Remzi ÖZKAN: Yolunuz Yeşilçam’a ne zaman ve nasıl düştü? İlk filminizde kimlerle rol aldınız?
Erhan GÜNTAV: Yeşilçam film sektörünün kalbi önceden Beyoğlu idi. Ben de o dönemler Beyoğlu’nda Sosyal Sigortalar Kurumunda memur olarak çalışıyordum. Film camiasının da bordro kontrolörlüğünü yürütüyordum. Allah gani gani rahmet eylesin. Kuruma, bağlı olduğu film şirketinin işleri nedeniyle Reha Yurdakul geldi. Reha Yurdakul, Uğur Film’in o dönemdeki Prodüksiyon Amiri ve oyuncusu idi. Ben, her nasıl olduysa Uğur Film’in sıralamada en altta bulunan dosyasını en üste çıkarttım. Nasıl gelişti bilmiyorum ama kendimce torpil yapmıştım. Fakat bu torpil olayı yanlış anlaşılmasın, benim sanata olan büyük aşkımdan ve saygımdan kaynaklanmıştı. Sanatı ve sanata emek verenleri çok seviyor, takdir ediyordum.
Neyse… Reha Bey’in bir hafta sürecek işini iki gün içinde hallettim. Kendisi beni iki gün sonra yemeğe davet etti. Yanında da daha önce hiç görmediğim iki arkadaşı daha vardı. İkisi de prodüktörmüş. Reha Bey yemekte “bize, filmlerimizde oynamak üzere başta emekliler, gençler, yaşlılar, her yaştan bayan erkek müracaat ediyor. Sen de bir atılganlık, bir cevher görüyorum, sinemayı seviyor musun? Projelerimizde rol almak istemez misin?” dedi. “Reha Bey!” dedim, “çocukluktan bu yana ben de böyle bir aşk var. Film aşkı var.” dedim.
Daha 5-6 yaşlarında iken annem beni çocuk tiyatrolarına götürürdü. O zamanlar çok özenirdim sahnedekilere. Onların yerinde olmak istedim. Daha sonraları Feri Egemen, Şehir Tiyatroları’ndaki Çizmeli Kedi oyunlarına çağırmaya başladı. Orada küçük rollerde yer aldım. Oralardan başladı içimdeki sanat aşkı. Biraz büyüyünce Yeşilçam’a merak sardım. O dönemler Beyoğlu’nda film şirketleri vardı. Öğle paydoslarında Beyoğlu sokaklarında gezer, o film şirketlerinin önünde dolaşırdım. Neden dolaştığımı anladınız mı? Filmlere olan, sinemaya olan aşkımdan dolayı…Kiminin gezi aşkı vardır, kiminin yazma aşkı vardır, kiminin kitap aşkı vardır. Benim aşkımda film aşkı oldu. Acaba günün birinde biz de artist olabilir miyiz düşüncesi o dönem gençliğinin çoğunluğunun kafasını hep kurcalıyordu. Fakat bizler artist olmadan önce Yeşilçam’ın hamalları olduk. Yani direkt oyuncu olmadık. Yeri geldi malzeme sandıklarını taşıdık, yeri geldi setlerdeki farklı birçok işi üstlendik. Kısacası; Yeşilçam emekçisi olarak bugünlere geldik.
Senelik iznime ayrıldığımda Reha Yurdakul, beni çekilmekte olan bir filmin setine davet etti. Ben, başta çekimser kaldım “Ben kamera arkasından anlamam, bir şey yapamam” dedim ancak kendisi ısrar etti ve “sen bir gel bakalım.” dedi. Reha Bey’e gittim. Öğle yemeğine denk geldim. Baktım ki Reha Bey kalabalık bir topluluğa, yaklaşık seksen kişilik bir film ekibine yemek dağıtmaya çalışıyor. O zamanlar kendisi de bir hayli yaşlanmıştı. Ben de ona yardımcı olmak için kumanyaları masalara dağıttım. Bu hareketim herkesin çok hoşuna gitmişti. Hemen Çoşkun abi de (Coşkun Göğen) yemek dağıtımına yardım etmeye başladı.
Halkalı Ziraat Okulu’na dekor yapılmış ve orada kalabalık bir hapishane sahnesi çekilecek. Fatma Girik, bu filmin başrol oyuncularındandı. Beni görünce “cüce! Sen kimsin?” diye seslendi. Bu Yeşilçam’ın önemli oyuncularından biriyle ilk diyaloğumdu.
Çekilen filmin yönetmeni de patronu da Memduh Ün. O gün bir gördüm ki barut fıçısı gibi. Herkese kızıyor, bağırıyor. İlk başta ben de bana da bağırır mı diye korktum açıkçası. Saat on altı gibi benim oynayacağım sahne sırası geldi. Diyaloğum yok. Hapishanede bir çaycıyı oynayacağım. Bir tarafta Şehir Tiyatroları’ndan Dinçer Çekmez diğer tarafta da Hayati Hamzaoğlu bulunuyor. Kalkıyorum çayları doldurup bir Dinçer Bey’e bir Hayati Bey’e veriyorum. Dinçer Bey’e çayı verir vermez ilk yudumdan sonra sıcak zannedip çayı yüzüme doğru fırlatıyor rol icabı, ortalık karışsın diye. Ben de çayın yüzüme fırlatılması anında yüzüne çay dökülen bir insanın tepkisini veriyorum.
Memduh Ün, sahnemi oynadıktan sonra “Bu tokmak kim?” diye bağırdı. Elbette bu söz çok zoruma gitti. Ben nişanlı bir insanım. Durup dururken “tokmak” diye anılmak üzdü elbette. Meğerse Memduh Bey, oyunculuğunu beğendiği insanlara ünlü veya ünsüz kim olursa olsun “Tokmak” diye seslenirmiş. Ben bunu daha sonra öğrendim tabi. Reha Bey prodüksiyon amiri olduğu için Memduh Bey’in yanına gitti “Sosyal Sigortalar Kurumu’nda bordro kontrollerini yapan kişi bu arkadaş.” dedi. Memduh Ün’de bunun üzerine “bu tokmak, bundan sonra benim her filmimde olacak.” dedi.
O gün sinemanın havasını soluyup, kokusunu ciğerlerime çektim ya üstüne bir de iğneyi yapmış oldu Memduh Bey. Film setinde yediğim o iğnenin etkisiyle kalktım iki ay sonra memurluktan istifa ettim. Sinema yolunda ilerlemeye karar verdim. Memurluğu bırakmama hiç kimse aldırış etmemişti ama annem çok üzülmüştü.
İstifadan sonra Yeşilçam’da prodüksiyon asistanı olarak işe giriştim. Zaman zaman kamera asistanlığı yaptım. O zamana kadar Ayhan Işık, Yılmaz Güney, Tamer Yiğit, Fatma Girik, Ediz Hun, Türkân Şoray gibi birçok isimle tanışmaya başladım. Sonra prodüksiyon amiri oldum. Beni prodüksiyon amiri olarak işe alan da Fatma Girik’tir. Yeşilçam’da yetişmiş olan arkadaşlarımızın çoğu aynı yollardan geçmiş insanlardır. Mesela bir ışıkçıyı, herhangi bir filmde bir mühendis, bir öğretmen veya başka bir rolde görebilirsiniz. Yani bizler Yeşilçam emektarları olarak hem kamera arkasında hem de kamera önünde oynadık.
Remzi ÖZKAN: Erhan GÜNTAV bu günlerde nelerle uğraşıyor? Farklı projeler var mı? Gelecek günlerde bizleri ne gibi sürprizler bekliyor?
