SİNEMA VE DİZİ OYUNCUSU ERTAN GÜNTAV RÖPORTAJI: 1. BÖLÜM

SİNEMA VE DİZİ OYUNCUSU ERTAN GÜNTAV RÖPORTAJI: 1. BÖLÜM
Bu haftaki röportajımızda Yeşilçam’ın büyük emektarlarından tam bir İstanbul Beyefendisi, mütevazı, güleryüzlü, güzel yürekli ve sempatik bir oyuncu ve dost Ertan Güntav’la kesişti yolumuz.

Bu haftaki röportajımızda Yeşilçam’ın büyük emektarlarından tam bir İstanbul Beyefendisi, mütevazı, güleryüzlü, güzel yürekli ve sempatik bir oyuncu ve dost Ertan Güntav’la kesişti yolumuz. Kendisiyle dobra dobra, dostça, harika bir röportaj gerçekleştirdik. Onunla sohbet etmeye başladığınızda asla sohbetine doyum olmuyor. Akıcı ve güzel türkçesiyle, içten ve samimi tavırlarıyla zamanın nasıl akıp tükendiğinin farkına varamıyorsunuz. Bu röportajımızda da öyle oldu. Konu Ertan Baba olunca konular çoğalıyor ve sohbet koyulaşıyor. O nedenle bu özel röportajı iki bölüm halinde ancak yayınlayabiliyoruz. Çok büyük bir keyif alacağınız röportajımıza buyurun o halde.

YEŞİLÇAMIN DEĞERLİ OYUNCU VE EMEKTARI ERTAN GÜNTAV RÖPORTAJI:1. BÖLÜM

87.jpg

Remzi Özkan: Söyleşimizin başlangıcında hoş geldiniz demek istiyorum. Kendinizi birkaç cümle ile tanıtır mısınız değerli hocam?

Erhan GÜNTAV: Hoş buldum. Teşekkür ederim.Öncelikle şunu bilmenizi istiyorum. Ben, konu sinema olunca, konu film olunca biraz fazla konuşurum. Çünkü bu sektörde uzun yıllar geçirdim. Bu piyasada çok fazla şeyler gördüm, yaşadım. Çok şey biriktirdim. O yüzden uzun konuşmalarıma dayanabilecek gücünüz varsa devam edelim, derim.

Remzi ÖZKAN: Rica ederim üstadım. Buyurun lütfen. Bizim de uzun uzun konuşacak sizin gibi büyük birikimlere sahip, tecrübelerini gelecek kuşaklara aktaracak üstatlara ihtiyacımız var. O susarsa, diğeri anlatmazsa, öteki konuşmazsa sinemada emin adımlarla yürümek isteyen ve kendine bir rol model arayan gençlerimize kim ışık tutacak? Onlara kim yol gösterecek, onları kim aydınlatacak? Buyurun lütfen.

Erhan GÜNTAV: Efendim ben, 17 Kasım 1951 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Doğma büyüme Üsküdarlıyım. Üsküdar’ın Harem semtindenim. Haydarpaşa Sanat Okulu’nda okudum. Burada marangozluk bölümünde okuyordum. O zamanlar dedem, Selimiye Camii imamıdır. Aydın bir kişiliktir. Hatta İstanbul Radyosu’nu ilk kuranlardan biridir.

“Bizimkiler” dizisindeki “Kapıcı Cafer” rolüyle ününü perçinleştiren Ercan Yazgan yakın komşumuz ve annesi de annemin yakın arkadaşıydı. Ercan abi okulda(Haydarpaşa Sanat Okulu) bizlere tiyatro dersleri verirdi.

Okulun üçüncü sınıfında iken ben okuldan ayıldım. Aradan zaman geçti. O dönemler memur olmak çok kolaydı. Ben de Sosyal Sigortalar Kurumu Beyoğlu Şubesi’nde memur olarak göreve başladım.

Remzi Özkan: Birçok dizide, birçok sinema filminde ve birçok tiyatro oyununda oynadınız. Bugüne dek rol aldığınız projeler içinde, o proje içinde bulunuyor olmaktan en çok keyif aldığınız film ya da tiyatro hangisidir? Niçin?

