Özellikle akıllı telefonların kişilerin internete doğrudan ve her istediğinde ulaşmasını kolaylaştırarak internet kullanım sıklığı ile süresini de artırdığını ve bunun da yeni sorunlar ortaya çıkardığını söyleyen Doç. Dr. Sevi, “Nomofobi (nomophobia) akıllı cihazdan yoksun kalma korkusu, Netlessfobi (being netless phobia) internetsiz kalma korkusu, FoMO (fear of missing out) ise gelişmeleri kaçırma korkusu anlamına geliyor. Teknolojinin işlevsiz kullanımının sağlıkla ilgili endişeleri de tetikleyici ve sürdürücü bir işlevi var. Örneğin Siberkondri, kişinin internet ortamında sağlıkla ilgili bilgi aramaya veya bilgiye ulaşmaya çok fazla zaman harcaması durumudur. Hikikomori, 'içeri çekilme, hapsedilmiş olma' anlamına gelen Japonca bir kelimedir. Geçmişte Hikikomoriler, yalnızlığı seven, modern çağın keşişleri olarak tarif edilmiş. Günümüzde ise 'Hikikomori', bireylerin toplumsal yaşamdan çekilmeleri ve sıklıkla aşırı seviyelerde kendilerini izole etmeleri durumunu tarif eder. Yani yalnızlık ve izolasyonu bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir. Gerçek dünyadan kopma eğilimi ile bireyin internet ve sosyal medyayı aşırı kullanımı arasında bir ilişkiden söz etmek mümkün. Bu durum, bugün teknoloji ile ilgili psikolojik sorunların zaman zaman nedeni, diğer yandan da olumsuz bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü birey giderek daha da yalnızlaşıyor, kendini yalıttığı, toplumdan koptuğu bir döngünün içinde hapsoluyor” dedi.
JOMO (joy of missing out) kavramının ise diğerlerinden farklı olarak pozitif bir anlama geldiğini anlatan Doç. Dr. Sevi, “Bu kavram, internet ve sosyal medya olmadan geçirilen zamandan keyif alma, gelişmeleri kaçırmaktan rahatsız olmama durumunu tarif eder. JOMO, tüm bu teknoloji kaynaklı patolojilere bir çözüm olarak önerilmektedir” diye konuştu.
“Beyin sanal iletişimde ödül peşine düşüyor”
Dijital dünyanın bireyleri psikolojik olarak nasıl içine çektiğinden bahseden Doç. Dr. Sevi, şunları söyledi:
“Bir uyaran yüksek düzeyde haz oluşturuyor veya mevcut gerginlik ya da sıkıntılı durumdan kurtulmaya yardımcı oluyorsa bu uyarana yönelik davranışın tekrar edilme ihtimali artıyor. Bu davranışın ortaya çıkması engellendiğinde ortaya çıkan huzursuzluk ve gerginlik de bu davranışın sürdürülmesine aracılık edebiliyor. Bu problemli davranışları etkileyen yüksek stres ve kaygı düzeyi, düşük baş etme gücü, yenilik ve haz arayışı gibi önemli risk faktörleri olabiliyor. Bu durumun sosyal medya aracılığıyla kendine bir statü sağlamak, onay ve beğenilme ihtiyacını karşılamak gibi işlevleri de var. Yani sanal iletişimin kendisi bir ödül niteliğinde olup beyin bu ödüle daha sık ulaşmanın peşine düşüyor. Bu uğraşlar yoğun bir zihin meşguliyeti oluşturuyor, birey giderek daha fazla zamanını bu uğraşlarla geçirip gitgide daha fazla çaba ve hatta para harcayabiliyor, tüm bunlar da işlevselliğini etkiliyor” açıklamalarına yer verdi.
“Yalnız, utangaç ve yaşam tatmini düşük bireylerin internet kullanımı daha fazla”
10 yıl önce Klinik Psikolog Larissa Varol Afo ile birlikte yürüttüğü, problematik internet kullanımı ile bazı psikolojik değişkenler arasındaki ilişkileri inceleyen araştırmasından örnekler veren Doç. Dr. Sevi, “Bu araştırmada, literatürdeki farklı araştırmalarla da paralel olarak yalnızlık ve utangaçlık hissi yüksek, sosyal destek algısı ve yaşam tatmini düşük olan bireylerin problematik internet kullanımı düzeyinin daha yüksek olduğunu ve tüm bu değişkenlerin birlikte problematik internet kullanımını anlamlı bir biçimde açıklayabildiğini bulmuştuk. Bu değişkenlerin o gün olduğu gibi günümüzün teknoloji kaynaklı bu sorunlarını açıklamakta bize günümüzde de yardımcı olabileceğini düşünüyorum” şeklinde vurguladı.
“Teknoloji işimize yaradığı kadar hayatımızda var olmalı”
Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Oya Mortan Sevi önerilerde bulunarak, “Teknolojiyi, akıllı telefonları ve sosyal medyayı kendimizi, çocuklarımızı, gençlerimizi yatıştırmanın ve oyalamanın bir aracı olarak kullandığımıza da inanıyorum. Olumsuz duygulardan uzaklaşmak ya da boş zamanımızı doldurmak için her seferinde internete, sosyal medyaya başvurmak yerine başka çözümler bulabiliriz. Hem birey hem de toplum nezdinde zor duygularla kalabilme gücümüzü artırmak, enerjimizi daha işlevsel kaynaklara örneğin üretmeye yönlendirmek, kitap okumak, müzik dinlemek, spor yapmak, birbirimizle göz teması kurarak ve can kulağıyla dinleyerek doğrudan iletişim kurmak, bir yandan teknoloji ile aramıza sağlıklı sınırlar oluşturarak sosyal dünyanın daha sıklıkla bir parçası olabilmek bu çözümlerden birkaçı. Çocuklar ödül ve keyif duygularını ekran ile değil, sanat ve spor aracılığıyla yaşamalılar. İzole ve sanal dünyaya sıkışmış bir toplum olmaktan çıkmalıyız. Teknoloji işimize yaradığı kadar hayatımızda var olmalı, boşluğunu dolduramadığımız ve mahrum kaldığımızda bizi mutsuz kılan bir yaşam biçimi haline gelmemeli. İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır. Düşünsel, duygusal, fiziksel ve davranışsal açıdan sağlığımızı koruyabilmenin başka bir yolu yok” şeklinde konuştu.
Teknoloji, yeni psikolojik sorunlar ortaya çıkarıyor
Yayınlanma:
Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Oya Mortan Sevi, Nomofobi, Netlessfobi, Siberkondri gibi kavramları anlatarak bu durumları önlemek için önerilerde bulundu.
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Sağlık
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.