Erhan GÜNTAV: Rol teklifi gelirse farklı projelerde yer alıyorum. Çalışmayı çok seven bir insanım. İş ayırmam. Her türlü işi yapıyorum. Bundan da keyif alıyorum. Yeşilçam artistlerinin isimlerini yaşatmak ve geçimime katkı sağlamak amacıyla onların resimlerini, hazırladığım sekiz milimetrelik tahtalara monte ediyorum. Bu ürünleri, kafe ve barlara satıyorum. Kuşadası, bodrum ve sipariş aldığım diğer illere kargoyla gönderiyorum. Yine Üsküdar’da SANMER Sanat Merkezi’nde interaktif ve doğaçlama komedi ekibimizle zaman zaman oyunlarımız oluyor. Sahnenin tozunu almaya devam ediyoruz yani.
Remzi ÖZKAN: Yeri gelmişken değerli dostum, değerli oyuncu Kadir ÇOLAK’a da buradan gönül dolusu selamlarımızı göndermiş olayım. Aynı şekilde bu oyunlarda diğer rol arkadaşınız Behice Hanım’a da gönül dolusu selamlar ve iyi çalışmalar dileyelim. Mümkün olan en kısa zamanda oyununuzu izlemeye geleceğim mutlaka.
Peki üstadım, bu tablolarınızdan almak isteyenler siparişlerini nasıl verebilecekler? Bir telefon numarası bırakalım mı söyleşimize?
Erhan GÜNTAV: Sizi her zaman aramızda görmek isteriz. Bundan da mutluluk duyarız elbette. Sipariş konusuna gelince sosyal medya hesaplarıma mesaj bırakarak rahatlıkla ulaşabilirler. Yoğun çalışan bir insanım. Takdir edersiniz ki biraz da yaşlandık. O yüzden telefonda konuşma yapmam pek mümkün olmuyor. Çok vakit bulamıyorum.
Remzi ÖZKAN: Son yıllarda her meslek dalında olduğu gibi film sektöründe de bu sektörde kesinlikle olmaması gereken birçok insan var. Onlarca insan sayabilirim. Bu insanlar sanatın dışında her türlü dalavereyle iştigal etmekte ve birçok gencimizi sömürerek, hayallerini yıkmakta. Peki hocam, bunca yıllık meslek hayatınızda sizin de yolunuz böyle insanlarla kesişti mi hiç? Sanatı kirleten bu güruhun sanat platformlarından temizlenebilmesi için neler yapılabilir?
Erhan GÜNTAV: Bu konuda söylenecek çok fazla şey yok aslında. Herkes aklını kullanacak, sanatı sömürü olarak görenlere fırsat vermeyecek.
Remzi ÖZKAN: Tiyatroya, sinemaya gönül vermiş gençlerimizin yolunu aydınlatmak adına bu yolda yürümek isteyen gençlerimize neler tavsiye edersiniz? Bu yola yeni çıkmaya çalışanlar, amaçlarına ulaşabilmek için nelere dikkat etsinler?
Erhan GÜNTAV: Gençlere tavsiyem, ilerleyecekleri branşla ilgili mutlaka ama mutlaka eğitimli, donanımlı olmalılar. Bizim zamanımızda üç ajans vardı. Şimdi ajans sayısı oldukça fazla. Fakat buna paralel olarak piyasada dolandırıcı da çok. Hayâl kırıklığı yaşamamaları için mesela Müjdat Gezen Sanat Merkezi ve Sadri Alışık Kültür Merkezi gibi ciddi ve örnek kurumlara başvurmalılar.
Remzi ÖZKAN: Zaman akıp gitmiş değerli üstadım. Son soruyu dahi sormuşum, cevabını almışım ama bu söyleşi o kadar keyif vericiydi ki sona çok çabuk geldik diyebilirim. Bu keyifli sohbeti başka bir zaman yine devam ettirelim istiyorum. Katıldığınız için çok teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
Erhan GÜNTAV: Ben teşekkür ediyorum. Tüm Haber Expres tiryakilerine, tüm ekibinize ve tüm sevenlerime sizin nezdinizde sevgi ve selamlarımı yolluyorum.
Kaynak:İsmail Temiz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.