Erhan GÜNTAV: Benim bu konuda herhangi bir ayırım yapmam mümkün değil. Çünkü bir sanatçının ürettiği tüm eserler kendi evlatları gibidir. O yüzden ayırım yapamam. Tüm projelerde severek, son derece keyif alarak rol aldım.

Remzi Özkan: Belki klasik bir soru olacak ama tiyatro mu, beyaz perde mi? Niçin?

Erhan GÜNTAV: Her ikisi de. Çünkü her ikisinde de sanat var, sanat aşkı var. Mesela musikiyi de çok severim. Beşiktaş takımını beğenirim ama aramızda kalsın futbolu fazla sevmem.

Remzi Özkan: Yeşilçam’a uzun yıllar hizmet vermiş usta bir isim olarak Türk sinemasının bugün bulunduğu noktayı değerlendirir misiniz?

Erhan GÜNTAV: Teknolojik gelişmelerle, oyuncuların sinema alanında aldıkları eğitimlerle elbette birçok şey değişti. Her şey çok kolaylaştı. Şimdi bakıyorum da…sektördeki birçok insan değişti. Prodüktörler değişti. Oyuncular değişti. Bu değişimin bir sonucu olsa gerek; kimse eski oyuncuları, emekçileri pek fazla tanımıyor.

Selimiye Kışlası’nı bilirsiniz. Bu kışlanın önünde her gün 6-7 film ekibine rastlıyorum. Aşağı yukarı her gün yanlarından geçiyorumfakat kimse beni tanımaz.

Remzi Özkan: Yeşilçam oyuncuları ile bugünkü oyuncular arasında bir kıyaslama yapacak olsanız, bu konuda bizlere neler aktarırsınız?

Erhan GÜNTAV: Yeşilçam emekçilerinin çoğunun iyi bir tahsili olmadığı halde her türlü rolü oynadılar. Bu işi yürekleriyle yaptılar çünkü. Yeri geldi sette çalıştılar, yeri geldi kamera karşısına geçtiler. Bugün dudağına ruj sürüştüren, eline bir tabanca alan oyuncu oldum diyor.

Birbirleriyle konuşmaları, davranışları, yönetmene karşı tutumları çok farklı. Hep banal davranıyorlar. Sevgi saygı bitmiş maalesef. Bir keresinde gençlerin film setine şöyle bir uğrayayım dedim. Sete gittiğimde karşılaştığım davranış çok garipti. “ Sen de kimsin? Burası film seti. Öyle elinizi, kolunuzu sallayarak buraya gelemezsiniz!” gibi sözler sarf edildi. Maalesef herkes kendince en iyi yönetmen, herkes kendince en iyi oyuncu. Sinema teknolojisinin gelişmesiyle birlikte her şey kolaylaştı fakat vefa kalmadı. Önceden yılın 365 günü filmlere çağrılırdık. Herkes birbirine nazik davranırdı. Bir filmin çekilmesi esnasında başrol oyuncuları bile sette çalışır, set görevlilerine yardımcı olurlardı. Ben, Fatma Girik’in sırtına bavul alıp metrelerce taşıdığını bilirim. Bugün, bunu yapabilecek oyuncu çıkar mı bilmem.

Bizim zamanımızda yönetmenin yanında saygısızlık yapmak, iş dışında farklı şeylerle meşgul olmak diye bir şey yoktu. Herkes can kulağıyla yönetmeni dinler, onun talimatlarını yerine getirirdi. Şimdi çıkartmışlar bir karavan modası, oyuncu karavandan inmiyor. Her şey ayağına gidiyor.

Bu konuda daha fazla detay vermek istemiyorum. Beni kimse yanlış anlamasın. Bu sektörde saygı sevgi tamamen bitti. İşin özeti bu.

Haftaya Ertan Güntav Röportajının ikinci bölümünde buluşmak dileğiyle. Sakın kaçırmayın…

Kaynak:İsmail Temiz

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir