreditasyonun verdiği şevkle kaliteyi yaşam biçimine çevirmek, kurumsallaşan yapımızla kaliteyi güvence altına almak arzusundayız" dedi.
Başkan Demir: “Canik’ten OMÜ’ye kadar bütün şehri yenilemek zorundayız”
Samsun’da yenilenmesi gereken birçok yapı ve konunun olduğuna değinen Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir, “Samsun olarak sadece il bazında değil ülke geleceği anlamında da sorumluluklarımız var. Vakti saatinde yapmamız gereken çalışmaları yapamamaktan, ihmal etmekten kaynaklanan o kadar önemli işlerle uğraşıyoruz. Kentsel dönüşüm, plansız yapılaşma, iyi planlanmamış sanayileşme. Canik’ten OMÜ’ye kadar bütün şehri yenilemek zorundayız. Yeniliyoruz. Bu arada bu yenilemeye ihtiyaç duymadığını düşündüğümüz, son 15-10 yıllık yapılaşmalarda da doğru olmayan şeyler yavaş yavaş önümüze çıkıyor. Atakum’da şu anda akıllı şehir uygulamaları ile tüm bulvarları yeniliyoruz. Tarımsal, sanayi, turizm, tarih gibi alanda yapılmamış. Yapılması gereken bir kısım çalışmaların geçmişte ihmal edildiğini görüyoruz. Turizmde Samsun’un potansiyeli Antalya’dan fazla. Antalya turizmde tanıtmış, biz niye hala işin başındayız? Bir dönemde baktığımızda bu alanda yeterli çalışmaların olmadığını görüyoruz. Şimdi üniversitemizle birlikte hem turizm anlamında hem önceki tarihle ilgili hem arkeolojide çok önemli bilimsel çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Bunların tanıtımı ve yayınlanmasıyla ilgili çalışma yapacağız. Bilimsel eserler ortaya koyuyoruz. Bu şehri geleceğe en vizyonel şekilde nasıl taşırızın hesaplarını yapıyoruz” açıklamasında bulundu.
Program konuşmaların ardından müzik dinletisi ile devam etti. OMÜ’lü öğretim görevlilerinden oluşan OMÜ Devlet Konservatuvarı sanatçıları Öğretim Görevlileri Turgay Kerse, Oğuz Yılmaz, Araştırma Görevlileri Dr. Emin Ersöz Yiğit, Naci Parlar ve ritim saz ustası Erkan Karabatak 4 eser seslendirdiler.
Tören, YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Elmas tarafından Kurumsal Akreditasyon Belgesi’nin OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal’a taktim edilmesi ile son buldu.
Programa ayrıca SAMÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın, Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Sabri Kılıç, Atakum Belediye Başkanı Av. Cemil Deveci, İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş ve davetliler ile öğrenciler katıldı.
İHA